Acabalar
İktidarın hatta devletin Kürtlerle ilişkisi tam bir “Acabalar kaosu”nu ihtiva ediyor.
-En baştaki acaba, “HDP’yi ne yapsak?”la ilgili. Kapatsak mı, kapatmasak mı? Kapatmak için gerekçe var, ama halktan 6 milyon oy alan ve “Kürt kimliği” etrafında siyaset yapan bir partiyi kapatmak, Kürtler’de nasıl bir tepki doğurur meselesi de var.
-Acaba Selahattin Demirtaş’ı ne yapsak? AİHM kararlarını uygulasak mı uygulamasak mı?
-Acaba Öcalan’a yönelik tecridi devam mı ettirsek, yoksa tecridi kaldırıp, ondan yeni bir mektup – mesaj getirterek önümüzdeki kritik seçimde Kürt oylarının en azından muhalefete akmasını mı önlesek?
-Kürtler Öcalan’dan gelecek mektuba rağmen oylarını iktidarın istediği yönde kullanmazlarsa ne yapsak acaba?
-Acaba Kürt sorununun çözümü ile Öcalan’dan mektup getirme arasında bir ilişki bulunuyor mu, yoksa Öcalan meselesi sadece seçim hesabı ile ilgili bir ara hamleden mi ibaret?
-Acaba “Her HDP’li belediyeye bir kayyım” uygulamasını dünyaya nasıl anlatsak?
-Acaba kayyım uygulamasını o insanları seçen seçmene nasıl anlatsak? “Evet sen seçmensin, iradeni ortaya koydun, ama biz senin iradeni geçersiz sayıp yerine kendi uygun gördüklerimizi getirdik” demenin Kürt seçmendeki etkisi nasıl olur acaba? Bu insanların Türkiye’ye bağlılıklarını mı artırırız yoksa aidiyet duygusunu yaralamayı mı? Acaba Türkiye’de demokrasi var, hukuk var, duygusunu mu, yoksa “bizim için farklı bir hukuk işliyor, demokrasi ise hiç işlemiyor” inancını mı?
-Aca.ba “Dış Kürtler” konusun anasıl yaklaşsak? Irak’taki, Suriye’deki Kürtleri, emperyalist güç odaklarının, söz gelimi Amerika’nın, Rusya’nın, İsrail’in yönlendirdiği “Türkiye için potansiyel tehdit” olarak görüp teyakkuz halinde mi durmak.
-Cumhur İttifakı çerçevesinde ortaklık söz konusu değilken, İktidarın Ak Parti kanadının “Kürt meselesi”ne yaklaşımı farklı, MHP’ninki farklıydı. Gelinen noktada iktidarın yaklaşımına MHP’nin çizgisinin hakim olduğu söylenebilir. Acaba Ak Parti, artık Kürt sorununun ancak MHP anlayışı ile çözülebileceği görüşüne mi geldi?
-Acaba özellikle Ak parti kitlesi, Öcalan’a nasıl bakıyor, HDP’ye nasıl bakıyor, HDP şu anda Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’nın adayını destekleyeceğini açıklasa, Kandille ilişki sorunu birdenbire sona ermiş mi olacak? Ya da Öcalan HDP’yi Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Tarafsız kalmaya ikna ederse” Öcalan’ın “terörist başı” özelliği değişmiş mi olacak?
-İktidara göre Türkiye’de ya da bölgede hala bir “Kürt sorunu” var mıdır, yoksa, ya da iktidar Kürtlerin bütün sorunlarının çözüldüğüne inanıyorsa, Kürtler adına siyaset yapan PKK’sından, İmralı’sından, HDP’lisinden “İslamcı” çizgideki Kürt siyasi hareketlerine ya da kendini Kürt diye tanımlayan bireylere kadar çok geniş bir çevreyi etkileyen “kimlik sorunu” nedir?
……
Bütün bu “Acaba”lar ortada siyaseti, insan ilişkilerini, hukuku, Türkiye’nin Amerika, Rusya, Avrupa Birliği, hatta İslam dünyası ile ilişkilerini, güvenliğini ilgilendiren, zaman zaman “beka meselesi” çerçevesine oturtulan bir “sorun” olduğunu ve ülkeyi yöneten kadronun bu sorunla ilgili kafa karışıklığı yaşadığını ortaya koyuyor. Belki de kafa karışıklığı bir “Beka sorunu” haline gelmiştir. Çünkü sorun, devleti, ülkenin çok geniş bir halk topluluğu ile hukuk, siyaset, en önemlisi güvenlik alanında sorunlu hale getirmiştir. Bölge, iktidar tarafından çok çok uzun yıllardır bir “güvenlik sorunu” halinde görülüyor. Bunu Kürtlerin kimlik sorununu bir atlama taşı olarak gören odaklar istiyor, siyasi kadrolar da bu fasit çemberin dışına çıkamıyor.
İktidarın MHP kanadı öteden beri tüm olayı “güvenlik sorunu” çerçevesinde görmüştü. Ak Parti farklı bakıyordu, o da girdi MHP’nin teyakkuz alanına.
Ama bu durum, hadiseyi, Türkiye ekseninde çözme sonucu doğurmuyor, aksine “uluslararası hesaplar”ın tuzaklarına doğru yönlendiriyor.
İçerde hukuk boğulması yaşayan, kendilerine farklı davranıldığını düşünen insanlar da daha çok “dış sesler”e ilgi duymaya başlıyorlar.
AİHM’e neden gider insanlar?
Dün başörtüsüne özgürlük için neden gidildi AİHM’e?
İçerde hukuk yolları tükendiği için gidilmiyor mu?
Şöyle bir soru ile bitirelim yazıyı: İçerde hukuk yolları, gerçekten hukuk uygulandığı için mi tükenir, yoksa hukuk zaaf içinde olduğu için mi? Neden AİHM’e gidilmesin diye yolu açılan AYM’ye bireysel başvurular on binleri, yüzbinleri buluyor?
ADALET, EKONOMİ DIŞ POLİTİKA VS…
Kaşıkçı dosyasının Suudiler’e iadesine “davanın devri, sanıklar açısından ‘kendi davalarının yargıcı olmak’ sonucunu doğuracaktır” diyerek ve bu olayın Türkiye’nin emin belde vasfını yaralayacağını” not ederek muhalefet şerhi koyan mahkeme başkanı Nimet Demir, son tayinlerde Kahramanmaraş’a gönderildi. Bu tenzil-i rütbe olarak değerlendirildi ve hakim Demir mesleği bırakmaya karar verdi.
Bu arada Kaşıkçı cinayetinin arkasındaki irade olarak suçlanan Suudi veliahd prens Selman Türkiye’ye geliyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisinin Külliye’de misafir edileceğini açıkladı.
Bunlar ekonomimizin ve dış politikamızın çok başarılı olduğunun göstergesi değil mi!