Halep’in düşmesi, Suriye savaşında bir kırılma noktası olarak görülüyor. Konuyu Karar’a değerlendiren uzmanlar, en önemli etkinin uluslararası alanda görüleceği kanısında. Buna göre savaşı kazanması imkansız hale gelen muhalifler, artık ABD ve Ortadoğu ülkelerinden destek alamayacak.
VOLGA KUŞÇUOĞLU
Suriye’nin Halep kentinde 2012 yılının Temmuz ayında başlayan savaş, dört buçuk yıllık kanlı bir sürecin ardından sona erme noktasına geldi. İdlib dışında muhalif grupların elinde kalan son büyük şehir merkezi olan Halep’in rejim güçlerinin eline geçmesi, Suriye iç savaşında bir dönüm noktası olarak tanımlanıyor. En çok merak edilen konu ise bundan sonra ne olacağı.
Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz Prof. Fabrice Balanche, Halep’in kaybının en önemli sonucunun, muhaliflerin uluslararası desteğinin büyük ölçüde kesilmesi olacağını öngörüyor. Daha önce 10 yıl Suriye’de yaşayan Balanche, “Rejimin Halep’i ele geçirmesi bir dönüm noktası. Çünkü rejim Suriye’nin ikinci büyük şehrini ele geçirmeyi başardı. Burası, cihadi örgütlerin tam ortasında yer alıyor. Doğusunda DAİŞ, batısında Nusra var. Bu, rejim için en zor savaştı ancak İran ve Rusya’nın desteğiyle kazandılar” diyen Balanche, Suriye’deki isyan hareketininse askeri olarak başarılı olamadığı gibi siyasi açıdan da bir alternatif üretememekle eleştiriyor. Esad rejiminin daha önce Şam yakınlarındaki bazı bölgelerde kuşattığı muhaliflerle anlaşmalar yaparak buralardan çıkmalarını sağladığını söyleyen Balanche, bir zamanlar ‘isyanın başkenti’ olarak nitelenenen Halep’in de benzer bir kaderi paylaştığını ifade ediyor.
Balanche’a göre, Halep’in düşüşünün en önemli sonuçları ise uluslararası düzeyde olacak. Balanche, ABD’de yeni yönetimin, işbaşına geldiğinde muhaliflerin kazanamayacağının kesin olduğu bir Suriye ile karşılaşacağını ve bu nedenle muhaliflere destek vermekten vazgeçeceğini savunuyor. Muhalif grupların en önemli destekçilerinden Türkiye de Balanche’a göre önümüzdeki dönemde politikasını değiştirecek. Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu ve el-Bab’ın alınarak PYD’nin kontrolündeki toprakları birleştirmesini önlemek için Rusya ile anlaştığını öne süren Balanche, Halep’in düşüşünün ardından Ankara’nın da Suriye’de kendi hedeflerine daha çok odaklanacağı ve muhalifleri desteklemeyeceği kanısında.
Century Foundation düşünce kuruluşunun Ortadoğu programı analisti ve Suriye uzmanı Aron Lund, ‘dönüm noktası’ olarak tanımladığı Halep’in kaybının, Suriyeli muhaliflerin, Esad rejimine ‘etkili bir şekilde baskı uygulama’ şansını sona erdirdiği kanısında. Lund’a göre, muhalif grupları destekleyen ve Suriye’de ‘kontrollü bir rejim değişikliğini’ hedefledikleri iddiasında olan bölgesel güçler açısından Halep, bu hedef için muhaliflerin kontrolündeki diğer bölgelerle kıyaslanamayacak derecede önem arz ediyor.
Halep’in kaybedilmesinin ardından muhaliflerin genel durumunu değerlendiren Lund, “İsyancıların birkaç tane daha müstahkem mevkii kaldı, ancak bunlardan ikisi, muhaliflerin yabancı destekçilerinin ihtiyaçlarına hizmet ediyor; Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatı ile girdiği bölge ve güneyde Ürdün’ün faaliyet gösterdiği Deraa. Buradaki savaşçılar güçlü olabilir, ancak bunlar esas olarak Beşar Esad rejimine saldırmıyor” diyor. Lund, Muhliflerin kontrolündeki diğer bölgelerden Humus’un kuzeyindeki Rastan ve Şam yakınlarındaki Doğu Guta’nın da kuşatma altında olduğunu ve düşmesinin zaman meselesi olduğunu kaydediyor.
YENİ KALE İDLİB’İ NE BEKLİYOR?
Halep’in kaybından sonra muhaliflerin elinde kalan tek şehir merkezi, İdlib. Konuyu Karar’a değerlendiren uzmanlara göre Suriye’nin kuzeybatısındaki Türkiye’ye komşu İdlib, artık muhaliflerin yeni ‘başkenti’ olacak. Aron Lund, İdlib’deki muhaliflerin son derece güçlü ve ‘kök salmış’ olduğunu belirtiyor, ancak buranın Ahrar Şam ve Fethu’ş Şam gibi katı grupların etkisinde bulunmasını bir dezavantaj olarak nitelendiriyor. ABD, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin, bu karakterde bir isyan hareketini uzun vadede desteklemesini beklemenin gerçekçi olmadığını ifade eden Lund, İdlib’deki muhaliflerin karşısında iki seçenek olduğunu söylüyor. Buna göre İdlib’deki hareket ya Türkiye tarafından ılımlılaştırılacak, ya da Uluslar arası toplum tarafından Suriye’nin Kandaharı’ olarak görülecek. Fabrice Balanche da İdlib’de sıkışan muhaliflerin ne yapacağının Türkiye’ye bağlı olduğunu belirtiyor.