3 ton suyun tarımda kullanılmasıyla 1 gömleğin üretilebildiğini, bu ürünün de 10 dolara ihraç edildiğini belirten Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “O suyu başka ülkeye satsa da aynı parayı kazanırdık. Türkiye’nin dış ticarette su açığı var” değerlendirmesini yaptı.
GÜVEN ADALI / İSTANBUL
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Tarım ve Çevre Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki ekip tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu açıklandı. Türkiye’nin Rusya ve Avustralya'dan sonra iklim değişikliğine karşı en kırılgan üçüncü ülke olduğuna dikkat çeken İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 2050 itibarıyla Türkiye'nin çölleşeceğini vurguladı. Türkiye’nin dış ticarette su açığı verdiğini gelişmiş ülkelerin üretimde katma değerli ürünlere yönelerek suyu korumaya yöneldiğinde kaydeden Kadıoğlu, “Bol suyumuz varsa pamuk da ekelim. Fakat bir tişörtü imal etmek için pamuğundan ipliğine kadar 3 bin ton su harcanıyor. 3 bin ton suyu zaten 10 dolara ihraç ederiz. Gelişmiş ülkelerde pamuk ve şeker üretilmiyor kendi suyunu daha katma değerli ürünler üretiliyor" diye konuştu. Türkiye’de üretim modelinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Kadıoğlu, Türkiye'de kişi başı 216 litre su tüketildiğini ancak üretimi ve tüketimi birlikte esas alan sanal su tüketiminin 5.416 litreye ulaştığına işaret etti. Kadıoğlu, 1 kilogram sığır eti için 15 bin litre, 1 kilogram pamuk üretimi içinse 11 bin litre su harcandığını belirtti. Kadıoğlu, Türkiye'nin dış ticarette su açığı verdiğini gelişmiş ülkelerin tekstil gibi sektörlerden çıktığını aktararak, “Tekstil sektörü ile yurtdışına bedava su veriyoruz. Suyu katma değeri yüksek yerde kullanmamız gerekiyor. Aynı miktarda su kullanımı ile kilogram başına tahıldan 22 cent, peynir 40 cent, kırmızı etten 6,2 dolar, 3 tane 32 GB çipten ise 312 dolar ihracat geliri elde ediliyor” diye konuştu. Önümüzdeki yıllarda turizm ve tarım sektörlerinin rekabet halinde olacağını kaydeden Kadıoğlu, Türkiye'de tarım havzalarının yeniden belirlenmesi gerektiğini vurguladı. “Bizim acilen bir ulusal arazi planlaması yapmamız gerekiyor” diyerek tarım arazilerinin kontrol altına alınması gerektiğine işaret eden Kadıoğlu, şöyle devam etti: “İleride tarım ve hayvancılık yapılabilecek alanları sanayiye ya da farklı kullanımlara açmamamız gerekiyor. Dünyanın ateşi çıkmış durumda. Dünya hasta şu anda ve iklim değişikliği sadece kutup ayılarının problemiymiş gibi algılanıyor. Türkiye iklim değişikliği konusunda en kırılgan üçüncü ülke. İklim değişikliği bizim için bir kalkınma problemi. Türkiye'de en fazla çalışan bakanlığın kalkınma Bakanlığı olması gerekiyor. Bu ayının problemi değil. İleriki yıllarda gıda sektöründe çok büyük problemler yaşanacak ithalat artacak ve tarımda yurtdışı ile rekabet edemez konuma geleceğiz” diye konuştu.
İKLİM İÇİN 10 ÖNERİ
1- Türkiye’de Tarım Üretim Havzaları, değişen iklim koşulları dikkate alınarak belirlenmelidir.
2- İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanım Planlaması yapılarak tarım alanları ve su havzaları koruma altına alınmalıdır.
3- Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda dikilmesi teşvik edilmelidir.
4- Akılcı su kullanımıyla suya olan talebin azaltılması ve suyun tasarruflu kullanımı için sulama birliklerinin ve çiftliklerinin teşvik edilerek geliştirilmesi gerekiyor.
5- Yağmur suyunu tümüyle toplayıp kullanabilmek için su sarnıçları gibi geleneksel su hasadı yöntemlerinin tekrar yaygınlaştırılması gerekiyor.
6- Açı su yüzeyleri, su kanalları, toprak yüzeyi ve bitki köklerinden gerçekleşen buharlaşma ile oluşan su kaybı önlenmelidir.
7- Katma değeri çok küçük ama su ayak izi çok büyük olan tarım ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirilmeli.
8- Kuraklık, sel, dolu gibi afetlerden korunmak için meteoroloji mühendisliği, meteorolojik okur yazarlık geliştirilmelidir.
9- Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak tarımda kirli/tuzlu sulama suyunun tekrar kullanımı yoluna gidilmelidir.
10- Tarım ve gıda sektörü ile ilgili yatırım ve teşviklere mutlaka o bölgenin değişen iklimine göre karar verilmelidir.
500 MİLYAR DOLARLIK FATURA
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Ayşegül Selışık, iklim değişikliğinin 2003-2013 yılları arasındaki dönemde 2 milyar insanı etkilediğini ve tüm dünyada 500 milyar dolarlık bir zarara neden olduğunu açıkladı. İklim değişikliğinden en çok küçük ve orta ölçekli çiftçi balıkçı gibi üreticilerin etkilendiğini ve kırsalda yaşayan çiftçilerin yüzde 75'inün açlıkla mücadele ettiğini anlatan Selışık, "Dünyada 815 milyon insan aç. Yoksul insanların yüzde 70'inden fazlası tarımdan geçiniyor. 2030 yılında hedef sıfır açlık. Dünyada artan nüfus nedeniyle 2050 yılında üretimin yüzde 60 oranında artırmamız gerekiyor. Elimizdeki kaynaklar ve topraklar sınırlı. Üretimin artırılması çok zor verimde yüzde 15, balıkçılıkta yüzde 40'lık düşüş bekleniyor.
ÜRETİLEN GIDANIN 3'TE 1’İ ÇÖPE GİDİYOR
* Üretilen gıdanın 3'te 1’inin israf olması ile yılda 3,6 milyar dolarlık bir kayıp yaşanıyor.
* 2016 itibariyle 815 milyon kişi aç. İsraf olan gıdanın 3'te 1’ini kurtararak açlığa çare bulmak mümkün.
* Tropik alanda yakalanan balık türlerinin 2050 yılı itibariyle yüzde 40 düşmesi bekleniyor.
* 2015 yılında 19 milyon insan sadece doğal afetler nedeniyle ülke içinde göç etti.
* 2008-2016 yılları arasında her yıl 26,4 milyon insan iklim hava koşullarına bağlı felaketler nedeniyle göç etmek zorunda kaldı.
* Her yıl 13 milyon hektarlık orman alanı kaybedilmekte veya dönüştürülüyor. Geçimini ormandan sağlayan kesim bundan olumsuz etkileniyor.
* Küresel su kullanımının yüzde 70'i tarım faaliyetlerinde kullanılıyor.
* Tarım arazilerinin yüzde 33'ü toprak bozulmasından etkileniyor.
UGANDA KADAR OLMAMIZ GEEKİYOR
İklim değişikliğine ülkelerin çoktan hazırlandıklarını belirten Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Dünyanın en kaliteli kahve çekirdeklerini üreten ülkelerinden biri Uganda. Bu ülkede sıcaklığın 2 derece yükselmesi durumunda kaliteli kahve çekirdeğini üretebilen tarım alanlarında ciddi azalma yaşanacak. Bu nedenle Uganda’da belirlenen bu bölgelerde inşaat yasağı uygulanıyor. Bizim de en azından Uganda kadar stratejimizin olması gerekiyor” diye konuştu.