Cumhurbaşkanı Erdoğan Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la bir araya geldi. Türkiye’nin AB’nin kapısında 54 yıldır bekletildiğine dikkati çeken Erdoğan “Sürekli ‘ne olur artık bizi de alıverin’ diyecek halimiz yok, bakın bunu Fransa’dan söylüyorum” dedi. Macron da Brüksel’in Ankara’ya iyi davranmadığını kaydetti. Liderler, Suriye’de ise Esad’sız formüle vurgu yaptı.
HABER MERKEZİ / İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Paris’te kritik bir görüşme gerçekleştirdi. Masada oldukça geniş kapsamlı konu başlıkları vardı. Suriye, Irak, Filistin, AB-Türkiye ilişkileri, ekonomi ve savunma sanayiindeki anlaşmalar ele alındı. Liderler, Elysee Sarayı’nda heyetler arası ve baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. Macron’un değerlendirmeleri şöyle oldu: Diyalog ve ortak çalışma yaklaşımı içindeyim. Türkiye’nin NATO ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi içerisinde yer alması iki ülke arasındaki bağları güçlendirdi. Terörle mücadelede örnek teşkil eden iyi bir işbirliğimiz var. Fransa’da terör örgütü olarak kabul ettiğimiz PKK ile özellikle finansı sağlayan şebekelerle mücadele etmek için gereken önlemleri alıyoruz.
(Suriye krizi) DAEŞ sonrası Suriye’de istikrar sağlanmalı. Suriye’deki yol haritasında birlikte çalışmak isteriz. Mesele siyasi açıdan taraflı olduğu için Astana ve Soçi bir sonuca götürmeyecek. Fransa olarak başka diyalog ve formatlara açığız. Suriye halkı yeni kaderini belirleyecektir. Türkiye’deki 3 milyondan fazla Suriyeli Esad rejiminden kaçtı. Suriye halkı kaderini kendi belirlemeli. Esad yönetimi bertaraf edilmeli.
İKİYÜZLÜLÜK OLDU: (AB ile ilişkiler) AB Türkiye’ye aslında çok iyi davranmadı. Blokaj yaratan konuları açıkça konuşsak, yeni başlıkların açılmasına imkan vermeyecek durumları konuşsak zaman kazanılır. Amaç Türk halkının Avrupa’nın içinde kalmasını muhafaza etmek. Avrupa’da bir gelecek istiyoruz Türkiye için. Bu sürecin ikiyüzlülüğü oldu. Türkiye-AB ilişkilerinde ikiyüzlülükten çıkmak gerekiyor. Türkiye Avrupa Konseyi kapsamında kalmalı. Türkiye-AB diyaloğu daha sakin olarak devam etmeli. Kendiliğinden yeni başlıkların açılması gibi bir şey mümkün olmayacak.
(Basın özgürlüğü eleştirisi) Mutabık olmadığımız konular da var. Bireysel özgürlükler konusunda bazı hususlardan spesifik olarak bahsettim. Sınır tanımayan Gazeteciler ile ilgili de görüştük. Erdoğan’a bir liste ilettim. Bu şekilde çözebileceğimiz konuların üzerinden geçtik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da şunları söyledi: Türkiye-Avrupa Birliği süreci içinde ne yazık ki sene 63, sene 2017. 54 yıldır bu kapıda bekletilen bir ülke. Türkiye gibi bir başka ülke AB içinde yok. Bu bizi ciddi manada yorduğu gibi milletimi de yoruyor, yani belki de bizi bir karara doğru sürükleyecektir. Zira sürekli olarak ‘ne olur artık bizi de alıverin’ diyecek halimiz de pek yok, bakın bunu Fransa’dan söylüyorum, buradan dillendiriyorum, sesleniyorum. (Bu konuda beklentileriniz gerçekleşti mi?) Beklediğimi alabilmiş değilim. Herhalde beklediğimizi alabilmek için biraz daha zaman gerekecek. Ne zaman ki bunlar aç, kapa yapılır, ‘Tamam, üye oldunuz.’ denir, ondan sonra bu sorunuza çok daha rahat cevap vereceğim.
ESAD’SIZ ÇÖZÜM: Türkiye’de kampların dışında yaşayan Suriyelilerin sayısı 3.5 milyona ulaştı. 30 milyar dolar harcama yaptık. Avrupa Birliği’nin vermiş olduğu söz vardır, ama bu söz yerine gelmemiştir. Fakat biz bütün bunlara rağmen bu yolda geri adım atmayacağız, mültecilere en büyük desteği vermeye devam edeceğiz. Fransa ile özellikle diyaloğumuz Suriye konusunda da kararlı bir şekilde devam edecek. Ayrıca Suriye konusunda fikirdaş ülkelerle, dışişleri bakanlarımızın bir araya gelmesi ve yapacakları toplantılar neticesinde de müşterek adımları nasıl atarız, bunları da belirleyeceğiz. Bizim hedefimiz, Esedli bir çözüm değildir. Bizim hedefimiz Esedsiz ve Suriye halkının kendi iradesiyle demokratik iradesiyle bir seçimi gerçekleştirmektir. Bizim buna yardımcı olmamız lazım. Suriye halkının kendi iradesinin ortaya çıktığını hep beraber görmemiz gerekir diye düşünüyorum.
MACRON İSİMLERİ VERDİ: Türkiye bir hukuk devleti. Batı, her zaman bize ‘Yargı bağımsızdır’ diyor. Türkiye’de yargı bağımlı değil ki. Bağımsız yargı, kendi kararını kendisi oluşturuyor. Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı bana bazı isimler verdi. Ben Adalet Bakanlığımızdan onlarla ilgili bilgileri temin ederek, kendilerine göndereceğim. Terör kendi kendine oluşmuyor, terörün ve teröristin bahçıvanları vardır. Bu bahçıvanlar işte o ‘düşünce adamıdır’ diye bakılanlardır.
FÜZE SİSTEMİNDE ANLAŞMA SAĞLANDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la Elysee Sarayı’nda bir araya geldi. Basın toplantısı öncesinde Erdoğan ve Macron’un huzurunda Türkiye ve Fransa arasında üç anlaşma imzalandı. “Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Projesi Aşama-B Sözleşmesi (Kavram Tanımlama Çalışması Sözleşmesi)”, Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, ROKETSAN ve ASELSAN yetkilileri ile EUROSAM Genel Müdürü Abdoulaye Samba tarafından imza altına alındı. Fransa, Türkiye ve İtalya 2020’nin ortalarında projeyle birlikte hava savunma füzeleri üretecek.
GAZETECİLERE SERT TEPKİ
FETÖ AĞZIYLA KONUŞMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransız gazeteci Laurent Richard’ın MİT TIR’larının durdurulmasını ima ederek “Sayın Erdoğan, Fransa ve Avrupa Birliği terörle mücadelede size güvenebilir mi? Suriye’deki iç savaştan 7 yıl sonra orada savaşan kişilere bu kadar silah göndermiş olmaktan dolayı pişman mısınız?” sorusuna sert tepki gösterdi. “Suriye’ye kim silah gönderdi?” diye soran Erdoğan, gazetecinin FETÖ ağzıyla konuştuğunu söyledi. Erdoağan “Gazeteci gibi değil, tam FETÖ’cü gibi konuşuyorsun. Çünkü o operasyonu yapanlar FETÖ’nün savcılarıydı. İstihbarat teşkilatlarının bu tür operasyonlara yönelik, kamyonlarla silah taşıma vesaire gibi nereye neyi taşıyacağı gibi yetkileri, hakkı vardır. Sen bana bu soruyu böyle soruyorsun da Amerika’nın 4 binTIR Suriye’ye şu anda getirmiş olduğu silahları niye sormuyorsun? Bunları da kolay kolay karşınızda yutacak biri yok, FETÖ ağzıyla konuşmamayı da lütfen öğrenin” ifadelerini kullandı. Erdoğan, Macron ile görüşmesinde Osman Kavala’nın adının geçip geçmediğine ilişkin bir soruya da “Kavala’nın avukatları var, iyi. Burada da demek ki bu avukatlar bayağı iş görüyorlar, çalışıyorlar ama bunlar, Gezi olaylarının perde arkasındaki, geri planındaki aktörleri olduğunu ben hanımefendiye hatırlatayım da onun üzerinde de bir çalışma yapsın, isabetli olur” karşılığını verdi.
DEMEK Kİ SU KAÇAĞI VAR
Erdoğan, Fransa’ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. Erdoğan’ın gündeminde Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın görevden uzaklaştırılması ve ABD’deki Hakan Atilla davası vardı. Kabine değişikliği iddiaları için “Çok kısa bir cevap vereyim mi. Doğruluk payı yok” diyen Erdoğan, şunları söyledi:
BİZE GELEN BİLGİLER FARKLI: (Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın görevden alınması ile ilgili) Asıl önemli olan, şu anda bu tür açığa alma kararını eğer İçişleri Bakanlığı veriyorsa, burada demek ki bir su kaçağı var. Ataşehir’de ne olduysa işte burada da bu oldu. Bize gelen bilgiler çok daha farklı, onu da söyleyeyim.
OĞLUM KATSAYI MAĞDURU: (Hazinedar’ın eşi ve çocuklarına yurt dışı yasağı iddiası) Yurt dışına çıkma yasağı gibi konuları İçişleri Bakanlığı’nın yasal hakkı. Bunu hukuk anlayışı ve çerçevesi içerisinde kullanıyor. Murat Hazinedar ‘Çocuklarımın okumak için yurt dışına gittiklerini’ söylemiş. Burada bir düzeltme yapmam gerek. Benim çocuklarımın yurt dışına gitmesi, en kaliteli, en güçlü okullarda okuttuğum mantığından hareketle değil. Aldığı üniversite puanı çok yüksek olmasına rağmen oğlum (Bilal Erdoğan) katsayı engeline takıldı. Aklımda kaldığı kadarıyla puanı Boğaziçi Üniversitesi’ne tutuyordu. Biz de ‘Yurt dışına gönderelim’ dedik. Kızlar da başörtü nedeniyle zaten Türkiye’de okuma hakkından mahrum oldular”
ABD’DE KUMPASLAR ZİNCİRİ VAR: (Jürinin kararını açıkladığı ABD’de görülen Hakan Atilla davasına ilişkin) Amerika şu anda çok ciddi kumpaslar zinciri içerisinde bir süreç işletiyor. Bu sadece hukukta kumpaslar değil, ekonomik alanda da kumpaslar var. Bütün bu kumpaslarla her tarafı adeta kendine göre yola getirmenin gayreti içerisinde. Eğer Amerika’nın adalet anlayışı buysa evet o zaman dünya yandı. Böyle bir adalet anlayışı olamaz.
KENDİNİ ÖLDÜRSEN NE YAZAR: Son zamanlardaki aile içi şiddet olaylarının hatırlatılması üzerine Erdoğan “Bu konunun aslında izahı söz konusu değil. Bunlar cani. Zaman zaman bakıyorsun yavruları öldürüyor, annesini öldürüyor sonra da kendisini öldürüyor. Kendini öldürsen ne yazar öldürmesen ne yazar? Tabii şimdi hemen yorumlar başlıyor. ‘Ruhsal bunalım...’ Tamam da hepsi de ruhsal bunalım değil ki. Onları bu toplumun içerisinde önce kendi akrabalarından, yakınlarından başlamak üzere yalnızlığa itmek veyahutta onları bu psikolojik sıkıntı içerisinden çıkarmak için önce yakınlarının bazı adımlar atması gerekir” dedi.