SP lideri Karamollaoğlu, başkanlık sistemine prensip olarak karşı çıkmadıklarını, kendileri açısından kritik noktanın, denetim mekanizmaları olduğunu söyledi. SP lideri, yeni anayasa için de kırmızı çizgilerinin ‘yargı bağımsızlığı’ olduğunu ifade etti.
MEHMET OCAKTAN
Son yıllarda farklı toplum kesimleri arasında belirgin bir ayrışma yaşanıyor. Bu arada gazetecilik de tuhaf bir evrende seyrediyor. Neredeyse bütün medya gruplarının artık farklı kampları var. Bugüne kadar genel olarak gazetecilik mesleğini icra eden insanlar, hemen bütün siyasi partileri ilgi alanları içinde bulundurmaya özen gösterirlerdi, hiçbir görüşlerine katılmasalar bile... Ama artık bugün böyle bir gelenek yok. Her gazetecinin bir partisi var ve dünya yıkılsa başka partilerle ilgilenmiyorlar.
İşte böyle bir ortamda, Perşembe akşamı Saadet Partisi’nin yeni Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun davetine katıldım. Karamollaoğlu rahmetli Erbakan Hoca’nın rahle-i tedrisinde yetişmiş, birikimi ve siyasi tecrübesi sağlam bir isim.
Karamollaoğlu gazetecilerle sohbetinde, yaşadığımız günlerin siyasal iklimiyle ilgili son derece dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Terör, anayasa değişikliği, Avrupa Birliği ve Kıbrıs konusunda önemli tespitleri oldu. Temel Bey Milli Görüş geleneğinin AB konusundaki geleneksel görüşünü tekrarladı.
Karamollaoğlu başkanlık sistemi konusunda partisinin tavrını net olarak ortaya koydu. Esas itibariyle AK Parti ile aynı kökten geldiklerini de dikkate alarak son derece dikkatli bir dil kullanan Karamollaoğlu, bugüne kadar “Karşıyız” demek yerine, “Taraftar değiliz” ifadelerini kullandıklarının özellikle altını çizdi: “Başkanlığa prensip olarak karşı değiliz, ama denetlenemez bir sistem olursa ben bundan korkarım. Denetimi olmazsa olmaz olarak görüyoruz. Hukukun üstünlüğünü önemsiyoruz. Ve yargı kesinlikle bağımsız olmalı. Biz bunu 28 Şubat’ta en acı şekilde yaşadık. O dönemde yargıçlar askerlerin ayağına gittiler. Ben askerin önünde hazırolda duran yargıya saygı duymam. Aynı şekilde başkasının önünde aynı şekilde durmasına da karşıyım.”
Anayasa değişikliğinin alelacele yapılmasını anlayamadıklarını belirten Karamollaoğlu’nun bu konuda da soruları var: “Mesela, anayasa değişikliği yapıldığında terörle mücadele anlayışımız mı değişecek? AB politikamız mı değişecek? Yoksa Kıbrıs politikasında tavır mı değiştireceğiz?”
Meselelerin suhuletle tartışılması gerektiğine dikkat çeken Karamollaoğlu özetle şunları söylüyor: “Böyle bir değişikliğe şu anda acil bir ihtiyaç olduğu kanaatinde değiliz. Üstelik de bu bir kamplaşmaya neden oluyorsa bu endişe vericidir. Başkanlık sistemi geldiğinde problemlerin biteceği kanaatinde değilim. Şu anda bu iktidarın elinde bütün yetkiler var, problemleri rahatlıkla çözebilirler. Parlamentoda değişiklik yapılırken bir takım önlemler alınsa da, otoriter bir anlayışa kayma endişesi var. Kuvvetler ayrılığının çok net olması lazım.”
Temel Karamollaoğlu’nun anayasa değişikliği konusunda çok dikkat çekici bir sorusu var, bunu tanıdıklarına şöyle sorduğunu ifade ediyor: “Şimdi bu değişikliğin başında Tayyip Bey olmasa, gönül rahatlığı ile ‘evet’ der misiniz? Diye sorduğumda duruyorlar. Oysa eğer bu değişiklik gerçekten mükemmelse, rahatlıkla herkes göğsünü gere gere ‘evet’ demelidir.”
‘EVET, HAYIR KAMPANYASI YOK’
Karamollaoğlu’nun değerlendirmelerinden çıkarak söylemek gerekirse; Saadet Partisi sahada bir ‘evet’ ya da ‘hayır’ kampanyası yürütmeyecek. Zaten ekonomik anlamda da bunu yapmaya imkanları yok. Bir önemli nokta daha, Temel Karamollaoğlu aynı kökten geldikleri AK Parti tabanını incitecek bir dil asla kullanmayacaktır.
İktidarın, yöneticilerin samimi eleştirilere ihtiyacı olduğunu, sürdürülebilir bir yönetim anlayışının ancak böyle inşa edileceğinin altını çizen Karamollaoğlu’nun, günümüzde yaşanan düşünce krizi konusunda da çok önemli bir uyarısı var: “Düşünen, tefekkür eden insanlarımız kendi kabuğuna çekilmiş durumdalar, bu hayra alamet değil.”