İzmir'de karada ve denizde toplam 40 fayın bulunduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bu fayların büyük depremlere yol açabileceğini vurguladı. 30 Ekim 2020’deki yıkıcı depremin 4. yıl dönümüne yaklaşırken, İzmirlileri acil önlemler almaya çağırdı. İşte detaylar…
İzmir, deprem tehlikesiyle ilgili çarpıcı bir uyarıyla karşı karşıya. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, kentte 7.2 büyüklüğünde deprem üretme kapasitesine sahip 4 önemli fay hattı bulunduğunu açıkladı. Bu durum, İzmirlilerin deprem riskine karşı daha fazla hazırlıklı olması gerektiğini ortaya koyuyor.
FAY HATLARININ GÜCÜ VE TEHLİKESİ
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir’in depremselliği üzerine yaptığı araştırmalarda, özellikle Tuzla, Gülbahçe, Seferihisar ve İzmir faylarının kritik öneme sahip olduğunu açıkladı. Bu 4 fay hattı, il merkezine oldukça yakın konumda bulunuyor ve potansiyel olarak büyük bir yıkıma yol açabilir.
“İzmir'de 17 aktif diri fay ve gelecekte deprem üretme potansiyeli olan 4 fay daha mevcut” diyen Sözbilir, bu durumun kent için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Özellikle Tuzla fayının son deprem ürettiği tarihin üzerinden yaklaşık 2 bin yıl geçtiğini vurgulayarak, bu fayın deprem üretme aralığını doldurduğunu ifade etti.
ARTCI DEPREMLER VE SÜREKLİ TEHLİKE
İzmir depreminden sonra yaşanan artçı depremler, bölgedeki sismik aktivitenin devam ettiğini gösteriyor. Prof. Dr. Sözbilir, “Son 4 yılda 30 bini aşkın artçı deprem kaydedildi” dedi. Bu artçı depremler, yer altındaki hareketliliğin durmadığını ve İzmir’in sismik tehlikelerle dolu olduğunu ortaya koyuyor.
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir’deki faylar üzerinde detaylı çalışmalar yaparak, zemin davranışlarını incelemekte. Prof. Dr. Sözbilir, “Büyükşehir Belediyesi ile birlikte yapı stoku yönünde çalışmalar gerçekleştiriyoruz” dedi. Ancak, sadece Bornova ve Konak gibi sınırlı bölgelerde değil, tüm 30 ilçede kapsamlı incelemelerin yapılması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, İzmir’in deprem bilişim sisteminin oluşturulduğunu ve bu sistemin yapı stoku bilgileriyle birleştirilerek, deprem senaryolarının geliştirileceğini belirtti. Bu sayede, olası bir depremin etkileri önceden tahmin edilerek, kentsel dönüşüm planlarının oluşturulması hedefleniyor.
ACELE ETMELİYİZ!
“Türkiye ölçeğinde baktığımızda, deprem bizden daha hızlı ilerliyor” diyen Prof. Dr. Sözbilir, bilimsel çalışmalara hız verilmesi gerektiğini ifade etti. Depremin beklenmedik bir anda meydana gelebileceği göz önünde bulundurulduğunda, acil önlemler almanın ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılmakta.