Şırnak'ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yıllarındaki güvenlik operasyonları ve sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Cizre Halk Meclisi Eş Başkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, B.K. ve M.B.’ye gerekli tıbbi yardım sağlanamadığı için yaşam haklarının ihlal edildiği yönünde başvuru yapılmıştı. Yapılan hak ihlali başvurusu Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi.
Avukat Ramazan Demir, Şırnak'ın Cizre ilçesindeki çatışmalarda hayatını kaybeden 34 kişi için,13 Kasım 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştu.
9 Şubat 2016'da, Cizre'de yaralıların kaldığı üç bodrumdan biri olan Narin Sokak 7 numaralı binadaki bodrum katında yaşamını yitiren Cizre Halk Meclisi Eş Başkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, B.K. ve M.B.’ye gerekli tıbbı yardım sağlanamadığı için yaşam haklarının ihlal edildiği yönünde yapılan başvuru AYM tarafından kabul edilemez bulundu.
AİHM ise, başvuru yapılan 34 dosyadan iki tanesi görmüş ve sokağa çıkma yasağının "yasallığını" Ömer Elçi dosyası üzerinden, Cizre'de yürütülen operasyonun "niteliği" ve meydana gelen ölümlerin "hukuki olup olmadığı tartışmasını" Orhan Tunç dosyası üzerinden ele almıştı.
7 Şubat 2019 tarihinde AİHM, başvuruları “iç hukuk yolları tüketilmediği” gerekçesiyle "kabul edilemez” buldu ve AYM etkin iç hukuk yolu değil” tezini reddederek, bu konuda davacılar tarafından gündeme getirilen iddiaların “soyut” kaldığı sonucuna vardı.
Bunun üzerine avukatlar 34 kişi adına Anayasa Mahkemesi başvurdu.
AYM, başvurular içinde Cizre Halk Meclisi Eş Başkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, B.K. ve M.B.’ye Cizre Davasını ele aldı ve kararı bu dosyalar üzerinden verdi.
AYM, altı kişinin çatışmalarda hayatını kaybettiğini söyleyerek güvenlik kuvvetlerinin tehlikeyi bertaraf etmek için hareket ettiğini ve yaşam hakkı ihlalinin olmadığını hükmetti.
‘AYM, ‘DEVLETİN BEYANI ESASTIR’ DİYOR’
BBC Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Avukat Ramazan Demir, davanın AİHM sürecini hatırlatarak şunları söyledi:
“AİHM’de söyledik eğer bu davayı AYM’nin vicdanına bırakırsanız, tüm bu süreçleri yaşayacağımızı ifade ettik. Biz AYM’nin ve Türkiye’deki yargısal makamlarının bu dosyalar üzerinde kolluk güçlerinin, devletin ya da hükümetin tarafı olduğu durumlarda tarafsız olmadığını vurguladık. Türkiye'de etkili iç hukuk yollarının olmadığın da söyledik ama onlar da AYM’yi atlamak istemedi. AYM de bu kararla devletin beyanı esastır diyor.”
Silahlı ayaklanma ve devletin topraklarından bir kısmının işgal etme girişiminde bulunulduğu bir olayda kamu otoritesinin geri çekilemeyeceğini kaydeden AYM kararında şu ifadeler yer aldı:
“Aksi tutum devletin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla somut başvuruya konu vahim terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için ölümcül güç kullanılmasının elverişli bir yol olmadığı söylenemez.”
'BU DAVADA HERHANGİ BİR HAK İHLALİ, HUKUKİ SORUN YOK DENİYOR'
Bu dosyayı AYM’ye götüren Avukat Ramazan Demir, BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceklerini söyledi.
60 sayfalık başvuruda operasyonun yürütülmesinden, devletin organizasyonu, askerin dahline, güvenlik güçlerinin ifadesinin alınmaması, delilleri toplayan güvenlik güçlerinin onlara etki eden pozisyonda olması gibi birçok usul eksikliğinin altını çizdiklerini belirten Ramazan Demir, kararda AYM’nin “ölçülülük ilkesine riayet edilmesi konusunda gerekli tedbirlerin alındığını savunduğunu” belirtti.
AYM, başvuruya konu kişilerin "silahlı çatışmaya girmiş'' kişiler olduğunu ve bu yüzden onların sivil can kaybı olmadığına karar verdi.
Güvenlik güçlerinin çatışmaların yaşandığı süreçte can kaybı olmaması için özen gösterdiğini belirten mahkeme, bu olayda “ölümcül güç göstermenin zorunlu olduğunu” kaydetti.
Kararda, “Anayasa Mahkemesi, somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında cesetlerle ilgili delil toplama işlemlerinin azami dikkat ve özen gösterilerek yerine getirildiği kanaatine varmıştır” denildi.
Avukat Demir ise ‘’Olay yeri incelemelerinde savcı yok” dedi ve şunları ekledi:
“Normalde başka başvurularda bu nitelikteki olaylarda çok kolay ihlal kararı verilebilecekken, burada tüm o ilkelerden vazgeçmiş ve meselenin güvenlik yönünde devlet açısından çok vahim olduğu, usul kurallarına çok da uymaya gerek olmayabileceği bir durummuş gibi bir sonuca varmış.”
Demir, Cizre’de bodrumlarda kaç insanın hayatını kaybettiğine dair ne kendi ellerinde ne de devlette net bir sayının olmadığını savundu.
Operasyonlardan sonra o dönemde yapılan resmi açıklamalara göre Cizre'de 23 sivil, 19 polis ve asker ile 654 PKK'lı hayatını kaybetti.