Ana-babalar, geriye köle ruhlu nesiller bırakmaktan daima korku içinde olarak, tedbirlerini almalıdırlar. Kültür mirasını ilaveler yapıp gelecek nesile aktaracak güçte ve anlayışta nesil yetiştirmek eğitimin önde gelen görevleri arasında yer almalıdır.
[Karar]
PROF. DR. BAYRAKTAR BAYRAKLI
Eğitim, nesilden nesile kültür aktarımı faaliyetidir. Bir bakıma nesiller arası köprü görevini yerine getirir. Bu köprüden toplumun maddi ve manevi kültürünü taşır. Bu kültür taşıması veya aktarımı durunca, yeni neslin kökleri kesilir. Kökleri kesilen ağacın kuruması, sonra çürümesi ve sonra kütük gibi yıkılması gibi, yeni nesil de çürüyüp yıkılmaya mahkûm olur.
Köklerini, geçmişini tanımayan, ona sırtını dönen, onu görmezlikten gelen, onu küçümseyen, ondan utanan nesiller, şahsiyetini kaybetmiştir; başka toplumların kölesi olmaya hazır, kültür emperyalizminin kucağına düşmeyi bekleyen, sosyal ruhunu kaybetmiş cansız bir beden haline gelir. Hz. Zekeriyya’nın duası buna işaret ediyor:
Köklerini, geçmişini tanımayan, ona sırtını dönen, ondan utanan nesiller, şahsiyetini kaybeder, başka toplumların kölesi olmaya hazır hale gelir.
“Doğrusu ben, arkamdan iş başına gelecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli ver” (Meryem 19/5).
Zekeriyya Peygamber, duasının gerekçesini söylüyor, sonra da o gerekçeye göre ne istediğini bildiriyor. Gerekçe, kendisinden sonra iş başına gelecek olan yakınlarının köle şahsiyetinden, gücünden, iş yapabilirliğinden ve kendisini temsil edememesinden korkmasıdır.
Bu kısım bize şunu öğretiyor: Ana-babalar, devleti idare edenler, eğitimciler, kendilerinden sonra gelecek olan neslin sağlam olması konusunda tedbirli olmalı, eğitimlerini ona göre yapmalıdırlar; kendi kültürlerini, bağımsızlıklarını, siyasi etkinliklerini yaşatıp sürdürebilecek nesil yetiştirmeli ve bu konuda daima endişe içinde olmalıdırlar. Geriye köle ruhlu insanlar, nesiller ve çocuklar bırakmaktan daima korku içinde olarak, tedbirlerini ona göre almalıdırlar.
Bu endişenin herkes tarafından yaşanması gerekiyor: “Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde halleri nice olur diye korkanlar yetimlerin hakkına dokunmaktan çekinsinler. Allah’tan korksunlar ve doğru söz söylesinler” (Nisâ 4/9). Sağlam nesil yetiştirmenin yollarını da işte bu âyet göstermektedir: Helal lokma, doğru bilgi ve Allah’ın yardımını dilemek. Bunlar eğitimin olmazsa olmazını teşkil etmektedir.
Hz. Zekeriyyâ, hanımının kısır olduğunu da gündeme getirmektedir. İstenecek çocuğun tabiatüstü bir olgu olacağının farkındadır.
“Tarafından bana bir veli ver.” Hz. Zekeriyyâ, yerini alacak, sağlam şahsiyetli, ahlâken temiz ve kendine sahip bir çocuk, bir yardımcı istedi. Âyetin bu kısmında, istediği çocuğun sıfatını “veli” koyarken, Âl-i İmrân 38’de “temiz nesil” ifadesini kullanmıştır. Ayrıca Hz. Zekeriyyâ bir sonraki âyette, yani Meryem 6’da “veli” denen çocuğun özelliğini veya özelliklerini sıralamaktadır.
MİRASI YAŞATACAK NESİL
“Ki bana ve Ya’kûb oğullarına mirasçı olsun. Ey Rabbim, onu beğendiğin bir insan yap”(Meryem 19/6).
Hz. Zekeriyyâ’nın kastettiği mirasçılık ne anlama gelmektedir? Bu çocuk hangi konularda mirası yüklenecekti? Demek ki, “veli” ya da “temiz nesil” denen çocuk, geçmişten gelen manevi mirası taşıyabilecek, onu geleceğe aktarabilecek şahsiyette ve kapasitede biri olacaktır.
Kur’ân’da hangi konularda vâris olunacağına bakarsak, Hz. Zekeriyyâ’nın istediği çocuğun hangi mirasın vârisi olabileceğini daha açıkça öğrenebileceğiz: “Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah’ın her şeye gücü yeter” (Ahzâb 33/27). Mirasçılık bu âyetin muhtevasına göre, bir toplumun çökmesi ile yerini, hükümranlık sürdükleri topraklarda yeni bir topluma bırakması ve yeni toplumun onlara mirasçı olması anlamına gelmektedir. Yani burada fiziksel ya da maddi mirasçılık söz konusudur.
“Andolsun ki Biz, Mûsâ’ya hidâyeti verdik ve İsrâiloğullarına Kitabı miras bıraktık” (Mü’min 40/53). Buradaki miras, ilâhî vahyin bulunduğu Kitap, yani ilmin miras bırakılması anlamına gelmektedir. Bu âyetten bakınca, Hz. Zekeriyyâ’nın oğlunun nasıl bir vâris olacağı konusunu görebiliriz. Demek ki o, doğacak çocuğun hem kendisinin hem de Ya’kûb hanedanının manevi mirasını yürütecek şahsiyette olmasını istemektedir.
Geçmişten gelen kültür mirasını yaşatacak, ona ilaveler yapıp gelecek nesile aktaracak şahsiyette, güçte ve anlayışta nesil yetiştirmek eğitimin önde gelen görevleri arasında yer almalıdır.
GÜNÜMÜZDE MEMURLARIN ÇOĞUNLUĞU ZEKATLIKTIR
Maaş alan kişiye zekat verilir mi?
Bu çok hassas bir konudur. Maaşı vardır ama geçimine yetmeyebilir. Günümüz şartlarında İstanbul’daki memurların kahir ekseriyeti zekatlıktır. Bin 500 lira ile, 2 bin 500 lira ile İstanbul’da geçim olmaz. O memur zekata muhtaçtır, verilebilir ancak daha düşkün durumda olanlar tercih edilmelidir. Maaşı olmayanlara, işini kaybedenlere, yetimlere, miskinlere (fakirlikten kurtulma imkanı bulunmayanlar) öncelik verilmesi daha doğrudur.
Kadınların ziynet eşyalarına zekat düşer mi?
Kadınların altın, gümüş ve diğer kıymetli taş ve madenlerden yapılmış ziynet eşyaları zekata tabidir. Ziynet eşyalarının değeri nisab miktarından fazlaysa paraya çevilip zekatının verilmesi gerekir. Altın ve gümüş ile diğer ziynet eşyaları arasında fark yoktur.