Parlamenter sisteme dönüş…
Türkiye’nin Mısır’la arası iyi değil…
Suriye’deki durumumuz gittikçe daha sıkıntılı bir hal alıyor…. Tek tek isim zikretmeye lüzum yok, Avrupa Birliği ülkeleri ile zaten aramızda çok uzun zamandır soğuk rüzgarlar esiyor. ABD ile ilişkiler Trump’ın psikolojisine bağlı! Kala kala elimizde bir tek Rusya kalmıştı, “dostum Putin” sözü ile hitap ediyorduk… Şimdi en büyük sorunu Rusya ile İdlip’te yaşıyoruz…
İktidara yakın medyada “Putin’in Türkiye’yi yalnızlaştırma politikası”na Türkiye “Rusya’yı sınırlandırma hamlesi ile cevap vermesi gerekiyor” yazılarının çıkmasına ramak kaldı, diyeceğim ama…! Sadece bu da değil, İslam ülkeleri ile ilişkilerimiz de AK Parti iktidarı öncesinden çok daha kötü durumda…
Tablo bu… Aksini söylemek mümkün mü?
Oysa bugün iki yıl öncesinden daha da kötüleşmiş değil, iki yıl öncesinden çok daha iyi bir tabloyu konuşuyor olmamız gerekiyordu…
Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin dış politika vaadi bu değildi, böyle değildi. Uçacak olan sadece ekonomi değildi, Türkiye dış politikada da uçacaktı.
Kelimesi kelimesine, noktası virgülüne vaat şöyleydi:
“Cumhurbaşkanı sistemini içeren hükümet modeli, Türkiye’nin dış politikasını ve uluslararası ilişkilerdeki etkinliğini sağlamlaştıracak ve özgün kapasitesini artıracak. Daha proaktif bir dış politika olacak. Ülkeler arası dostane ilişkiler tesis edilecek. NATO ülkeleri ve komşularının bölgesel ve uluslararası iş birliklerinde arabulucu ve söz sahibi olacak. Avrupa Birliği ile etkin ve verimli ilişkiler içinde olunacak. Etkin ve hızlı kararlar alınarak Türkiye’nin uluslararası arenadaki gücü pekişecek. Birleşmiş Milletler için model ülke olunacak. Uluslararası krizlerle etkin mücadele edilecek. Türkiye, iç istikrarını uluslararası ilişkilerine de yansıtacak.”
İktidara yakın medya bu maddeleri okurlarına “Cumhurbaşkanlığı sistemi ile etkin dış politika”, “Güçlü lider ile güçlü dış politika” manşetleriyle duyurdular. (27 Şubat 2017 tarihli Sabah ve Yeni Şafak, Star, 7 Mart 2017 tarihli Sabah Gazetesi)
Aksine, gelinen nokta bu propaganda sözlerinin tam aksi oldu. Bugün dış politika ağır bir sorunlar yumağı haline dönüştü. Ekonomi, hukuk, eğitim, sağlık, iç güvenlik, demokrasi, hürriyet, açılan her başlık iç karartıyor.
“Türkiye’yi uçuracak” denilen sistem bugün ağır bir sorunlar yumağıdır. Bir sistem daha birinci yılında arıza sinyalleri vermez. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi birinci yılında arıza sinyalleri vermeye başladı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik “hükümet sisteminde yer yer kireçlenmeler, tıkanmalar” olduğunu açıkladı. (12. 07. 2019)
Yine sistemin iyi çalışmadığını, sistemi “rehabilite” etmenin aklın gereği olduğunu açıklayan kişi CHP değil AK Parti Grup Başkanıydı. (29. 06.2019)
Yine bu sistemde kendilerini “Züğürt Ağa” gibi hissettiklerini söyleyenler AK Partili milletvekilleridir.
Ülkemizin saygın hukuk bilginlerinden Prof. Dr. Kemal Gözler kaleme aldığı akademik makalesinde sistemin hangi noktalarda nasıl başarısız, performansının düşük olduğunu somut örneklerle madde madde ve istatiksel verilerle ortaya koydu:
“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana (26 Aralık 2019) toplam 55 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmıştır. Bu 55 Cumhurbaşkanı kararnamesinden 31’i diğer Cumhurbaşkanı kararnamelerinde değişiklik yapılması hakkında Cumhurbaşkanı kararnameleridir. Yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bir buçuk yılda gerçekte 24 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmış, çıkarılan bu 24 kararnamede değişiklik yapmak için ise 31 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmıştır! (...) Yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yapmaktan çok, kendi yaptığı şeyleri değiştirmek ve düzeltmekle zaman harcamıştır.”
***
Toplumda parlamenter sisteme dönülsün diyenlerin oranı her geçen gün daha da artıyor. Temmuz 2019’da PİAR araştırma parlamenter sisteme dönülsün diyenlerin oranını yüzde 62.5 olarak açıklamıştı.
İYİ Parti lideri Meral Akşener parlamenter sistem talebinde bulunanların oranının yüzde 65, başkanlık sistemini savunanların ise yüzde 35 olduğunu açıkladı. (2 Şubat 2020)
İYİ Parti lideri Meral Akşener de parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini ifade ediyor… CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da… Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da… Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu da… Kuracağı yeni partiyi önümüzdeki haftalarda açıklayacak olan Ali Babacan da…
Türkiye’nin saygın hukukçuları, anayasa uzmanları AK Parti ve MHP’nin ortaklaşa hazırladıkları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modelinin ne olduğu ortaya çıktığında bu modelin var olan sorunları derinleştireceğini ve yeni daha ağır sorunlara yol açacağını ifade etmişlerdi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ahmet Taşgetiren ve Yıldıray Oğur’la birlikte yaptığımız mülakatta parlamenter sisteme dönüşün şart olduğunu söyledi:
“Şimdiye kadar Türk tipi bir parlamenter sistemle yönetildik. Vesayet sistemleri vardı, gölge kabineler vardı. Bunlar Türkiye’nin başına neler açtı. Bundan sonra da Türk tipi bir başkanlık sistemi olmasın dedim. Benim tercihim tam demokratik parlamenter sistemden yanadır. Bunu o zaman da konuştum tavrımı da ona göre koydum.”
Şu önemlidir. Ne Sayın Akşener ne Sayın Kılıçdaroğlu ne Davutoğlu ne Karamollaoğlu ne Babacan ne de Abdullah Gül… Kimse eski var olan parlamenter sisteme dönülmesini talep etmiyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi şunu da ortaya koydu. Aslında sistemlerin adlarının ne olduğunun bir önemi yok. Önemli olan sistemin nasıl olduğudur. Sistem kuvvetler ayrılığına, güçlü denetim ve denge mekanizmalarına sahip mi? Kurumlar ve kurallar nasıl? Talep edilen tam demokratik parlamenter sistem.
Sistem tartışmaları yapıldığında ülkenin saygın hukukçuları dahil edilseydi, sistem yeterince tartışılsaydı, bütün partilerin üzerinde uzlaştığı bir sistem modeli referanduma sunulmuş olsaydı…
Bugün bu tartışmalar yapılıyor olmazdı.