Üniversite merkezi yerleştirme sonuçlarına göre 214 bin kontenjan boş görünüyordu. YÖK, kazanıp da kayıt yaptırmayan 59 bin aday var dedi. Ek yerleştirmeye 273 bin kontenjanla girilmesi gerekiyordu, ancak son açıklanan tabloda 373 bin boş kontenjan olduğu ve rakamlar arasında 100 bin fark olduğu görülüyor.
Milliyet'ten Aysel Bozan'ın haberine göre, Üniversitelere ek yerleştirme sonrasında 322 bin kontenjan boş kaldı. Ancak Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) açıkladığı toplam kontenjan sayısı, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) merkezi yerleştirme sonrasında açıkladığı boş kalan kontenjan sayısı ile YÖK’ün merkezi yerleştirme sonrasında paylaştığı kayıt yaptırmayan aday sayısı toplanıp, ek yerleştirme sonucunda boş kalan kontenjan sayısı karşılaştırıldığında rakamlar birbirini tutmuyor. Arada yaklaşık 100 bin kadar bir kontenjan farkı var.
Çok bilinmeyenli bir denklem olan üniversitelerde boş kontenjanlar konusunda kurumların verdiği rakamlar şöyle:
KONTENJAN 910 BİNDİ
YÖK, bu yıl merkezi yerleştirme öncesinde, devlet, vakıf, KKTC ve diğer ülkelerdeki üniversiteler dahil, lisans programlarında 473 bin 776, ön lisans programlarında 436 bin 904 olmak üzere toplam kontenjanın 910 bin 680 olduğunu açıklamıştı. Ancak bu sayıya açıköğretimdeki 194 bin 158 kontenjan dahil değil. YÖK’ün verdiği rakamlara göre açıköğretimlerle birlikte toplam 1 milyon 104 bin 838 kontenjan vardı.
AÇIKÖĞRETİM YOKTU
ÖSYM’nin açıkladığı merkezi yerleştirme sonuçlarına göre üniversitelerde 50 bin 821 lisans, 163 bin 562 ön lisans olmak üzere 214 bin 383 kontenjan boş kalmıştı. Açıköğretimde de 194 bin 158 kontenjan vardı, merkezi yerleştirmede 129 bin 109 kişi yerleşti. Bu durumda açıköğretimde 65 bin 49 kontenjan boş kaldı. ÖSYM bu rakamı, ana tablodaki 214 bin 383 rakamına dahil etmedi.
YÖK, merkezi yerleştirme sonrasında kazanıp da kayıt yaptırmayan aday sayısını ön lisansta 42 bin 817, lisansta 16 bin 499 olmak üzere toplam 59 bin 313 olarak açıklamıştı. Bu durumda ek yerleştirme öncesinde kayıt yaptırmayan adaylarla birlikte boş kontenjan sayısı 273 bin 696 oldu.
ÖSYM’nin önceki gün açıkladığı ek yerleştirme sonuçlarına göre ek yerleştirme başlarken 373 bin 414 kontenjan bulunuyor. Bu durumda, 99 bin 718 kontenjan farkı ortaya çıkı. Ek yerleşmede bu kontenjanların 51 bin 400’ü doldu. 322 bin 14 kontenjan boş kaldı. Bu sefer, boş kontenjan rakamlarına merkezi yerleştirmede açıklanmayan açıköğretim kontenjanlarının da dahil edildiği görülüyor.
NEDEN AÇIKLANMADI?
ÖSYM, merkezi yerleştirmede açıköğretim programlarına yerleşen aday sayılarını verdi ancak ana tablodaki boş kontenjan sayısına açıköğretim kontenjanlarını dahil etmedi. Eğer dahil etseydi boş kontenjan sayısı 279 bin 432, kazanıp da kayıt yaptırmayan 59 bin 313 aday eklendiğinde de 338 bin 745 olacaktı. Yani açıköğretim kontenjanları eklendiğinde dahi, ÖSYM’nin ek yerleştirme sonrasında açıkladığı toplam boş kontenjan sayısı olan 373 bin 414’e yine ulaşılamıyor. 34 bin 669 kontenjan farkı var ve bu farkın nereden kaynaklandığı bilinmiyor.
Görüş aldığımız uzmanlardan bir kısmı merkezi yerleştirmede açıköğretim programlarında boş kalan kontenjanlar eklendiğinde, ortaya çıkan rakam daha büyük tepki çekeceği için boş kontenjanlara açıköğretimin dahil edilmediği görüşündeler. Ayrıca ek yerleştirme sonucu açıklandığında, ortaya çıkan 100 bin kontenjan farkının kendilerini de şaşırttığını söylüyorlar.
İŞSİZLİK KAYGISI VAR
Boş kalan kontenjan sayısı kadar üniversitelerin neden tercih edilmediği de sorgulanıyor. Merkezi yerleştirmelerde tercih hakkı olmasına rağmen 852 bin 114 aday tercih yapmadı. Bu durumu analiz etmek için YÖK, bir anket yaptı. Anket çalışmasının sonuçlarını değerlendiren Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, şu noktalara dikkat çekti:
- Anket sonuçlarına göre adaylar yüzde 65.73 oranla istediği bölümler için yeterli puan almadığı ve istediği programa giremediği için yeniden şansını denemek istiyor. İkinci gerekçe ise yüzde 27.39 oranla yüksek puan almasına rağmen, ilgi duyduğu alana girecekken ilgili bölümleri bitirince ileride iş bulamayacağı kaygısı. Üçüncü sırada ise yüzde 13.23 oranla üniversitelerin eğitimin kalitesi ve gelecekteki marka değeri kaygısı yer alıyor. Ancak toplama baktığımızda öğrenci, geleceğini güvenceye alacak kaliteli üniversite arayışına girmiş bulunmakta.
- YÖK konuyu yorumlarken “Adaylar paylaşılan veriler ışığı altında daha bilinçli tercih yaptıklarını belirtiyor” diyor ki bu doğru. Ancak bu tercih, gelecek kaygısıyla ilgili bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Öğrenciler kendi geleceklerini düşünmekte ve kaliteli, ileride istihdam edilebileceği bir yükseköğretim kurumu aramakta. Ülkemizde bilim toplum hayatına halen dokunmadığı için insanlar bilime değil, meslek arayışına yönelmekte.
- MEB, YÖK, üniversiteler ve TÜBİTAK, TÜBA ve ilgili demokratik toplum kuruluşları siyaset üstü bir yaklaşımla konuyu masaya yatırmalı.
- Üniversiteler kalitelerini artırmaz ve liyakate dayalı bir yapılanmaya gitmezse ileride öğrenci bulmakta zorlanacaklar. Çünkü üniversite çağındaki öğrenci nüfusundan çok üniversite kontenjanı mevcut. Çoğu öğrencinin de yurt dışında eğitim almayı tercih ettiğini görüyoruz. Artık kimse sırf diplomam olsun diye de 4-5 yılını boş geçirmek istemiyor.
- Üniversitelerin evrensel anlamda akademik iklim yaratmaları şart. Uluslararası düzeyde kaliteli eğitim ve araştırma yapma programlarına geçmeleri artık kaçınılmaz. Yeniden bilim politikalarına uygun özerk yapıya sahip, misyon ve vizyon oluşturmaları, şeffaf olmaları hesap verilebilirlik eksenin geçmeleri şart. Buda özerk üniversite ve özgür akademik ortamla sağlanır.