Bugün ne kandili, merak konusu oldu. Zira, içinde bulunduğumuz üç aylarda üç kandil günü yer alıyor. Diyanet'e göre 2021 dini günler takviminde, 10 Mart 2021 Miraç Kandili olarak duyuruldu. Bu kutsal gecenin önemi, Hz. Muhammed'in gece vakti Kabe'den alınıp Burak adı verilen katır üstünde Mescid-i Aksa'ya götürülmesidir. İşte, Miraç gecesi yaşananlar...
Miraç Kandili bugün mü, mütedeyyin vatandaşlar tarafından araştırılıyor. Ramazan ayına yaklaşırken, İslam dininde mübarek kabul edilen kandil geceleri de idrak ediliyor. Üç ayların içinde bulunan Miraç Kandili bu hafta kutlanacak.
MİRAÇ KANDİLİ NE ZAMAN 2021?
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayımladığı dini günler takvimine göre Miraç Kandili, 10 Mart 2021 Çarşamba günü eda edilecek. Bu kutsal gecede inançlı insanlar dua ederek tövbe-i istiğfar çekecek.
Hz. Peygamberin miraca yükselmesi olayı, hicretten 1 yıl ya da 17 ay önce Recep ayının 27. gecesi gerçekleşti.
MİRAÇ KANDİLİ'NİN ANLAMI VE ÖNEMİ NEDİR?
İslam dininde Peygamber Hz. Muhammed'in göğe yükseldiği gece, Miraç Kandili olarak kutlanıyor, dualar edilir. Rivayete göre Hz. Muhammed gece vakti Kabe'den alınıp Burak adı verilen katır üstünde Mescid-i Aksa'ya götürüldü. Burak'ı, Beytül Makdis'in (Süleyman Mabedi) güneybatı duvarına bağladı.
Hz Muhammed sırasıyla eski Aksa denen bugünkü el-Aksa Camii'nin altındaki yerden Mescid-i Aksa alanına girdi, oradan Kubbet-üs-Sahra'nın bulunduğu alana geçti ve orada İsa, Musa, Zekeriya peygamberlerle buluştu.
Günümüzde Nebi Minberi'nin bulunduğu alanda bütün peygamberlere namaz kıldırdı, oradan da Miraç Minberi'nin bulunduğu alandan göğe yükseldi.
MİRAÇ KANDİLİ'NDE NE OLDU?
Hadisenin iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Muhammed Mescid-ül Haram'dan Beytü'l-Makdis'e götürülür. Bu aşamaya, 'gece yürüyüşü' anlamında 'İsra' adını alır.
İkinci aşama ise, Hz. Peygamber'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişidir. Miraç olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da geçmez, ama çok sayıdaki hadiste ayrıntılı biçimde anlatılır.
2021 DİNİ GÜNLER TAKVİMİ
MİRAÇ NE DEMEK?
Kelime anlamı olarak 'isra', gece yürüyüşü, gece yolculuk etmektir. 'Miraç' ise yükselmek, yükseğe çıkmak anlamlarına gelir. İsra ve Miraç hadisesi, Hz. Muhammed'in peygamber olmasının 12. yılında Mekke'de vuku buldu.
MİRAÇ GECESİNDE NELER OLDU?
İsra ve miraç mucizesinin nasıl gerçekleştiği Kur'an'da, İsra ve Necm surelerinde şöyle anlatıldı:
"Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammedi, Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur."
"O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O'nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O'nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Münteha'da gördü. Ki, onun yanında Me'va Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü."
MİRAÇ GECESİ PEYGAMBERİMİZİN DİLEK DUASI
Gözleri kör olan biri, Hz. Muhammed'in yanına gidip, "Ya Resulallah! Allahü tealaya dua et, gözlerim açılsın" deyince ona abdest alıp aşağıdaki duayı etmesini söyledi:
"Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam, seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!"
Tırmizi'nin aktardığına göre bu duayı okuyanlar dileklerine ve isteklerine kavuşmuşlardır.
MİRAÇ NASIL OLDU?
Hz. Muhammed, Mescid-i Haram'dan (Mekke'den) Mescid-i Aksa'ya (Kudüs'e) katır benzeri beyaz bir cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekat namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksa'ya geldi. Orada içlerinde Hz. İsa, Hz. Musa ve Hz. İbrahim'in de bulunduğu peygamberler topluluğu kendisini karşıladı. Hazreti Muhammed, bu peygamberlere imam olarak onlara iki rekat namaz kıldırdı.
Bu hadiseden sonra Hz. Muhammed'e iki kap getirildi ki; kabın birisinde şarap, diğerinde süt vardı. "Bunlardan hangisini istersen, al!" denildi. Hz. Muhammed sütü seçti. Cebrail, Hz. Muhammed'e, "Sen fıtratı seçtin, eğer sen şarabı almış olsaydın, senden sonra ümmetin azardı. Sütü tercih etmekle sen de fıtrata yöneltildin, ümmetin de fıtrata yöneltildi. Şarap size haram kılındı!" dedi.
Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla 7 sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. İsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine "Hoş geldin!" dediler, tebrik ettiler. Sonra her gün 70 bin meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Bundan sonra Hz. Cebrail ile birlikte sidretü'l-münteha'ya geldiler. (Sidretü'l-münteha; kökü altıncı kat gökte ve gövdesi, dalları yedinci kat göğün üzerinde, gölgesiyle bütün gökleri ve cenneti gölgeleyen, yaprakları fil kulakları gibi, meyveleri küpler kadar, bir ağaçtır)
REFREF VE ÖTELER ÖTESİNDEKİ BULUŞMA
Cebrail, Hz. Muhammed'i yukarı götüre götüre, nihayet (kaza ve kaderi yazan) kalemlerin cızırtılarını işitecek kadar yüksek bir yere çıkardı. Hz. Muhammed; cennetten, yemyeşil bir refrefin (ipek döşek) birden ufku kapladığını gördü. Hz. Muhammed, onun (refrefin) üzerine oturdu. Cebrail, Hz. Muhammed'den ayrıldı. Hz. Muhammed, Aziz ve Cebbar olan Rabbine yükseltilip yaklaştırıldı.
Hz. Muhammed, Yüce Rabbinin, "Korkma ya Muhammed, Yaklaş!" buyruğunu işitmeye başladı. Nihayet, hiçbir kimsenin hiçbir zaman erişememiş olduğu yakınlık makamına, ilahi kabule, ilahi ikram ve ihsana nail oldu! İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammd, "Ben, Yüce Rabbimi gördüm!" buyurdu.
Hz. Muhammed Miraç'ta Cenab-ı Hakk'a selam yerine bütün mahlukatın ibadetlerini hediye etmiştir. Hz. Muhammed, Cenab-ı Hak ile olan bu konuşması bütün müminlerin miracı olan namazlarında okudukları tahiyyatın sözlerinden oluşmaktadır. Bu konuşmanın meali şöyledir:
Hz. Muhammed, Allah'a hitaben:
"Bütün tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salavat ve dualar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah'a mahsustur" şeklinde hitap verdi. Bunun anlamı, "Bütün varklıkların halleriyle ve dilleriyle yapmış oldukları ibadetleri ve tesbihlerini, bütün çekirdekler ve nutfeler gibi mübarek şeylerin fitri mübarekliklerini ve tesbihlerini, bütün insanlar gibi şuurlu varlıkların ibadetlerini ve bütün peygamberler ve kamil insanlar olan evliyaların, asfiyaların ibadetlerini ve tesbihlerini onların namına sana hediye ediyorum; sana mahsustur" demektir.
Bu selamın üzerine Cenab-ı Hak da Hz. Muhammed'e, "Selam olsun sana ey Peygamber!" şeklinde mukabele de bulundu. Bunun üzerine Hz. Muhammed de, "Bize ve Allah'ın salih kullarına selam olsun" şeklinde cevap verdi. Bu konuşmaya sidretü'l-müntehada tanık olan Cebrail de Allah'ın şahitlik etmesini emretmesi üzerine "Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet ederim. Ve Hz. Muhammed'in, Allah'ın elçisi olduğuna da şehadet ederim" diyerek şehadet etti.
Miraç'ta cereyan eden bu karşılıklı sohbetteki sözlerin, müminlerin miracı hükmünde olan namazda okunması sünnettir. Bu şekilde her mümin bütün şuurlu ve şuursuz mahlukatın ibadetlerini kendi ibadeti içerisinde Cenab-ı Allah'a takdim etme şerefine ulaşmış olur.
MİRAÇ'TA HZ. MUHAMMED'E VERİLENLER
Hz. Muhammed'e Miraç mülakatı sonunda şu üç şey verildi:
* Elli vakit namaz sevabına denk, beş vakit namaz verildi.
* Bakara suresinin son iki ayeti verildi.
* Hz. Muhammed'in ümmetinden olup da, Allah'a şerik koşmayanlardan mukhimat (büyük günahlar) bağışlandı.
Nitekim bir hadiste bu hediyeler şöyle ifade edildi: "...Miraçta Hz. Peygamber'e şu üç şey verildi: Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresi'nin son kısmı (Amenerresul) verildi ve bu ümmetten Allah'a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi)." (Müslim, İman, 279)
Bu müjde hiçbir müminin cehenneme girmeyeceği anlamında değildir. Her günahın affedilebileceğini ve eğer günahkar olsa bile iman ile ölmüşse cehennemde ebedi kalmayacağını bildirir.
Sevabı günahlarından çok olan müminler direkt cennete gidecek. Günahı ağır basanlar ise, bu günahlardan temizlenmek için cehennemde bir müddet kaldıktan sonra tekrar cennete girecek.
Yüce Allah:
"Ya Muhammed! Bu namazlar, her gün ve gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için, on sevap vardır! Bu, yine, elli namaz demektir.
Bende söz bir olur, değişmez!
Her kim, bir hayr işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevab yazılır, yaparsa on sevap yazılır.
Her kim de, bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!" buyurdu.
MİRAÇ GECESİ İNDİRİLEN BAKARA SURESİNDE NE YAZIYOR?
Bakara suresinin son iki ayetinde mealen şöyle buyurulur:
"O Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler).
Onlardan her biri:
Allah'a,
Allah'ın meleklerine,
Allah'ın kitablarına,
Allah'ın peygamberlerine inandı. Peygamberlerin hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız! (Hepsine inanırız.)
Dinledik! (Emrine) itaat ettik!
Ey Rabbimiz! Mağfiretini dileriz!
Son varış(ımız) ancak Sanadır! dediler.
Allah, hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını yüklemez.
(Herkesin) kazandığı (hayır) kendi yararınadır.
Yaptığı (şer) de kendi zararınadır.
Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup sorguya çekme!
Ey Rabbimiz! Bizden önceki ümmetlere yüklediğin gibi, üstümüze ağır bir yük yükleme!
Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi, bize yükleme!
Bizden (sadır olan günahları) sil, bağışla! Bizi affet! Bizi esirge!
Sen bizim Mevlamızsın!
Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım et!"
Mukhimat; insanı cehenneme sürükleyen büyük ve tehlikeli günahlar, demektir.
Hz. Muhammed bir gün:
"İnsanı helake sürükleyen yedi şeyden sakınınız!" buyurdu.
"Ya Rasulallah! Nedir bu tehlikeli şeyler?" diye sordular.
Peygamberimiz:
"Allah'a şerik koşmak,
Sihir (büyü) yapmak,
Yüce Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi, haksız yere öldürmek,
Faiz yemek,
Yetim malı yemek,
Savaş meydanından kaçmak,
Zinadan korunan, böyle bir şey hatırından bile geçmeyen Müslüman kadınlarına zina isnad etmektir!" buyurdu.
HZ. MUHAMMED'E CENNETİN GÖSTERİLİŞİ
Yüce Allah, Hz. Muhammed'e vahyedeceğini vahyettikten sonra Cebrail tarafından cennete götürüldü.
Hz. Muhammed; inciden, yakuttan, zebercetten köşkler, cennetin toprağını da misk kokar bir halde buldu. Hz. Muhammed cennette, iki yanında içi boş inciden yapılmış kubbeler (kubbeli evler) dizili bir ırmak da gördü ki, inci, yakut çakılları ve misk üzerinde akıp gidiyordu.
Hz. Muhammed, "Ey Cebrail! Nedir bu?" diye sordu. Cebrail, "Bu, sana Yüce Allah'ın vermiş olduğu Kevser ırmağıdır!" dedi. Kevser ırmağının suyu da, baldan daha tatlı ve sütten daha ak idi.
HZ. MUHAMMED'E CEHENNEMİN GÖSTERİLİŞİ
Hz. Muhammed, dünya semasında kendisini güler yüzle karşılayan melekler arasında, yüzü hiç gülmeyen, cehennemin bekçisi Malik adındaki bir melekle de karşılaştı.
Hz. Muhammed, onun kim olduğunu Cebrail'den sorup öğrenince Cebrail'e:
"Cehennemi bana göstermesini ona emretmez misin?" diye sormuştu.
Cebrail'de:
"Olur!" diyerek, cehennemin bekçisi Malik'e, "Ey Malik! Muhammed'e cehennemi göster!" dedi.
Malik, cehennemin üzerinden örtüsünü açınca, cehennem öyle kaynamaya ve kabarmaya başladı ki, Hz. Muhammed onun gördüğü her şeyi yakalayıp yakıvereceğini sandı. Hemen Cebrail'e:
"Ey Cebrail! Malik'e emret de, onu yerine geri çevirsin!" buyurdu.
Cebrail de, cehennemi yerine çevirmesi için, Malik'e emretti. O da cehenneme:
"Sakin ol!" dedi.
Cehennem, çıkmış olduğu yerine girince, Malik onun üzerine örtüsünü tekrar örttü.
Hz. Muhammed, cehennemdeki susuzluk azaplarını, azap zincirlerini, azap yılan ve akreplerini, oradaki azaplardan daha bazılarını da gördü.
Hz. Muhammed, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu: "Eğer benim bildiğimi sizler de bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, pek az güler ve çok ağlardınız!"
HZ. MUHAMMED'İN MİRAÇTAN MEKKE'YE DÖNÜŞÜ
Hz. Muhammed, Beytü'l-Makdis mescidinin kapısına bağladığı Burak'a binip Mekke'ye döndü. İsra ve Miraç, bir gece içinde, yatsı namazı ile sabah namazı arasında vuku buldu.
Abdulmuttalib ve oğulları, İsra ve Miraç gecesinde Hz. Muhammed'i bulamayınca aramaya çıktı.
Hatta Hz. Abbas, Zituva'ya kadar gitti. Oralarda, yüksek sesle, "Ya Muhammed! Ya Muhammed!" diyerek bağırdı.
Hz. Muhammed, "Lebbeyk! = Buyur!" diye karşılık verince, Hz. Abbas, "Ey kardeşimin oğlu! Sen kavmini geceden beri zahmet ve meşakkate soktun!? Nerede idin?" dedi.
Hz. Muhammed, "Beytü'l-Makdis'e gittim" buyurunca, Hz. Abbas: "Bu gecenin içinde mi?" diye sordu.
Hz. Muhammed, "Evet. Bu gecenin içinde gidip geldim!" buyurunca Hz. Abbas, "Her halde, senin başına ancak hayır gelmiş olmalıdır!" dedi.
Hz. Muhammed, "Benim başıma hayırdan başka bir şey gelmemiştir!" buyurdu.
Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere miracı anlattı. Onlar Hz. Muhammed'den delil istedi. Hz. Muhammed, onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktı. Gelenleri aynen Hz. Muhammed'in haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.
Ama yine de Hz. Muhammed'den üst üste miraca çıktığına dair delil istediler. Hz. Muhammed Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, "Bir ayda gidilebilen bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?" diye itiraz ettiler. Ardından da Mescid-i Aksa'yı görmüş olanlar, "Mescid-i Aksa'yı bize anlatır mısın?" diye Hz. Muhammed'e soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:
"Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, 'Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var? diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım."
Bunun üzerine müşrikler, "Vallahi dosdoğru tarif ettin" dediler, ama yine de iman etmediler.
O esnada Hz. Ebu Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdi. Hz. Ebu Bekir, "Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız şeksiz şüphesiz doğrudur" diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebu Bekir, 'sıddık' ( tereddütsüz inanan) unvanını aldı.
HZ. MUHAMMED NEDEN MİRACA ÇIKTI?
Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla küçük bir meseleyi görüşmesidir. Diğeri de devlet başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.
Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakk'ın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakk'ın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.
Ama Hz. Muhammed bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kainatın Rabbine, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakk'ın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.
Hz. Muhammed'in elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakk'a, diğeri de Hakk'tan halka. Birisi miracın batıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.
Yani Hz. Muhammed bizi temsilen Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıktı; başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakk'a bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakk'ın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi.