Milli Eğitim Bakanı Selçuk, EBA TV'ye yapılan siber saldırıyla ilgili 'Eksiğimiz var. Yaşadığımız sorunlar var. Ne yapmaya çalışıyoruz. Bunu halletmeye çalışıyoruz. Hiçbir zaman sorun olmayacak gibi bir garanti veremem' ifadelerini kullandı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk canlı yayınında Hande Fırat'ın sorularını yanıtladı. Bakan Selçuk, okullarda ilk dört günün nasıl geçtiğini, başka sınıfların da açılıp açılmayacağını anlattı, EBA TV'ye yapılan siber saldırıyla ilgili ise, "Eksiğimiz var. Yaşadığımız sorunlar var. Ne yapmaya çalışıyoruz. Bunu halletmeye çalışıyoruz. Dünyada 5-6 tane ülke yol almış durumda. Bunun içinde Türkiye'de yer alıyor. Tekil olarak her zaman sorun olur. İlerde de olur. Hiçbir zaman sorun olmayacak gibi bir garanti veremem" dedi.
İşte Bakan Selçuk'un açıklamalarından önemli satırbaşları:
OKULLARDA İLK 4 GÜN NASIL GEÇTİ?
Veliler endişe etmekte haklılar. Bizim endişemiz bu endişelerin toplamından fazla. Gerçekten büyük bir sorumluluk. Bazı kararları vermek, danışarak istişare ederek karar vermek gerçekten büyük bir sorumluluk. Okulları geziyorum. Hatta kimi okulları çat kapı ziyaret ediyorum. Şaşırıyorlar.
Gördüğüm şey şu; inanılmaz bir dikkat var. O kadar büyük farkındalık var ki anlatamam. Bu kadar büyük dikkat, çocukları başka bir şeye yöneltir mi diye içimden konuşuyorum. Bir takım araştırmalar yapıldı. Okullar açılsa velilerimizin ne kadarı çocuklarını okula göndermek isterler. %30-%40'lara dayanmıştı. Fakat Türkiye ortalaması %70'lerin üzerinde. Bazı bölgelerde %90'ların üzerinde.
Velilerimiz okulları ziyaret ettiler, gördüler. Öğretmenleriyle, okul müdürleriyle konuştular. Bilgilendirmeler yapıldı, rehber kitapları dağıtıldı. Uzaktan eğitimle ilgili, hijyenle ilgili. Ve bütün bu hazırlıklar gördüğüm kadarıyla ciddi şekilde dikkate alınmış ve okula gönderme oranı çok yüksek çıktı. Araştırma oranlarına göre daha düşük bekliyorduk. Ama güven oluşmuş demek ki. Bizim daha çok tedbir almamız lazım, daha çok dikkat etmemiz lazım tabi ki.
Okulun temiz belgesiyle ilgili eğitim aldılar. Bir okula gittiğinizde ıslak zeminde ne ararsınız. Teneffüs saatlerinde neye dikkat edilmiş? Bütün bunlarla ilgili bir kitapçık var. Bizim denetmenlerimiz bunlara bakıyorlar. Ama ben okul özdenetimini daha çok önemsiyorum. Bu kurullarda okulun gidişatını inceleyen arkadaşlarımız var. Benim haftalardır söylediğim bir şey var; ilk müdürleriyle ayda bir görüşürken her hafta görüşmeye başladık. O kadar çok malzemeler üretildi ki depolar ağzına kadar dolu... Meslek liseleri sayesinde biz artık bu rahatlığa sahibiz. Kimse malzememiz eksik demesin. İsteyin gönderelim.
Bir yerde ihmal olabilir. İnsan hatası olabilir gecikme olabilir. İmkanımız çok fazla. Bu tür bir problem belki personelin çalışma sistemiyle ya da okulun sistemiyle ilgili olabilir. Binlerce okulumuz var. Bir okulumuzda bir problem varsa muhakkak sürede il yönetimi, okul yönetimi oraya müdahale ediyor. Biz fotoğrafa baktığımızda %99'nun işlediği bir sistemde istisnai bir duruma bakıp okullarımızın tamamı kirli diyemeyiz.
Bizim bir çalışma sistemimiz var. Rutin olarak salgından önce de servis şoförleriyle eğitim yaparız. Bu sefer de salgınla ilişkilendirilmiş olarak eğitim verdik. Neden çocukların aynı koltuğa oturması gerekiyor? Servisçiler Odası diye bir oda var. Temsilcileriyle görüşme imkanımız oldu. Onlar ısrarla 'Neye ihtiyaç varsa biz hazırız. Nasıl destek olabiliriz?' dediler. Onlarla işbirliği halinde bunu yapıyoruz.
Çocuklar değişkenler, bazıları çok rahatlar, bazıları kasılmış şekilde duruyorlar. Ayrı ayrı çocuklarla konuştum. Durumu anlamaya çalıştım. Benim gördüğüm çocuklar aslında okula ilk başlamanın tedirginliği ile salgının tedirginliği arasında kalmışlar.
Öğretmenimize dedik ki, "Biz sana onlarca eğitim veriyoruz. İster kendi eğitimlerini uygula, ister bunları.."
2 GÜN YÜZ YÜZE EĞİTİM YETERLİ OLACAK MI?
2 gün yetmez. Net söylüyorum. Bunu biz tercih etmiyoruz. Keşke okulları hemen açabilsek. Bizim sorumluluğumuz ne? Okulu açmak. Bizim odaklandığımız bu. Okulları açınca ne yapacağız? Bize düşen gereğini yapmak. İlla uzaktan eğitim olsun diye istemiyorum. Benim açımdan çocukların ilk ihtiyaçları duygusal bağ. Öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla bir bağ kurma.
Bu çocuklarımızın duygusal ihtiyacını halledelim. Diğerlerini yaparız. Benim için birinci vazife budur. Asıl önemli şey okumayla ilgili okuduğunu anlama. Okuma dediğiniz şey 2 aylık bir şey. Veliler rahat etsinler bunu biz hallederiz. Yaz boyunca çocuklara okuma yazma içeriği verdik. Neye hazırlandığını görsün, neyle karşılaşacağını görsün. Bütün bunlarla ilgili öğretmeniyle oynasın. Bütün bu süreçler aslında bizim hep çocukları, velileri hazırlamamızla ilgiliydi. Hiç şüphe etmesinler biz bunu yaparız.
Okuma yazma sürecinde okuma bayramı diye bir şey var. Bu Mart'tan sonra çocuklar hazır olur. Daha sonra yıl sonuna doğru eğlenceli bir şekilde çalışma yapılır. Bu çocuklarımız işin temelini aldılar. Fakat eksik kaldıkları yerlerde bu çocuklarımızı ilk önce yüz yüze eğitime almak istiyoruz. 2. sınıfları okula almak için çalışmamız var.
BAŞKA HANGİ SINIFLARIN AÇILMASI GÜNDEMDE?
Bilim Kurulu'nun öneri paketi oluyor. Genel sadece okul değil çevre hayatla ilgili. Sağlık Bakanlığı bir çalışma yapıyor. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde istişare yapılıyor. Daha önceki yıllarda biz arkadaşlarla oturup şu tarihte açılsın diyebiliyorduk. Şimdi bu iş bütünsel bir iş. Bu süreçte Sağlık Bakanımızın, Kabine'de yapacağı sunumun sonucunda ortaya çıkan tabloda önümüzdeki sürece baktığımızda "Şu şu sınıflar açılabilir" önerisi geliyor. Bizim de önerimiz geliyor. Bunun doğrultusunda adımları atıyoruz. AB ülkelerine bakın tüm öğrencileri, bütün sınıfları alıyorlar. Bu da bir tercih ama biz Türkiye'de benzer koşullara sahip ülkelerin yaptığı gibi tamamını alalım istemiyoruz. Kontrollü gidelim istiyoruz. Aşama aşama sınıf sınıf gidelim istiyoruz. Herhangi bir risk olsun istemiyoruz.
Elbette bir veli, vatandaş olarak bir görüş olacak ama o görüş uzman gibi konuşmaya gelince sıkıntı yaşatıyor. Dünyada maske takmak gerekli mi gerekmez mi diye bir tartışma oldu. Uzmanların farklı farklı yorumları oldu. Türkiye'de bilim insanlarımız hekimlerimiz dünyAda büyün projelere imza atıyorlar. Bilimin dışında bana göre böyle desem olur mu? Kanıta göre hareket etmemiz lazım.
Olası senaryolar çok çok daha kötüleşecekse buna hiç girmeyelim... Bir şey söylerken o kadar dikkatli olmaya çalışıyorum ki. Acaba o kelimenin çocuklarımıza bir sıkıntısı olur mu? Okullar gerçekten dışarıya göre çok kontrollü.
Okul dışında öğretmen denetimi gözetimi olmadığı için, okul içindeki kurallar dışarıda olmadığı için okul daha güvenli bir yer. Kameraların olduğu, nöbetçi öğretmenlerin olduğu bir yer. Sürekli çocuklarımız hijyen temas konusunda da eğitim alıyorlar. Okulların açılıp açılmamasını bu yönden de görmek lazım.
EBA TV
Devamsızlık konusunda esnek davranıyor olmamız ve öğretmen arkadaşlarımın içerisinde 60 yaş üzeri ya da kronik bir rahatsızlığı olan bir arkadaşımızın okula gelmemesini daha okullar açılmadan sağlamış olmak bundan kaynaklanıyor. Velilerimizin evinde istisnai durumlar olabilir. Bütün bunları düşündüğümüzde velilerimiz artık durumu daha net görüyorlar. "Benim riskim varsa bana bir yol açın" diyor velimiz ve biz o yolu açıyor, uzaktan eğitim imkanı veriyoruz. Velilerimizin evinde televizyon varsa, EBA TV bizim her çocuğumuzun buluştuğu ortak paydadır. Bazı evlerde birden fazla kardeş olduğu için aynı saatlerde izlemeleri gerekebilir. Bunun için sürekli tekrarlar koyuyoruz.
EBA destek merkezleri kurduk, 9 bini geçti. 10 günün içerisinde 9 bin tane EBA destek merkezi açılabilir mi? Bu nasıl bir çabadır? Çocuğumuz mahallesindeki herhangi bir okula gidip 'Ben geldim' diyebilir ve orada çalışabilir.
Sadece yaylalar, mezralar, uzak köyler vs. operatörün altyapı yapmadığı yerler var. Altyapı kurmak benim vazifem değil ama benim o çocuklara da bir seçenek sunmam lazım. Diyelim ki Ankara'nın kenar mahallesindeki bir çocuğun bilgisayarı olmayabilir. 1 buçuk milyon kadar öğrencimizin bilgisayar sorunu var. Bizim 18 milyon öğrencimiz var. 16 - 16,5 milyona zaten ulaşıyoruz, bunu EBA'dan biliyorum. Ulaşamayanları da bizimle temasları olmamalarından biliyorum. Biz zaten bu işin %90'ını bir noktaya getirmişiz, geri kalanı için de çalışıyoruz. Bizim için esas olan televizyon. Sınavda sorumlu olacağı dersler var, tekrarları var.
İlkokul, ortaokul, lise olarak 3 tane televizyon kanalı açabilen 3 - 4 tane ülke var. Ama ülkelerin belki %80-90'ı yapamıyor. Biz bunu yaptığımızda 16 milyona hizmet götürüyoruz. Şunu vurgulamak isterim: Salgının başında bizim 40 bin kişilik online kapasitemiz vardı, bunu da ilk defa söylüyorum. Bugünkü 1 milyon 22 bin. Bu sayı daha da artacak.
TV kanallarını kurmuş olmak aslında benim sorumluluğumu büyük ölçüde yerine getiriyor. Bunun %90'ı yapılmış fakat dikkatimiz %10'da. Çalışıyoruz, daha fazlasını yapacağız.
Dünya Bankası'ndan 160 milyon dolarlık bir proje aldık ve 1 buçuk sene içerisinde Türkiye'nin eğitimde dijital bir platformu tamamlanmış olacak.
Yeni şeyler gelecek... Mesela kişiye özel eğitim, öğretmenler için bireyselleştirme, öğrenciler için. Öğrenci 'Okulda şunu almak istiyorum, okul dışında bunu' diyecek. Okul dışında dünyanın da gidişatına bağlı olarak karma bir yapı. Ama bizim esasımız yüz yüze eğitim.
2. SINIFLARDAN SONRASI NASIL OLACAK?
Grup grup bakmak lazım. Şu sınıflar da denebilir, şu gruplar da denebilir.
BULAŞ RİSKİNİN EN YÜKSEK OLDUĞU GRUP LİSE
Bilim Kurulu'nun raporları bulaş riskinin en yüksek olduğu grubu lise olarak görüyor. Dolayısıyla bizim en yüksek gruptan başlamamız riskli. Biz bu çocuklarımızın kaygısını azaltmak için destekleme eğitim kurslarında öğrencilerimiz yüz yüze eğitim alıyor. Küçük gruplar halinde geliyorlar böylece riski azaltıyoruz.
Özel eğitimli çocuklarımızı en erken düşünüyoruz çünkü onların sınıfları çok tenha. Araç gereçleri var özel, onlar evde yok.
Kafamızda birden fazla takvim var.
Okulun şöyle bir işlevi var... Okul stabil bir atmosfer oluşturuyor, sosyal hareketlilikler azalıyor. Böyle baktığımızda tüm öğrencilerimizin gelmesinin avantajı da var. Ama emin olun, bu riski azalttıkça emin olduğumuz grupları açacağız. 8. ve 12. sınıflara cumartesi - pazar özel kanal açtık.
Akademik destek diye bir yazılımımız var liseliler için. Eğitimde yapay zeka temelli bir yazılıma sahip olan birkaç ülke var. Çocuğun eğitim sürecini izliyor yazılım ve bu ücretsiz, herkese açık. Diyelim ki telefonumda internet kotam yok, 8 GB internet kotası.
Bir defa 8 saat - 7 saat tablete oturulmaz. Yanlış buluyorum. Önemli olan verimli çalışmak. Daha önce tableti elinden alırken oyunlarla ilgili bir durum söz konuydu. Şimdi dersle ilgili olduğu için 'Aman çocuğum tableti ala' dönüştü. Kullanım şekli değişti. Bunun bir dengesini bulmak lazım. Önemli olan çocuğun akademik hedefi değil çocuğun kişisel olarak hayata hazır olması. Hayat kaçıyor, hayat kaçtığı için sosyal becerileri hayatı anlama becerileri... İşe girdiğinde üniversite soruları sormuyorlar ki. Bu becerilerin gelişmesi için hayat becerileri lazım.
EBA TV'YE YAPILAN SİBER SALDIRI
İşin açığı biz bir salgın döneminde uzaktan eğitimin yapılması konusunda öğreniyoruz. Veli öğreniyor mu öğreniyoruz. Arkadaşlar bizim de bilmediğimiz şeyler var. Eksiğimiz var. Yaşadığımız sorunlar var. Ne yapmaya çalışıyoruz. Bunu halletmeye çalışıyoruz. Dünyada 5-6 tane ülke yol almış durumda. Bunun içinde Türkiye'de yer alıyor. Tekil olarak her zaman sorun olur. İlerde de olur. Hiçbir zaman sorun olmayacak gibi bir garanti veremem. Twitter kapandı ulaşılamadı gibi durum oluyor mu? Oluyor. EBA'da da olur. Bunun olmaması için gayretimiz. Bu saldırının nereden geldiğinin çok teknik detayları var. Nedenini tabi ki öğrendik.
Salı günü birden bire yüzbinlerce kişi aynı anda girdi. Belirli saatler arasında belirli sınıfların girmesini bekliyoruz. Bir anda yüklenme oldu. Diğer yandan saldırılar meydana geldi. Hepsi sebep oldu. Öğleden sonra zaten geri açıldı.
Her şeyin olumsuz olarak algılanmasının ruh sağlığı açısından doğru olmadığını düşünüyorum. Ben olumsuz bir durumda bile acaba avantajı dezavantajı var mı diye bakarım. Talebin yüksek olması zaten. Benim bundan mutlu olmam benim hayat görüşümle ilgili. "EBA çöktü" buna niye sevinilir, bundan niye mutlu olunur? İnanılmaz şey var. Bunun üzerine gidip gidip. Bunu biz çözeriz. İlerde bir problem olur mu olabilir tabi. Biz bunu çözmeye çalışıyoruz. İnternet mimarisi açısından dünyadaki birçok uzmandan farklı öneriler oluyor., Onları da yaptıkça iş daha kolaylaşacak. Teknik altyapıyı geliştiriyoruz, iyileştiriyoruz.
Ben diyorum ki ilk başladığımızda 40 bin kişilikti. Markete gidelim istediğimizi alalım gibi bir şey değil bu. 18 milyon öğrencinin ya da yarısını aynı anda yüklesek emin olun bankacılık sistemi zora girer.
Bu bir uzmanlık alanı. 'Niye böyle yapmadılar?' gibi bir şey değil. Gerçekten çok iyi uzmanlarımız var. Hocalarımız var. Onlara danışıyoruz yapıyoruz.