Görüşler

Mehmet Ali Verçin yazdı: Enerji sektörü kredilerinin yapılandırılması

Mehmet Ali Verçin yazdı: Enerji sektörü kredilerinin yapılandırılması

Albaraka Türk eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Verçin, “Bilgi birikimi, siyasi irade ve destekleyici bir mevzuat sayesinde bankalarımızın önü açılmış görünüyor” diyor.

Türkiye’de döviz kredisi almış pek çok firmanın, gelirlerinin Türk Lirası olduğu sır değil. Geçmişte tahmin edilen kur seviyesine göre taksitlendirilmiş kredilerin; kaynağı TL olan gelirlerle taksitlerini tam olarak ödeyemeyecekleri anlaşılmıştır. Eğer bu projeler için kullanılmış kredilerin taksitleri; oluşan gelirler seviyesine çekilmezse, yani taksitler küçülmezse, önce bu firmalar ardından bankalar ve sonuçta tüm ülke zarar görecektir. Türkiye bankalarının bilançosu böyle bir yeniden yapılandırma yapacak kadar güçlü mü? BDDK’nın en son yayınladığı verilere göre Türk Bankalarının toplam döviz kredisi 185 Milyar dolar. Bu döviz kredilerini finanse etmek için, bankalarımızın topladığı mevduatlarsa yaklaşık 192 milyar dolar. Mevduatlara ilaveten, bankalarımız yurt dışındaki bankalardan 117 milyar doları sendikasyon olmak üzere; muhtelif yöntemlerle, toplam 200 milyar dolar daha ilave kaynak toplamış ve 390 milyar dolarlık kaynağa ulaşmışlardır. (BDDK Temmuz 2018) Basit ve net olarak söyleyecek olursak Türk bankaları döviz bakımından ihtiyaçlarından fazla dövize sahiptirler. Türk bankalarının esas sorunu Türk Lirası kaynak eksikliği veya sıkışıklığıdır. Bir örnek vermek gerekirse, Bir trilyon TL mevduata karşılık 1.5 trilyon TL civarında TL kredileri var. Son zamanlarda, herkes banka uzmanı kesildi maşallah. Yabancıların çalakalem yazdıkları yazılardan bazı cümleler alıp, Türkiye ekonomisine uyarlamaya çalışan ezberci, orta nitelikteki finansçıların söylemlerine bakılacak olursa; Türkiye bankalarındaki toksik (zehirli yani tahsili çok çok zor olan banka alacağı) varlıkları içine atabileceği bir bankaya veya kuruma ihtiyaç varmış!

18-09/27/screenshot_2.jpg

Avrupa’nın pek çok ülkesinde verilen krediler buharlaştığı için hala bir çözüm bulamadılar, şükür ki, Türkiye Avrupa’daki bu ülkelerden biri değil. Türkiye’de kredi almış her yatırımın, en az birkaç kurul tarafından onaylanmış, makul ve tutarlı fizibilitesi vardır. Biz, Türkiye olarak, sorunlu kredilerin nasıl yönetileceğini en iyi bilen ve uygulayan ülkeyiz. (Bakınız TMSF uygulamaları) 2008 dünya krizi bizi teğet geçtiyse, bu yetkinliğimiz sayesindedir. Biz bu konuda örnek alınmış ve alınacak ülkeyiz. Özgüveni ve uzmanlık niteliği zayıf kişilere hak ettiğinden fazla itibar göstermek doğru değildir. Sorunlu olabilecek kredilerin, meydana getirebileceği tahribatı engellemek için BDDK yönetiminin ön alıp, yirmi banka arasında FYY Çerçeve Anlaşması’nın ortaya çıkmasını sağlaması ve bankalarımızın da buna ayak uydurması; sonu, başarıyla bitebilecek bir süreci tetiklemiş olabilir.

FYY’den alıntılar:

“Bu Anlaşma’nın amacı, a. kredi borçlarının vadelerini uzatmak, b. bu borçluların kredilerini yenilemek, c. borçlulara ilave yeni kredi vermek, ç. anapara, faiz, temerrüt faizi ve kâr payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek veya bunlardan vazgeçmek, d. anapara, faiz veya kâr payı alacaklarını; kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, aynî, nakdî ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir veya temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait ayni değerler karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek, satmak, bilanço dışına çıkarmak, e. diğer.

Bu amaçların gerçekleştirilmesini teminen, tarafların misyonu; ekonomiye katma değer oluşturduğuna inanılan ve geçici olarak finansal ödemeleri aksayan borçluların fon üretme kabiliyetlerini de dikkate alarak Alacaklı Kuruluşlar tarafından uygun görülecek makul bir süreç içerisinde ve makul koşullarla, gerek ekonomik faaliyetlerine devam etmeleri, gerekse öngörülen süre içerisinde finansal kesime ve kamu dâhil diğer alacaklılara olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerini sağlamaktır”(Bakınız, www.tbb.org.tr). Bu anlaşma (FYY) finans dünyasındaki, tabir caizse eli kolu bağlanmış ve fakat inisiyatif almak zorunda kalacak olan yöneticilere geniş ve cesur kararlar alabilmeleri için; iyi ve doğru bir yol haritası sunmaktadır. Çünkü Türk bankacılık hukukunda bir bankacının, herhangi bir müşteriye, herhangi bir menfaat temin etmesi bile “ZİMMET” olarak kabul edildiğinden dolayı, bu anlaşma yukarıda sayılan eylemlerle ilgili, bir bakıma, banka ve finans yöneticilerine yargı nezdinde “koruma” sağlamaktadır. İkincisi, banka ve finans yöneticilerinin kendi hissedarlarına ve yönetim kurullarına karşı ellerini güçlendirmektedir. Bir diğer faydası da, ileride örnek vaka çerçevesinde göreceğimiz gibi, bankaların birbirleriyle didişmeleri ve adeta köşe kapmaca oynamalarına gerek bırakmayacaktır. Ferah zamanlarda tahsis edilmiş olan kredilerin, teminatları da zayıf olur. Bu sayede verilmiş olan ve teminatı zayıf veya hiç teminatı olmayan krediler de teminatlandırılmış olacak. Proje finansmanı kredileri risk bakiyesi Haziran 2018 dönemi itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 35’lik artışla 394 milyar TL’ye yükselmiştir. Risk bakiyesinin 348 milyar TL’si nakdi, 46 milyar TL’si gayrinakdi kredi şeklinde kullandırılmıştır. Toplam taahhüt miktarı, 2018 yılında, 379 milyar TL’den (108 milyar dolar) 503 milyar TL’ye (110 milyar dolar) yükselmiştir. Söz konusu tutar dolar bazında yüzde 2 artmıştır. Proje Finansmanı Riskinin Sektörel Dağılım (milyar TL, yüzde). Proje finansmanı amacıyla kullandırılan kredilerin yüzde 43’ü enerji, yüzde 25’i altyapı, yüzde 11’i gayrimenkul sektörüne aittir. Diğer sektörlerin toplam içindeki payı yüzde 21’dir.

TANIMLAR

Proje Finansmanı Tanımı: Proje finansmanı, ekonomik olarak ayrıştırılabilen projeleri finanse etmek amacı ile kaynak sağlayanların kredi kararında temel olarak projenin yarattığı nakit akışının ve proje varlıklarının esas alındığı, kabili rücu veya gayri kabili rücu finansman kaynağı yaratılması olarak tanımlanmıştır.

Proje finansmanı istatistiklerinin sektörel dağılımında aşağıdaki kırılım kullanılmıştır.

1. Enerji: Enerji (elektrik, petrol, kömür, doğalgaz, su vb.) kaynaklarının üretimi iletimi ve dağıtımı amacına yönelik tüm projeler, enerji özelleştirmeleri, enerji satın almaları.

2. Altyapı: Yol, köprü, otoyol, liman, havalimanı gibi tüm ulaştırma projeleri, kamu özel ortaklıkları ile yapılan projeler (PPP projeleri – örneğin şehir hastaneleri),  iletişim, haberleşme.

3. Gayrimenkul: Otel, AVM, konut ve ofis projeleri. 

4. Diğer: Yukarıda sıralananlar dışında kalan diğer projeler  (Satın alma, birleşme işlemleri ve yapılandırılmış finansman vb.)

Tahsis ve taahhüt edilmiş 110 Milyar $’lık limitten, şu ana kadar oluşan kredi risk toplamı 86 Milyar $’dır. Henüz yapım/sipariş aşamasında veya ödeme vadesi gelmemiş tutarlar toplamı da, 24 milyar dolardır. Esas olarak bu finansman faaliyetinin enerji projeleri kısmını inceleyeceğiz ama diğer türlere kısaca bir değinelim. Altyapı projeleri, çok büyük bir çoğunluğu Hazine Kefaletine sahip oldukları için ne firmalar ne de bankalar bu kredilerin geri ödenmesiyle ilgili bir kaygı taşımaktadırlar. Hatta yurt dışındaki bazı bankalar, bilhassa Çin bankaları, bu alacakları satın almak için bankalarımızla görüşme yaptıklarına dair bazı duyumlar da var. Gayrimenkul son üç yılda Turizm’de yaşanan olumsuzluklar dolaysıyla, Otel kredileri zaten yapılandırılmıştı. Sektörün iyileşmesiyle beraber bu alanda sorun kalmamış diyebiliriz. Kur artışıyla beraber AVM’lerde meydana gelen ve gelebilecek olan gelir azalışlarına paralel bazı projelerde yeniden yapılandırma talebi gelecektir. Geriye kalan gayrimenkul alacaklarıyla ilgili, yeniden yapılandırma yerine, gayrimenkullerin, alacak karşılığı olarak “vefa hakkı”yla bankalar tarafından üç yıllığına satın alınması daha uygun gibi duruyor. Bu arada kamunun da bu devirlerle ilgili, en azından geçici bir süre için, mevzuatta vergi ile alakalı bazı düzenlemeler yapması gerekebilir. Diğer, başlığı altında toplulaştırılmış kredilerin de bu bakış açısına göre ele alınıp değerlendirileceğini bekleyebiliriz.

VAKA ANALİZİ

Enerji sektörünün, Proje Finansmanı yöntemiyle almış olduğu krediler; toplamın yaklaşık olarak yüzde 45’ine tekabül ediyor. Proje finansmanı kullanmış bu firmaların, kullanmış oldukları ve kullanacakları krediler kredilerle beraber, 60 milyar dolar borçları olabileceği tahmin edilmektedir. Firmalarımız bu proje kredilerinin yarısını, yaklaşık olarak 25 milyar dolarlık kısmını, özelleştirme idaresinden ihaleyle aldıkları enerji üretim ve enerji dağıtım firmalarını finanse etmek için kullanmışlardır. Türkiye’de enerji dağıtımı yüzde 100 olarak özelleşmiş ve bu hizmet 18 özel firma tarafından yerine getirilmektedir. Bu dağıtım firmalarının tamamı açık arttırma sonucu 12.7 milyar dolara satıldı. Bu dağıtım ihalelerini yakından takip etmiş ve fizibilitelerini bilen bir kişi olarak, çok rahat söyleyebilirim ki, bu enerji dağıtım işletmeleri, ederinin, en az yüzde 60 daha yüksek fiyata satılmıştır. Bu 18 firmanın, muhtemelen en az 15’i kredi kullanmıştır ve bu krediler de dövizdir. Son gelişmelerden sonra, artık, dağıtım gelirleri, alınan kredilerin faizlerine bile yetmemektedir. Böyle giderse, bu, büyük bir sorun alanına dönüşebilir. Çözüm için kredilerin yeniden yapılandırılması da yetmez; kamunun da dağıtım gelirlerini doğru bir mekanizmayla artırması gerekebilir. Ben ihalenin başına dönerek satış fiyatının o günkü kurlarla sabitlenmesi önerisini gerçekçi bulmuyorum. Ancak mevcut dağıtım gelirlerinin, mevcut borçları ödeyebilmesi için; mevcut kur seviyeleri devam ettiği sürece, en az iki misline çıkarılmasının matematiksel bir zorunluluk olduğu da görülüyor. Özelleştirme idaresinin, özelleştirme ihaleleriyle sattığı diğer enerji üretim tesislerinin de değeri yaklaşık olarak 12,5 milyar dolardır. Bu satılan tesisler içinde, Seyitömer, Kemerköy-Yeniköy, Yatağan, Kangal ve Tunçbilek ve gibi termik santrallerinin yanı sıra bazı hidro elektrik santralleri de vardır. Öncelikle bu enerji üretim tesislerinin fiyatları ile gelirleri arasında; dağıtım şirketlerinin gelirleri ve fiyatları arasındaki uçurum gibi bir fark olmadığını belirtelim. Bu tesislerin problemi gelirlerinin Türk Lirası, fakat borçların döviz olmasında yatıyor. Bu tesisler için devlet, gelir garantisi vermediği için, elde edilen gelirler kredi taksitlerini ödemeye, artık yetmiyor.

Bankalardan beklenen, bu projelerde elde edilen gelire paralele bir yeniden taksitlendirme ve iyileştirme yatırımları için ilave kaynak vermeleriyken; kamudan da, ekonomi de dengelenme sağlanıncaya kadar, elektrik satın alma fiyatlarını, mesela, kilowat saatini (kwh) en az $ 0,07 cent olacak şekilde belirlemesi olabilir. Geriye kalan 25 milyar $’lık risk de ilk defa yapılmış ve yapılmakta olan, doğalgaz çevrim, kömür, hidrolik, güneş, jeotermal ve rüzgâr enerji santralleri’nin finansmanı amacıyla kullanılmış krediler için olup; bu yatırımların tamamlanması için ilave 20 milyar $ taze kaynağa ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Burada yapılması gereken yatırım ve üretimi yavaşlatmaya veya duraklatmaya sebebiyet vermeksizin yatırımların sürdürülmesidir. Elbette, vazgeçilmesinde fayda olanlar bu yaklaşımdan istisna tutulabilir.

YAKLAŞIMLARIN ESASLARI

FYY de netliğe kavuşmamış bazı hususlarda önerilerimizin dikkate alınmasında fayda olabilir, yeniden yapılandırma yapılacak gruplara, yeniden taksitlendirme yöntemiyle değil, sendikasyon kredisi yöntemiyle taze kaynak sağlanması ve oluşan bu kaynaktan, bankalar eski alacaklarını tahsil etmelidir. Müşterinin tüm borçları tek bir borç haline dönüştürülmeli ve tamamını tasfiye edecek kadar yeni sendikasyon kredisi tahsis edilmelidir. Müşterinin tüm teminatları, alacaklılara garame (ortaklaşa) teminat niteliğinde paylaştırılmalıdır. A müşterisinde, X bankasının pozisyon iyi ve fakat Y bankasının teminatları ve pozisyonları zayıf olabilir. Bu durumu, bankalar birbirlerine karşı koz olarak kullanmamalıdırlar. Çünkü B müşterisinde de tam tersi bir pozisyon olabilir. Bankalar tüm müşterileri sanki tek bir müşteriymiş gibi, temin edilecek tüm teminatları da bu tek müşterinin tek teminatıymış gibi algılamalı ve ona göre bu işlemi; ulusal bazda ele almalılar. Herkes toplam kredi alacağı oranında bu teminatlardan pay almalıdır. Konu, böyle geniş bir vizyon ve cesaretle ele alınırsa; yıl sonuna kadar tüm krediler, ilk defa tahsis edilmiş nitelikte, azami miktarda teminatı olan ve aynı zamanda ödenme kabiliyet çok yükselmiş bir akışkanlığa kavuşabilir. Hükümet böyle bir yaklaşıma çok istekli olduğunu belli etmiş ve BDDK yönetimi de bunun mevzuat altyapısının çoğunu oluşturmuştur. Bilgi birikimi, siyasi irade ve destekleyici bir mevzuat sayesinde bankalarımızın önü açılmış görünüyor. Banka yöneticilerimizin de soğukkanlı, yetenekli ve sağduyulu olduklarını biliyoruz. Ekonomide daha iyi yıllar; zayıf yıllarda katlanılan fedakârlıklar, maliyetlerin iyi yönetilmesi ve doğru planlanmayla sağlanabilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir