Görüşler

Londra’nın Brexit kabusu

Londra’nın Brexit kabusu

Bir zamanların ‘üzerinde güneş batmayan’ imparatorluğu uzun süredir bir türlü uyanamadığı bir kabusun pençesinde kıvranıyor. AB ile yollarını ayıran Britanya’da hükümet tarihin ne ağır hezimeti sonrasında ‘B planı’ ile yeniden Parlamento’yu iknanın peşinde. Başbakan May’in koltuğunu da sallayan sürece Işın Eliçin mercek tutuyor.

IŞIN ELÇİN

İngiltere siyasetinde Brexit’e bağlı felç durumu sürüyor. Başbakan Theresa May, Avrupa Birliği’nden ayrılma koşullarını müzakere etmek için taraflara iki yıl süre tanıyan Lizbon anlaşmasının 50. maddesini 29 Mart 2017’de yürürlüğe soktuğunda, Birlik’ten çıkış (Brexit) gününü de 29 Mart 2019 olarak belirlemiş oldu. Şimdi bu tarihe iki ay kala, AB’den çıkacaklar mı çıkmayacaklar mı, çıkacaklarsa hangi koşullarda çıkacaklar, hâlâ netlik kazanmadı.

May belirsizliği giderecek reçetenin Avrupa Birliği (AB) ile vardığı çıkış anlaşması olduğunu savunuyor ama parlamentoda yeterli sayıda milletvekilini ikna edemedi. Aksine 15 Ocak’taki parlamento oylaması, kayıtlara May’in yaşadığı tarihi bir hezimet olarak geçti. Anlaşma lehine verilen 202 evet oyuna karşı -118’i iktidar partisinden- tam 432 milletvekili hayır oyu kullanmış, aradaki 230 oyluk fark da İngiltere tarihinde 1924’ten bu yana herhangi bir hükümetin tasarısı aleyhinde gördüğü en büyük oy farkı olarak kayıtlara geçmişti.

Reçetesini beğenmeselerde milletvekilleri Brexit sürecini May yönetmeye devam etsin istiyorlar. Muahafazakar partili Başbakan parlamentodaki güven oylamasından geçince, Pazartesi günü AB’den ayrılık sürecini bundan sonra nasıl yöneteceğine dair B planını açıkladı. Fakat May’in B planının da A planını (yani reddedilen Brexit anlaşmasını) yeniden ısıtıp bir kez daha parlamentoya sunmak olduğu anlaşıldı.  

MAY ZAMAN BASKISININ LEHİNE İŞLEMESİNİ UMUYOR

A planı oylandığında İngiltere’nin AB’den çıkışı için belirlenmiş olan normal tarihe, yani 29 Mart akşamına kadar 74 günlük bir süre vardı. Milletvekilleri B planını 29 Ocak’ta görüştüler. Yani çıkışa sadece 60 gün kalan. May daralan zamanın lehine olduğunu düşünüyor.  Çünkü biliyor ki, 30 Mart sabahına AB ile bir anlaşmaya varmamış olarak uyanmaktan korkan milletvekillerinin sayısı, mevcut anlaşmaya itiraz edenlerden bile fazla. Dolayısıyla İngiltere Başbakanı, yeterli sayıda milletvekilinin bu korkuya yenik düşerek pes etmesini ve mevcut anlaşma lehine oy vermesini umuyor. Zaten ortada daha iyi bir anlaşma formülü üretebilmiş olan da yok. 

Mevcut anlaşma, İngiltere ile AB arasında 46 yıllık birliktelik sürecinde ilmek ilmek örülmüş ilişki ağlarını, Brexit için belirlenen 29 Mart gecesi gelip çattığında bıçakla kesip ayırmak yerine 21 aylık bir geçiş sürecine yayarak çözmeyi öngörüyor. İngiltere için “yumuşak çıkış” anlamına gelen bu seçenek karşısında, yukarıda da belirttiğim üzere, “sert çıkış” yani anlaşmasız Brexit yanlılarının sayısı 635 sandalyeli parlamentonun 6’da birini bulmaz. 

Geçen her günle ülke kabus addedilen sert Brexit’e yaklaşırken, May’in anlaşmasına razı olunmayışının başlıca nedeni ise “backstop” tabir edilen ve İngiltere’ye bağlı Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında fiziki bir sınır ve gümrük duvarı oluşma-ma-sını garanti altına almayı hedefleyen bir “tedbir” düzenlemesi.  

“BACKSTOP” TEDBİRİNE TEPKİLERİ AŞMAK ZOR

AB ile İngiltere Brexit sonrası geçiş döneminde, aralarındaki ekonomik ilişki modelini belirlemek üzere müzakere yürütecekler. Brüksel geçiş süreci ve serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamak için “backstop” garantisini şart koşmuş durumda. Kaldı ki, Londra da Kuzey İrlanda’daki çatışmalara son veren 1998 tarihli barış anlaşmasını koruyabilmek için de bu tip bir düzenlemeye muhtaç. 

“Backstop” AB ile İngiltere arasında Brexit ertesi yapılacak serbest ticaret anlaşması müzakerelerinden ne sonuç çıkarsa çıksın, İrlanda adasında mevcut durumun korunmasını yani Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında gümrük denetimi, sınır kontrolü yapılmayan açık sınır uygulamasının devam etmesini öngörüyor. İngiltere AB üyesiyken normal olan sınırsızlık hali, Brexit durumunda bir sürü sorunu beraberinde getiriyor. En basitinden, örneğin, İngiltere Gümrük Birliği’nden de ayrılmış olsun ve  siz Londra’dan Birleşik Krallık’ın bir başka kenti olan -Kuzey İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti- Belfast’a mal göndereceksiniz. Malınızın Gümrük Birliği uygulamasının devam ettiği Belfast’a girebilmesi için, AB standartlarına uygun olup olmadığının denetlenmesi gerekecek. Bu da aynı ülkede iki şehir arasında gümrük kontrol noktası oluşturmak demek.  

Bazı milletvekilleri “backstop” için hiç değilse bir zaman sınırlaması getirilmesini istemişlerdi ama AB böyle bir sınırlamanın tedbirin mantığına aykırı olduğunu savunarak, Brexit anlaşmasında bu yönde bir değişikliğe yanaşmadı. Süresiz tedbir durumunun Kuzey İrlanda’nın fiili olarak İrlanda Cumhuriyeti’nin parçası haline gelmesine yol açması, buna karşılık yokluğunun da Kuzey İrlanda’nın çoğu Katolik İrlanda milliyetçisi ile çoğu Protestan İngiltere ile birlik yanlısı iki toplumunu yeniden karşı karşıya getirmesi olasılığı, işin içinden çıkılmasını güçleştiriyor. Ayrıca nüfusunun çoğunluğu Brexit’e karşı olan, ama Kuzey İrlanda gibi AB ile ilişkileri koruyacak tedbiri de bulunmayan diğer özerk bölge İskoçya da, yeni bir bağımsızlık referandumu yapıp,  Birleşik Krallık’ı hepten “parçalayabilir”. 

29 OCAK VE ÖTESİ

Mevcut açmazları aşacak formül henüz bulunamadığı için Salı günkü parlamento oturumunda May’in Brexit anlaşmasıyla ilgili bir takım değişiklik önergelerini geçirip, biraz zaman kazanmayı umanlar var.  

Kabul edilmesi olası önergelerden biri Muhafazakar parti hükümetinin eski avukatlarından Dominic Grieve’e ait. Buna göre, Brexit anlaşmasının oylanması –en geç 26 Mart’a kadar- ertelenecek ve öncesinde hükümet parlamentoya, Norveç modeli ya da ikinci referendum gibi farklı seçenekleri tartışıp tek tek oylayabilmesi için 6 gün süre verecek.   

Yeterli destek bulması olası ikinci bir değişiklik önergesini de ana muhalefetteki İşçi Partisi milletvekillerinden Yvette Cooper verecek. Cooper, May’in anlaşması oylanmadan önce, anlaşmasız Brexit seçeneğini ortadan kaldıracak bir yasa tasarısını oylatmayı umuyor.  Sözkonusu yasa tasarısı, hükümetin 26 Şubat tarihine kadar AB ile yeni bir anlaşmaya varamaması halinde, AB’den çıkış için belirlenmiş yasal tarihi 29 Mart’tan 31 Aralık 2019’a ertelemesini öngörüyor.  

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn de anlaşmasız Brexit ihtimalini ortadan kaldıracak –AB ile yeni bir gümrük birliği anlaşması yapmak, ikinci bir Brexit referandumu düzenlemek gibi- seçeneklerin de tartışılıp oylanabilmesi için süre isteyecek. Ancak onun önergesi yeterli oyu alamayabilir. Milletvekilleri ikinci bir referendum yapılması seçeneğini de, yine bir önerge vesilesiyle ilk kez bu Salı oylayabilir.   

Muhafazakar Parti hükümeti, bu girişimleri, 2016’daki referanduma atıfla, “halkın Brexit iradesini çalma girişimleri” olarak niteliyor. Önergelerden hangisi oya sunulacak kararı Parlamento Başkanı John Bercow 29 Ocak sabahı verecek. Herhangi birinin kabul edilebilmesi için hem muhalefet hem de iktidar kanadından destek bulması gerek.  

Milletvekilleri daha sonra kabul edilen değişikliklerle birlikte May’in Brexit anlaşmasını oylayacaklar. 

Peki ya Başbakan oylamadan bir kez daha yenik çıkarsa, o zaman ne olur? 29 Mart 2017’de Brexit sürecine start verildiği günkü ihtimaller, dolayısıyla aynı belirsizlik 22 ay sonra da yerli yerinde duruyor: 

  1. a) 29 Mart’ta anlaşmasız ayrılık
  2. b) AB de yeniden müzakere etmeyi kabul ederse, yeni birBrexitanlaşmasına varılması 
  3. c) Muhtemelen ikinci birreferendumsonucuyla AB’de kalmak 
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir