Konya Büyükşehir Belediyesi şehirdeki tarihi Tekel binasını restore ederek sanat galerisine dönüştürdü. Şehrin ilk galerisi Depo No 4’ün açılışı ise ‘medeniyet kur/an şehir’ sergisi ile yapıldı. Ziyaretçisinin zihnine ‘modern bir zengi düğümü’ atan serginin küratörü Yasin Tütüncü: “Sergiyi İnce Minare’nin üzerinde yer alan zengi düğümü üzerine konumlandırdık. Burada nostaljik bir medeniyet sunumu yapmıyoruz. Gazze’de olanlar bize Batı’nın bir medeniyet olmadığını gösterdi.
SALİHA SULTAN
Konya Büyükşehir Belediyesi, şehir merkezinde bulunan 20’inci yüzyıl yapısı olan ve Cumhuriyet döneminde Tekel binası olarak kullanıldıktan sonra uzun süre atıl kalan tarihi yapıyı restore ederek, kültür hayatına kazandırdı. Konya’nın meşhur Alaaddin Tepesi’nin karşısında konumlanan yapı artık ‘Depo No 4’ adıyla, Konya’nın en kapsamlı galerisi olarak sanatseverlere hizmet edecek. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın Selçuklu başkenti Konya’nın medeniyet birikimini bugüne kazandırmak amacıyla hayata geçirdiği ‘Darülmülk İhya Projesi’ kapsamında şehre kazandırılan galerinin ilk sergisi ise, bu fikri sanatla buluşturan ‘medeniyet kur/an şehir’ oldu. Küratörlüğünü Yasin Tütüncü’nün üstlendiği, ardında 100 kişilik bir ekip çalışması yer alan ‘Depo No 4’ün ilk sergisinin açılışı 26 Ocak’ta gerçekleşti.
Konya’da Selçuklu döneminde inşa edilen İnce Minare’nin kapısında yer alan ‘zengi düğümü’ süslemesinin repredüksiyonu sergide ‘Anakart’ adıyla izleyiciyle buluşuyor. Eser, medeniyetin bütün kodlarını taşıyan bir parça olarak konumlanırken, etrafındaki dijital yansımalar ise bilginin buradan yayıldığını vurguluyor.
NURETTİN ZENGİ’DEN YUNUS EMRE’YE
Giderken neyle karşılaşacağımı bilmediğim, açılışına katıldığımda ise geçmişi ve bugünü modern bir üslupla buluşturan muazzam bir çalışmayla karşılaştığım sergi, bugüne kadar gördüğüm ve medeniyetin izini süren sergiler arasında ‘kompleksiz dili ile’ bir adım öne çıkıyor. Küratör Tütüncü, sergi girişinde ziyaretçileri şehrin sokaklarında akan bilgiyi toplayıp, galerinin merdivenlerinden salonlarına aktaran ‘dijital bir veri hattı’ ile karşılayarak, ilk adımda şehrin hafızasının zenginliğine dair çarpıcı bir gönderme yapıyor. Serginin bütününde modern, teknolojik bir dil kullanan Tütüncü, galeri katında yer alan 10 eserde medeniyetimizin kurucularını ve klasik mesajlarını dijital monitörlerle ziyaretçiler için adeta görünür kılıyor. Odalarda yer alan enstalasyon çalışmalarında ise izleyicileri galeri katında aldığı bu mesajları içselleştireceği muazzam bir deneyim bekliyor. Medeniyetimizin Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve bugüne, Nurettin Zengi’den Matrakçı Nasuh’a, Yunus Emre’den Şeyh Galib’e, Nasreddin Hoca’dan Süleyman Şah’a pek çok örüntüsünü kullanan Tütüncü, serginin son adımındaki ‘Zengi’nin Düğümü’ enstalasyonunda ise sergi boyunca birbirinden bağımsız görünen bütün mesajları birleştirerek ziyaretçiyi “Biz bu medeniyetin hala içinde miyiz, yoksa dışında mı?” sorusuyla baş başa bırakıyor. Özetle, sergiyi ziyaret edenlerin zihnine modern bir ‘zengi düğümü’ atıyor.
Sergi küratörü Yasin Tütüncü ve Depo No 4 Genel Sanat Yönetmeni Hacer Yeğin.
Sergide Anakart, Tamgalar, Şehir Kodları, Piksel Dokuma, Kurucular, Evren Şeması, İşlemek, Medrese, Kitabe, Yaymak gibi 10 başlıkta izleyiciye sunulan eserlerin yanı sıra Söz, Yankı, Metin Kodları ve Zengi Düğümü enstalasyonları izleyici ile buluşuyor. Selçuklunun başkenti Konya’da bin yıllık tarihimizin izini süren ve bilginin, medeniyetimizin yitip gitmediğini, hala karşımızda durduğunu dijital bir üslupla hatırlatan sergi bir yıl boyunca ziyaret edilebilecek.
‘DEPO NO 4 KONYA’NIN İLK SANAT GALERİSİ’
Depo No 4 Sanat Yönetmeni Hacer Yeğin ile de binanın galeriye dönüşme sürecini konuştuk. Kültür sanat dünyasının Dünya Bizim Genel Yayın Yönetmenliği görevinden tanıdığı Yeğin, binanın restorasyonunun 2022’de başladığını, bu restorasyonunun tamamlanmasının ardından da ilk sergisi ile açılışını yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını kaydetti.
Aynı zamanda mimar olan Yeğin, binanın dönüşüm süreci hakkında şunları söyledi:
“Tekel binalarının dönüşüm hikayesi bir trend artık. Bu bina ilk modern Cumhuriyet döneminin karakteristik özelliklerini taşıyor. Mekanın kendi dönüşüm hikayesini reel bir gerçeklikle korumak ve mekan ile insan ilişkisini sağlıklı bir şekilde kurmak istedik. Mekan mimar Ömer Selçuk Baz tarafından restore edildi. Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay iradesini bu mekanı bir sanat galerisi olarak kullanmaktan yana kullandı. Bu da Konyalılar için büyük bir kazanım oldu, hem şehrimizin sanatçılarını hem sanatseverleri bir araya getirmek üzere doğal bir hinterland oluştu.”
Yeğin, ilk sergi hakkında ise “Serginin hazırlık süreci yaklaşık 1,5 yıl sürdü. Depo No 4 Konya’nın ilk sanat galerisi. Şu anki medeniyet temalı sergimiz de bu mekanı doğru bir yerden başlatmak ve geleceği adına önemli bir fikir veriyor” görüşünü paylaştı. Sergi açılışında ayrıca Prof. Dr. Haşim Şahin’in moderatörlüğünde bir de panel gerçekleşti. Panelde küratör Tütüncü’nün yanı sıra, Prof. Dr. Abdurrahman Aliy ve Prof. Dr. Zühal Türktaş serginin hazırlık süreci ve ele aldığı konular hakkında birikimlerini dinleyicilerle paylaştı.
‘NOSTALJİ YAPMIYOR İNSANLIĞIN İHTİYACI OLAN MEDENİYETİ HATIRLATIYORUZ’
Sergi açılışında konuştuğum küratör Yasin Tütüncü, öncelikle mekanın adına değinerek, temelde şehrin bilgi ve birikiminin depolandığı bir mekan olarak zihninde konumlandığını vurguluyor. Tütüncü, serginin merkezine yerleştirdiği ‘zengi düğümü’ üzerine şu bilgileri verdi:
“Sergiyi kültürümüzde çok özel bir yeri olan İnce Minare’nin üzerinde yer alan zengi düğümü üzerine konumlandırdık. Düğüm öncelikle kelime olarak bizim için çok özel bir kelime. Söz boğazımıza düğümlenir mesela, bazen içimize, bazen kalbimize düğümlenir ama bir çeşit kesinliği ifade eder. Düğüm ayrıca bir dönem Türklerin özellikle halı kilim geleneğinde de var olan, bu halılar üzerinden artık Türklerle hemhal olmuş şeydir. Nurettin Zengi düğümü de de yalnız İnce Minare’de değil Şam, Suriye gibi şehirlerde de medeniyetimize dair atılmış bir imzadır. Zengi hatta Kudüs için de bir düğümlü minber yaptırıyor, Konya’ya bırakıyor, sonra Selahaddin Eyyubi alıp onu Kudüs’e götürüyor.
Bir yönleriyle çok felsefi, iddialı, manidar, bugünün tarifiyle söyleyecek olursak bir bilgisayarın merkezinde yer alan ana karttaki çip gibi bir yazılım diyebiliriz bu düğümler için. Ve bu düğümlerin yani medeniyetimizin yalnız geçmişe değil geleceğe de seslendiğini görüyoruz.” Tütüncü, sergide ‘medeniyet nostaljisi’ yapmadıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Bugün Gazze’de olan şeyler bize Batı medeniyetinin bir medeniyet olmadığını gösterdi. Çünkü medeniyet dediğimiz şey insanı yaşatır, şehirler inşa eder. Ama bugünkü vahşi uygulamalar medeniyet denilen bir uygarlık tarafından sergileniyor. Bir hükmetme tasavvuru, bir medeniyet değil aslında. Biz insanı, yaşamı tefekkür üzerinden algılayan ve o alanı açan, o istikameti üreten medeniyeti sadece İslam medeniyetinde görüyoruz. Burada nostaljik bir medeniyet sunumu yapmıyoruz. İhtiyacımız olan şeyin burada var olduğunu ve eksikleri tamamlarsak bu fonksiyonun çalışmaya başlayacağını ve dünyanın ihtiyacı olan şeyi karşılayacağını ifade ediyoruz. Bu sergi kısaca, bu nereden başlayacak sorusunun cevabı. Bunun izlerini görüyoruz, gelenekseli dijitalle birleştirdiğimiz bir dille sunuyoruz.”