Schopenhauer uzmanı Prof. Alfred Estermann’ın Filozof ve Yayıncısı eseri, Murat Kaymaz’ın çevirisi ile Türkçede... Estermann, kitapta kadri bilinmemiş Alman felsefeci Schopenhauer’in İrade ve Tasavvur Olarak Dünya adlı kitabının yayıma hazırlanma sürecini, nesiller boyu yayıncılık yapan Brockhaus ailesinin dededen toruna Schopenhauer ile yayıncılık serüvenlerini mizah dolu bir anlatımla ele almış. Kitabı okumak, bütün iticiliğine rağmen Schopenhauer’e yaklaşmanın bir anahtarı olabilir.
BESİM DALGIÇ
Kapitalist kitap piyasasında sağın, solun, liberalin birbirinden farkı olmadığını Taner Ay her zaman söyler. Maalesef kitapla ilgili simsarların elindeki pazar, nitelikli yazarlara, nitelikli kitaplara kapalı. Yine de hâlâ umut veren yayınevleri, hâlâ sağduyulu editörler var. Ötüken Neşriyat’ta o yayınevlerinden. Yeni yayıncılık anlayışıyla büyük atılımlar yapıyor. Şaşırtıcı, değişik türde kitaplar yayınlıyor. Nihal Atsız’ın, Peyami Safa’ın kitapları yanı sıra Halit Ziya Uşaklıgil’in, Nabizade Nazım’ın, Mehmet Rauf’un da yer aldığı Türk Klasikleri’ni ya da dünya edebiyatından William Shakespeare’in, Eugene O’Neill’in, Cengiz Aymatov’un, Pessoa’nın, James Joyce’un, Goethe’nin eserlerini de basıyor. Önemli olan başka yönleri de yeni yazarlara, yeni kitaplara verdikleri destek...
O kitaplardan biri de Schopenhauer uzmanı Prof. Alfred Estermann’ın ‘Filozof ve Yayıncısı’... Estermann kadri bilinmemiş ünlü felsefeci Schopenhauer’in ‘İrade ve Tasavvur Olarak Dünya’ adlı kitabının yayıma hazırlanma sürecini, nesiller boyu yayıncılık yapan Brockhaus ailesinin dededen toruna Schopenhauer ile yayıncılık serüvenlerini mizah dolu bir anlatımla yazmış. Kapak arkasında yer alan “Neredeyse hiçbir yazar Arthur Schonpenhauer kadar eserine sahip çıkmamıştır ve muhtemelen hiçbiri onun kadar eserinin yayınlanmasına engel olmamıştır” ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Schopenhauer elle dizilip forma forma basılan 600 sayfalık ‘İrade ve Tasavvur Olarak Dünya’ adlı kitabını defalarca tashih etmiş. Yayıncıya metinlerde eklemeler, çıkartmalar, hatta değiştirmeler yaparak bir türlü sonu gelmeyen bir süreç yaşatmış. Bütün bunlar olurken sürekli memnuniyetsizliğini belirterek, hatta azarlayarak yayıncıların sabrını zorlamaktan da geri kalmamış. Kapaktaki ‘Schopenhauer’in eserleri uğruna mücadelesi’ alt başlığı bu duruma yeterince bir açıklık getiriyor. Gerçekten Brockhaus’ların gösterdikleri sabır olmasaydı ‘İrade ve Tasavvur Olarak Dünya’ eseri ortaya çıkar mıydı..?
Selahattin Hilav’ın çevirdiği Süreç Yayınları’ndan çıkan Schopenhauer’in ‘Aşkın Metafiziği’ kitabını okumuştum. Sanırım ilk baskısı Oluş Yayınları’ndan 1965’te çıkmıştı. Schopenhauer’in ilginç yaklaşımı dikkatimi çekmişti. Öteki kitaplarıyla ilgili başka çevirilerin olduğunu hatırlamıyorum. Daha sonra bir bütünsellik olmadan okuduğum metinleri de oldu. Hilav’ın felsefeye entelektüellerin bile ihtiyaç duymadıklarını, polemikten kaçındıklarını, bu nedenle de içe dönük, kısır, güdük bir yapının her şeye hakim olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Hilav onlarla “Ağır aydınlar,” diyerek dalga geçerdi. Günümüzde ise Schopenhauer’dan birçok kitabın yayımlandığını görmek hoş. Kendi zamanında bile dikkate alınmak istenmeyen Schopenhauer felsefesinin özgürlüğe kavuşması sevindirici. Ülkemizde çok bilinmeyen, görüşleriyle, farklı düşünceleriyle ilginç bir felsefeci olduğu kadar, kendinden başka kimseyi umursamayan yanıyla da dikkat çekici biri.
Gelelim bu kitabın çevirmeni Murat Kaymaz’a... İ.Ü. Felsefe Bölümü’nde yaptığı doktora tezinin yazımını da yeni bitirdi. 5 Aralık’ta sunumunu yapacak. Tezinde Schopenhauer’in de ağırlığı hissediliyor. Sevindirci olan ise Ötüken’nin bu tezi kitaplaştıracağı haberi... Kaymaz akademik metinler kadar yaptığı çevirilerle, yazdığı kitaplarla da velut bir yazar. Özellikle Schopenhauer konusundaki bilgisi bu konuyla ilgili kişileri kıskandıracak düzeyde. Almanca’dan çevirdiği Vakıfbank Yayınları’dan çıkan Mozart’ın ‘Sihirli Flüt’ü ile ‘Saraydan Kız Kaçırma’sı, Gürkan Başay’la ile yine Schopenhauer’den iki ciltlik ‘Parerga ve Paralipomena’ çevirisi, ‘Bal Kaşığım’ ile ‘Kaleme Karşı’ telif kitapları... Bu kitaplar ise Ötüken’den. Umarım tez sunumu başarılı geçer, emeği heba olmaz.
Son olarak, Prof. Alfred Estermann’ın ‘Filozof ve Yayıncısı’ kitabını okumak, bütün iticiliğine rağmen Schopenhauer’e yaklaşmanın bir anahtarı olabilir.
DÜŞÜNÜRLER İÇİNDE BİR AYRIK OTU
Felsefenin Antik Yunan’da ortaya çıktığı genel olarak kabul edilen bir görüş ya da batı uygarlığının bir dayatması. Bu görüşü haklı kılan ise o çağdan kalan yazılı metinlerin günümüze kadar gelmesi. Çok tanrılı Antik Çağ’da akla, erdeme dayalı ‘Stoacılığın’ hayatı anlama çabası, Platon’nun, Aristo’nun, Sokrates’in etkisiyle binlerce yıl sürdü. Sonra tek tanrılı dinler... ‘Stoacı’lığın, ‘Skolastizm’e dönüşmesi... Sorgulamanın yerine dogmalar... Günah, cehennem, ruhban sınıfların gücü... Engizisyonlar... Tekrar tabiata dönme. Modern felsefe, aydınlanma, post modernizm... Felsefe tarihinde bir çok dönüşüm... Kant, Descart, Hegel, Marx, Altshusser, Lacan... Bir çok düşünür, birçok akım... Schopenhauer bu düşünürler içinde bir ayrık otu. Dünyayı anlamak ya da dünyayı değiştirmek söylemleri yerine, insana, özneye, özneden nesneye yönelme... Ne yazık ki bu konular tefekküre, hikmete dayalı toplumumuzu çok fazla ilgilendirmiyor. Felsefe dışlanmış. Hatta dalga geçilen bir konu.