Oğuz Atay Tanpınar’ı okudu mu?

Oğuz Atay Tanpınar’ı okudu mu?

Geçen gece V. Gökberk Manga ile telefonda konuşuyoruz ya; söz döndü dolaştı -her zamanki gibi- Oğuz Atay’a, Tanpınar’a falan geldi. Damdan düşer gibi bir soru attım ortaya, bugüne kadar üzerinde ne ölçüde duruldu bilmem, Enis Batur’a sormalı asıl: “Oğuz Atay Tanpınar’ı okudu mu?”

ÖMER FARUK

Oğuz Atay’ın romanları kadar sık okunmayan (belki satılmayan demeliydim!) fakat kanaatimce en az romanları kadar önemli olan günlüğünde Tanpınar’ın ismi ‘üç yerde’ geçiyor. İlkin 24 Aralık 1975 tarihli sayfasında, ki ölümüne tam iki sene vardır:

“Okumaya çalışıyorum, Wittgenstein, Berne, Camus, Ahmet Hamdi, Halit Ziya, Freud... hepsinden az biraz. Bu sabah Tyonbee’ye başladım.”

Sonra 17 Ocak 1976’da:

“Hiçbir şey yapmadım bir yıldır. Sadece ‘Oyun’u ikinci defa yazdım, o kadar. Oysa yapılacak çok iş var: Halit’in senaryosu, büyük roman, Kemal Tahir-Halit Ziya-Ahmet Hamdi Tanpınar incelemeleri, hikâyeler...”

Bir kez de aynı senenin 30 Ocağında:

“Halit Ziya’nın, Tanpınar’ın (hatta Peyami Safa’nın) roman diye bir gerçeği birçok gürültücüden daha çok hissettiğim [hissettiğini olacak sanırım. Vurgu: Ömer Faruk], Kemal Tahir’in çok başka yoldan aynı gerçeği yaşattığını, daha doğrusu nasıl yaşattığı üzerinde düşünecek ‘meçhul asker’lerin varlığına inanarak [yine okurunu arıyor Oğuz Atay! Vurgu: Ömer Faruk] yazabilir insan ancak.”

screenshot-11.jpg

Henüz hayattayken kendisi ve eserleriyle ilgili yalnızca ‘kırk kadar yazı’ yayınlanan Ahmet Hamdi Tanpınar’la ilgili ‘ilk ciddi tartışma’ Mart/Nisan 1973’de, Selahattin Hilav ile Hilmi Yavuz arasında yaşandığı düşünülürse... ki bu tartışmayla birlikte kehanet gerçekleşecek (“bir gün elbette bana döneceklerdir, fakat ne zaman?”); Ocak 62’de vefat etmiş olan Ahmet Hamdi Tanpınar tastamam ‘on senelik bir bekleyişten sonra’ haklı çıkacaktır. O gün gelmiştir nihayet ve Türk okuru, Türk aydını yüzünü ona dönmüştür! Tanpınar’ın sağlığında yakınıp durduğu ‘sükût suikastını’ bitiren bu tartışmayı milat kabul edersek, ilk iki romanı (Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar) bundan birkaç sene önce basılmış bulunan Oğuz Atay’ın Tanpınar’ı, en azından o sıralar, ‘okumadığı’ kuvvetli bir olasılık. Tanpınar’ın ‘kanona girişi’ yavaş yavaş ve çok sonra olacaktır çünkü.

Oğuz Atay gibi sıkı bir ‘bibliyomanın’ Tanpınar’ı romana sıvanmadan önce, ‘68 gibi erken bir tarihte keşfedip okumuş olması da mümkündür tabii. Niçin olmasın? Günlük tutmaya Nisan 1970’de başladığı hesap edilirse, bu konuda ‘Günlük’ sağlam bir belge sayılabilir mi? Sayılamaz elbette ve ‘Günlük’ dikkate alınarak yapılacak böyle bir çıkarım ‘saçma’ olacaktır her koşulda.

Yine de son yıllarda popüler kültür dergilerince iyiden iyiye ‘arabeskleştirilen’ ve bence hala okurunu bekleyip duran Oğuz Atay’ı ‘daha doğru anlamak’ için tekrar günlüğe, mecburen hep günlüğe gitmemiz gerekiyor.

Tanpınar’ın aksine, Halid Ziya’nın ismi günlükte ‘21 kez’ geçiyor:

“...Halit Ziya, insana ve onun ruhsal durumlarına eğilmek bakımından bana benziyor (...) Halit Ziya’da bana yakın gelen bir yön de kahramanlarının sürekli olarak kendileriyle hesaplaşmaları.”

Atay günlüğünde yazdıklarını bir kez de Nisan/Mayıs 1975’de yayınlanan Aşk-ı Memnu dizisiyle ilgili davet edildiği TRT’de tekrarlamıştır. Bu kısa kayıtta, Halid Ziya’nın romanını ve insanlarını ‘duyarlılığına’ çok yakın bulduğunu söylemiş, kırık hayatlarla tutunamayanlar arasındaki benzerlikler üzerinde durmuştur:

“Küçük hesapları, ürkeklikleri, tutuklukları, endişeleri yüzünden hayal kırıklığına uğrayıp durmaksızın kendileriyle hesaplaşanlar...”

En sevdiği romancılar Dostoyevski ve Kafka olan Oğuz Atay bireyin ‘iç benliğini suçlama gereği’ üzerinde ısrarla durmuş, neredeyse bütün edebiyat anlayışını bu tezin üzerine kurmuştur: “Türk romanının sorunu kişiliktir. İnsanımızın kişilik kazanma savaşının önemini henüz kavramamış olmasıdır. Kendisiyle hesaplaşma diye bir kavramın varlığından habersiz oluşundandır. Bunun için romanımız düzmecedir.”

Saptayabildiğimiz kadarıyla, aynı dönemde, 75/76’da yani hem Tanpınar hem Halid Ziya hem de Kemal Tahir ilgi alanına girmiş durumda. Öyleyse doğru soru şu olmalı:

Oğuz Atay Tanpınar’ı (75’de) ilk kez mi okudu?

Bu bir ikinci okumaysa, hastalığından aman bulup yeteri kadar inceleme şansı yakalasaydı, Tanpınar’ı da ‘duyarlılığına yakın bulacak mıydı, bulmuş muydu?** Belki ‘Tutunamayanlar’ ve ‘Tehlikeli Oyunlar’ bir de bu gözle tekrar okunursa, ‘varsa’ bu metinlerdeki ‘Tanpınar etkisi’ ortaya çıkartılırsa tatmin edici bir cevaba varılabilir.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN