Bir mübadele emekçisi

Bir mübadele emekçisi

İmzalı ilk yazım yirmi dört yaşında (Mayıs 2010) yayınlandı; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin günlük basılan, dağıtımı kısıtlı ‘Bizim Gazete’de. Artık çıkmıyor, 2018’de kapandı.

ÖMER FARUK

Gazeteci büyüğüm İskender Özsoy (d.1947) elimden tutmuş, Cemiyet’in Cağaloğlu’ndaki taş binasına götürüp editörlerle tanıştırmış, ‘arada bir’ yazılarıma yer verebileceklerine dair ‘söz almıştı’ benim için. Bugün iyi kötü elim kalem tutuyorsa, bir deneme kitabım (Kendi Küçük Bahçemiz) basılıp ödül almışsa, bir yerlerde yazılarım yayınlanmaya değer görülüyorsa, bu biraz da İskender Bey’in bana ‘el vermesi’ sayesindedir. Orhan Koloğlu’nun kendisine söylediği nasihati o da bana tekrarlamıştı: “Yaz evlat, yayınlanmasa bile yaz…”

Özsoy 1947 doğumlu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden mezun. Ön saflarda dövüşmemiş olsa da ‘68’li’ yani! Ama ‘Milli Demokratik Devrimcilerle’ hiçbir zaman işi olmamış. 1969’dan itibaren Kemal Tahir’i okudukça ‘biz başkayız’ düşüncesi daha ağır basmışsa da denk düşürüp bir gün, Kemal Tahir’i Şaşkınbakkal’daki o meşhur evinde ziyaret etmeyişi en büyük pişmanlığı. Üniversiteden ‘bir gençlik kazasına’ uğramadan mezun olunca, emekliliğine kadar, ‘gazeteci’ olarak çalışmış: Tercüman, Son Havadis, Hürriyet, Milliyet…

Mesleğe başlayınca da ustası Orhan Koloğlu’nun etkisiyle ‘siyaset’ sıkmış onu. Aybar’ı ‘da’ sevebileceğini ise çok sonraları anlamış: “En azından ‘yerliydi’ o da tıpkı Kemal Tahir gibi.” Ve Aybar ‘cami cemaatine yakınlaşmadan’ Türkiye’de solun başarılı olamayacağını dile getiren ilk siyasetçiydi ona göre. Röportajlara gitti, tashih yaptı, sayfa çizdi, haber yazdı, fotoğraf çekti… Basın emekçisiydi her zaman, “Yalnızca gazeteciyim ben” diyordu ama ondan geriye, Allah uzun ömür versin, ‘mübadele’ hakkında izlenimlerini ve yaptığı röportajları içeren ‘altı kitap’ kalacak asıl:

  • ‘Selanik’te Sela Sesi’
  • ‘Mübadelenin Yas Kardeşleri’
  • ‘Ah Vre Memleket: Mübadele Öyküleri’
  • ‘Özü Sözü Yanya’
  • ‘Mübadelenin Öksüz Çocukları’
  • ‘İki Vatan Yorgunları: Mübadele Acısını Yaşayanlar Anlatıyor’

Bugün ‘1924 Türk-Yunan mübadelesi’ üzerine bir bellek oluşmuşsa bunu İskender Özsoy’a borçlu Türkiye. 170’i ‘birinci kuşaktan’ olmak üzere, köklerinden kopartılıp başka bir vatana ekilen toplam ‘225 mübadille’ röportaj! İnatla ve bir kuyuyu kazar gibi, titizlikle. Böyle bir çalışma yapılamaz artık. İstense bile yapılamaz. Tanıkların hiçbirisi hayatta değil çünkü. Özsoy ‘mübadelenin öksüz çocuklarını’ konuşturmasaydı, onların anlattıklarından ‘altı kitap’ çıkartmasaydı, bilmem bugün mübadele üzerine çalışmak isteyenler, mübadele üzerine roman yazıp film yapmak isteyenler ‘rakamların kuru gerçeğinden’ başka bir şey bulabilirler miydi? Gerçi pek hevesli değiliz tarihimizde bizi utandıran, bize acı veren şeyleri hatırlamaya. Mübadele utandırmasa da acı vermiş uzun bir zaman; hatırlamak istememişiz pek, konuşmak, anlatmak…

screenshot-3.jpg

Bir Çağan Irmak’ın ‘Dedemin İnsanları’nı anımsıyorum, Türk-Yunan mübadelesi hakkında, 2011’de çekilmiş… Bir de Dilek Keser’le Ulaş Güneş Kacargil’in ortaklaşa yaptıkları ‘Evdeki Yabancılar’ı, 2013’te. O kadar. (Kendisi de üçüncü kuşak Girit mübadili olan Çağan Irmak Gülcemal gemisinde yaşanan bir tanıklığı, Girit’ten gelirken yaşanmış gibi kullanmış filminde, elbette İskender Özsoy’u kaynak göstererek!)

Edebiyatta daha fazla yer bulmuş mübadele ve göç. Tabii ki Yaşar Kemal’in ‘Bir Ada Hikâyesi’ dörtlemesi geliyor akla ilkin… Sonra ‘toplumsal travmalarımızın’ üzerine gitmeyi sorumluluk saymış Yılmaz Karakoyunlu’nun ‘Mor Kaftanlı Selanik’i… Birçoğu özellikle doksanlı yıllarda yayınlanan onlarca roman ve hikâye gecikmiş de olsa küçük bir külliyat oluşturmuş mübadele üzerine. Mübadelenin yüzüncü yılında ‘zorunlu göçmenlik’ hâlâ bir trajedi olarak meşgul ediyor Türkiye’yi ve insanlığı. İşte yanı başımızda Suriye. İşte Ukrayna. Esed’in devrilişinden sonra BBC Türkçe kamerasına şöyle dedi beyaz dişli bir Suriyeli, gülümseyerek: “Bugün ilk defa bir vatanım olduğunu hissettim!”

Başta İskender Özsoy’un araştırmaları ve röportajları olmak üzere, yabancı topraklarda nasıl karşılanacaklarını bilmeyen, evsiz barksız, Türkçesiz ‘yarım milyon’ insanın hikâyesini ele alan mübadele edebiyatı, ‘vatan yetimi’ olmanın anlamını, zorunlu göçün ruhta bıraktığı sızıyı günümüze taşıyor. İskender Özsoy bugün, kendi deyimiyle ‘mübadelenin başkenti’ Tuzla’da yaşıyor; günlerini okuyarak, yazarak, mübadiller üzerine faaliyet gösteren derneklerin etkinliklerine katılarak geçiriyor. Gazeteciliğe ise yalnızca ‘köşe yazdığı’ yerel Yenigün Gazetesi’nde devam ediyor. Bir ‘mübadele emekçisi’ o. Meraklısı ‘Bağlam Yayıncılık’tan çıkan kitaplarını, özellikle ‘İki Vatan Yorgunları’ ile ‘Mübadele’nin Öksüz Çocukları’’nı okumalı.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN