KARAR TV'de konuşan Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü Taha Özhan, 'Batı dışında diğer yerlerde Gazze'ye yönelik vicdani bir tepki yok. Büyük bir demokrasi açığı beraberinde ciddi vicdansızlığı da getiriyor. Bunun anlaşılabilir ve kabul edilebilir yönleri var ama kabullenilmeyecek şeyler de var. Bence sebebi çok açık, İslam dünyasında çok ciddi demokrasi açığı var. Geniş kitlelerin kendini ifade etmesi için asgari düzeyde demokrasi anlayışı söz konusu değil' dedi.
MUSTAFA SİVİŞ | KARAR
Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in yorumuyla ekranlara gelen Yüzleşme programına konuk olan Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü Taha Özhan, Türkiye ve İslam ülkelerinin, İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırıma neden sessiz kaldığına dair kritik tespitlerde bulundu. Batı ülkelerinin aksine buralarda demokrasi eksikliği olduğu ve bunun da beraberinde vicdansızlığı getirdiğine dikkat çeken Özhan, halklar ve yönetimler Filistin için ne kadar üzülürse üzülsün toplumsal demokratik bir tepkinin verilemediğini belirtti.
Taha Özhan, 'Gazze’de soykırıma dönüşen katliam, dünyada birçok şeyi harekete geçirdi. Peki, neden batı dışında kalan yerlerde vicdani bir tepki yok? Büyük bir demokrasi açığı beraberinde ciddi bir vicdan açığını da getiriyor. Bunun anlaşılabilir sebepleri ve kabul edilebilir yönleri var ama kabullenilmeyecek şeyler var. Bence sebebi çok açık, İslam dünyasında çok ciddi bir demokrasi açığı var. Geniş kitlelerin kendisini ifade etmesi için asgari düzeyde bir demokrasi anlayışı söz konusu değil. Böyle olunca bu ülkelerde yönetimler ve halklar bile Gazze konusunda hassasiyet sahibi olsa bile vicdanları harekete geçmiyor. Şu an Türkiye’deki Ak Parti iktidarına hangi eleştiri yapılırsa yapılsın, Tayyip Erdoğan sonuna kadar bu meselenin acısını hisseden birisidir, bu çok açık. Yönetim de geniş kitleler de bu yöndedir. Ama olgunlaşmış demokratik bir işleyiş, demokrasi ortamı olmayınca, bu vicdan, siyasal bir temsile ne iktidar ne de halklar düzeyinde kendisini gösteremiyor. Halkına zulüm etmiş antidemokratik Mısır yönetimi bile bu konuya dair acı hissediyordur, ama bu politikalara ve sokağa yansımıyor. Çünkü bunun için demokrasinin tesis edilmiş olması gerekiyor' şeklinde konuştu.
'O SOKAKLAR BİR GÜN HERKESE LAZIM OLUR'
'Bir kere tekil bir sorun üzerinden demokrasi duyarlılığının ortaya çıkması çok gerçekçi değil. Batı’da bugün o sokaklar sadece Gazze meselesi için on yıllardır dolmuyor, birçok farklı başlıkla uzun senelerdir o sokaklar bir şekilde doluyor. Ekonomi, vergi politikaları, yönetim kararları, kadın hakları, ırkçılıkla ilgili o sokaklar doluyor. Şöyle bir çelişki de söz konusu, Almanya’da hiç azımsanmayacak bir kesim Gazze konusunda utanılacak bir tavır içerisinde. Ama aynı Almanya geçen günlerde göçmen politikası ve ırkçılıkla ilgili bambaşka bir demokratik pozisyonu savunabiliyor. Yani burada tekil meseleler üzerinde ahlaki karneler çıkarılabilir ama asıl mesele o sokakların olgun bir şekilde dolması, toplumun canlı tepkiler vermesini sağlayacak olan pratik ortamın korunmasıdır. Ve işin önemlisi o sokaklar bir gün herkese lazım olur. Bunu unutmamak gerekiyor. Yönetimler de halklar da bir gün acı yaşar ve o sokaklardan tepki gelmesini bekler. Dolayısıyla bunu koruyacak ve sigorta olacak şey, demokratik ortamın tesis ve muhafaza edilmesidir. Bugün elinizde güç olduğu için o sokakları kapatabilirsiniz. Tıpkı Türkiye’de protesto yaptığı için kelepçelenerek gözaltına alınan gençlere yapıldığı gibi. Türkiye ve birçok yer bunu unutmuşa benziyor fakat bunun yeniden hatırlanması gerekiyor. Fakat ne olursa olsun tahminlerimiz haklı çıktı ve Gazze dünyadaki siyasal fay hatlarını bir ölçüde harekete geçirdi. Ciddi toplumsal ve entelektüel tartışmaların başlamasına neden oldu.'
'AMERİKA'NIN EN ELİT ÜNİVERSİTELERİ İSRAİL'İ PROTESTO EDİYOR'
'İsrail karşıtı ve Siyonist olmayan Yahudi gruplar, 7 aydır devam eden gösterilerin motor gücü olarak kabul edilebilir. Yaratıcı eylemler açısından açık ara sürükleyici bir rol alıyorlar. Eğitimli ve üst düzey bir grup. Şimdi bu üniversite eylemleri ile de birleşince çok daha etkili bir hale geldi. Bunlar Siyonizm karşıtı demokratik insanlar. İnsan haklarını önemsiyorlar ve bu gruplar arasında bir şekilde geçmişte hiç olmadığı kadar etkileşim yaşanıyor. Filistin katliamları yıllardır devam ediyor ama hiçbir zaman bu kadar yakın bir ilişki oluşmamıştı. Şu an burada bu ilişki tesis ediliyor ve gruplar buna öncülük yapıyor. Gösterilerin ana konuşmalarını ve yaratıcı eylemlerini yapanlar onlar. Bu arada yaratıcı eylem şeklinde nazikçe söylediğimiz her eylem çok sahici ve onların bireysel olarak katlanmak zorunda olacakları ciddi neticeleri barındıran eylemler. Yani gidip Brooklyn Köprüsünü kapatmak öyle kolay bir şey değil. Bunu yapanların hepsi belli bir yaş üzerinde ve meslek sahibi insanlar. Kullandıkları dilden eğitim seviyelerinin de yüksek olduğu anlaşılıyor. Ayrıca şunun altını çizmek gerekiyor, üniversite hareketi deyip de geçmemek lazım. Burada buna öncülük eden üniversiteler ABD’nin en elit okulları. Amerika’daki sağcı damar da, Trump destekçileri de bu üniversitelerden bahsederken doğal olarak elit okullar diyorlar. Peki, elit üniversite ne demek. Bir kere buraya gidenleri belli bir sosyoekonomik seviyeden olduğu da çok aşikar. O sosyoekonomik zengin çevreden olmayanların da ciddi anlamda başarılı öğrenciler olduğu kesin. Ve bu okulların kendi sosyal sermayesinin Amerikan elit sistemi içerisinde nerelere, ne hızla ulaşabileceğine dair de herhalde bir fikriniz vardır.'