KARAR TV’de konuşan PanoramaTR Direktörü Hatem Ete, 'CHP’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’yi taşıyan bir dile yönelmesi gerekiyor. Yani aktivist bir hareketten Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasi partiye dönüşmeyi başarmalı. Belediyelerde başarılan şeyin parti düzeyinde de hayata geçirilmesi lazım. Bu yapılırsa siyaset çok güzel bir hal alır' dedi.
Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'un yorumuyla ekranlara gelen Bi' Karar Ver programına konuk olan PanoramaTr Direktörü Hatem Ete, CHP'nin 31 Mart Yerel Seçimlerinde aldığı seçim galibiyetine ilişkin kritik değerlendirmelerde bulundu. Başarı getiren siyasi dili devam ettirerek geliştirmesi halinde CHP'nin 2028 seçimlerinde kazanmasının zor ama imkansız olmadığının altını çizen Ete, gerekli olan şeyin, sadece belediyelerle sınırlı olmayan ve partinin tüm teşkilatlarına yayılan kapsayıcı bir siyasi söylem olduğunu belirtti.
Ete, 'Adayların başarısı örnek ve model alınmalı, partinin hem teşkilat hem de siyasal söylem düzeyi, bu liderlerin geçirdiği süreci analiz edip partiyi ve yaklaşımı buna uyarlanmalı. CHP’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’yi taşıyan bir dile yönelmesi gerekiyor. Yani aktivist bir hareketten Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasi partiye dönüşmeyi başarmalı. Belediyelerde başarılan şeyin parti düzeyinde de hayata geçirilmesi lazım. Bu yapılırsa siyaset çok güzel bir hal alır' şeklinde konuştu.
İşte, PanoramaTr Direktörü Hatem Ete'nin kritik değerlendirmeleri...
'CHP İÇİN ZOR AMA İMKANSIZ DEĞİL'
'CHP bu yolda devam ederse 2028 Genel Seçimlerinde kazanabilir ama bu istikamette gidişatı da garanti değil. Nasıl Ak Parti’deki değişim için mümkün ama zor dediysek CHP’de de mümkün ama zor. Adaylar üzerinden ve o adayların gösterildiği stratejiden başlayarak Kılıçdaroğlu CHP’sinin son 4 yıldır inşa ettiği partinin sınırlarını, çeperlerini esnetme politikası vardı. Aslında bu stratejinin başarıya ulaşan tek unsuru büyükşehir belediye başkanlıkları ve aday tercihleri oldu. Bunun aksine Kılıçdaroğlu’nun politikası çok araçsal ve yüzeysel bir siyaset oldu. Parti diline dönüştürülemedi, partinin bunu sahiplenmesi sağlanamadı. Bu nedenle de en sonunda bu araçsallık, fırsatçılık olarak görüldü ve muhafazakar seçmende bir kabul görmedi.'
'Önümüzdeki dönemin sınavı şu bence: üçlü bir küme belirliyorum, bir CHP. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanında büyük bir muhalefet kümesi, onun dışında da bir iktidar alanı var. Bir kere CHP’nin kendi kitlesini dönüştürmesi gerekir, onları bu yeni yolun büyümeyi beraberinde getirdiğine ikna etmesi lazım. Bu siyasi bir parti için kolay değil, ciddi bir liderlik ve siyasi vizyonu zorunlu kılar. Her siyasi parti bu yola çıktığında başarılı olamıyor. Dolayısıyla CHP'nin bugüne kadar getirdiği seçmen, büyük oranda kimlik kaygıları üzerinden mobilize oluyor. Kırmızı çizgi siyaseti yürüten, bir mevzi pozisyonunu korumaya yönelik seçmen psikolojisi var. Geleceğe yönelik proaktif değil, savunmacı ve reaktif. Aman kimse alanımdan beni koparmasın yaklaşımını önemseyen bir seçmen var.'
'CHP AKTİVİZME DEĞİL TÜRKİYE'Yİ YÖNETMEYE TALİP OLMALI'
'Bugüne kadar CHP teşkilatı da bu duygular ile mobilize oldu. Parti ve seçmenini Türkiye’yi yönetme ve yönetmeyi arzu ettiği kesimlerin değer yargılarını hesaba katan bir siyasal projeye ikna etmeye ihtiyacı var. Bu kolay değil ama imkansız da diyemeyiz. CHP’nin ilk işi, muhalefet yarı alanında bir siyasi hegemonya oluşturmak. Adaylar üzerinden yerel seçimler dinamiklerinde yardımcı oldu, bunu başardı. Şimdi burada kalıcı bir oy büyümesi sağlaması lazım. Ama en nihayetinde bu da kazanması için yetmeyecek, üzerine bir de iktidardan oy alması gerekecek. Önümüzdeki 4 yıl bunun için yeterli bir süre. Buna inanan ve bunda kararlı olan bir siyasi hareket, başarabilir.'
'Ama aynı zamanda bu bir kapasite sorununu da beraberinde getiriyor. Yani bunu ne kadar yapabilecek, içindeki dirençleri ne kadar ikna edebilecek. Gelecek 4 yılda bunlara bakılacak. Adayların başarısı örnek ve model alınmalı, partinin hem teşkilat hem de siyasal söylem düzeyi, bu liderlerin geçirdiği süreci analiz edip partiyi ve yaklaşımı buna uyarlanmalı. CHP’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’yi taşıyan bir dile yönelmesi gerekiyor. Yani aktivist bir hareketten Türkiye’yi yönetmeye talip bir siyasi partiye dönüşmeyi başarmalı. Belediyelerde başarılan şeyin parti düzeyinde de hayata geçirilmesi lazım. Bu yapılırsa siyaset çok güzel bir hal alır.'