Görüşler

İran’ın tekrar başı açılmış yarası, muhalif Kürt grupları

İran’ın tekrar başı açılmış yarası, muhalif Kürt grupları

İran üzerine çalışan gazeteci Taha Kermani, İran’da faaliyet gösteren silahlı Kürt gruplara dair değerlendirmede bulundu.

Ortadoğu’da silahlı örgütlerin saldırıları sıcak haberken “İran’ın Kuzey Irak’a füze saldırısı” düzenlemesi gündeme damgasını durdu. Irak’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti olarak bilinen Erbil, İran’a karşı silahlı faaliyet gösteren Kürt kökenli örgütlerin barındığı kent tanınır. Avrupa’ya gönderilen sözde siyasi ve insan hakları aktivistleri başta olmak üzere çoğu elemanlarının eğitilip örgütlendiği yer Kuzey Irak’tır. Tahran yönetimiyle iyi geçinen Barzanistan iki tarafı elinde tutmaya çalışsa da zaman zaman ayarı kaçırmıştır. Kim bilir belki de sessiz sedasız emeklilik köşesine mahkûm kalan Mesut Barzani, bağımsızlık rüyasına daldığı zamanlar da bu örgütlerin telkiniyle hareket etmişti. Devrim Muhafızları 8 Eylül’de İran Kürdistanı Demokrat Partisi’nin (İKDP) Kuzey Irak’taki karargâhını hedef aldı. Köysancak kentindeki İKDP’ye ait bir kampa düzenlediği saldırıda 12 kişi ölmüş, 30’dan fazla yaralanmıştı.

İran hükümetinin uzun yıllar yatırım yaptığı Şii nüfus dahil Irak halkı nezdindeki meşruiyeti zedelenmiştir. Eğer Şii milisler ve Bağdat’taki siyasi dengelerin değişmesini bir kenara bırakırsak, Kuzey Irak’ta aktif bulunan Kürt silahlı gurupları şöyle sıralayabiliriz:

- Türkiye’yi hedef alanı olarak tanımlayan (PKK)

- Başta Suriye’nin Kürt bölgeleri iddiasında bulundukları alana odaklanan ve Irak’ın doğu ve Kuzey Doğusunu hedef alan örgütler

- İran’ın kürk ve Batı Azerbaycan bölgelerine odaklanarak örgütler

Bu fırsatta ilk iki gurubu es geçip, İran topraklarına yönelik çalışan örgütleri sırasıyla kısaca tanımlamaya çalışacağım;

İKDP; İran Kürdistanı Demokrat Partisi ismiyle bilinen örgütün kuruluş tarihi 1945’lere dayanır. İKDP’nin merkezi Erbil eyaletinin Köysancak kentindedir. Hiçbir zaman silahı bırakmayan bu örgüt uzun yıllar silahlı çatışmadan uzak durduğunu iddia ederek, siyasi faaliyetlere yöneldiğini ifade etmiştir. Fakat 20 Mart 2016’da İran-Irak sınırı üzerindeki bir Nevruz etkinliği sırasında, 20 yıl ara verdikleri silahlı mücadeleye tekrar başlama kararı aldıklarını açıklamıştı. Bu tarihten sonra hız kazanan çatışmalar İran’ın Kürdistan, Kirmanşah ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde gerçekleşmiştir. Kanlı çatışmanın tekrar gündeme gelmiştir. Devrim Muhafızlarının 8 Eylül’deki füze saldırısı da bu örgütün bir toplantısında gerçekleşmiştir. İranlı yetkililer silahlı faaliyetlerinin tekrar başlatılmasına karşılık yapıldığını vurgulamıştır. Haziran ayından bu yana yaşanan çatışmalarda bir hayli artış olmuştur. Kısa zaman diliminde teyit edilmiş sayılara göre İKDP en az 35 ve İran güçleri tarafından 22 kişi ölmüştür.

İran’daki terör gurupları, bölgenin etnik yapısını değiştirme çabaları kapsamında Irak ve Suriye’de olduğu gibi bilindik yöntemleri uyguluyor.

KOMELE, veya tam adıyla İran Kürdistanı Devrimci Emekçiler Topluluğu, İran ve Irak Kürdistanı merkezli sol kanat bir silahlı Kürt milliyetçisi teşkilatıdır. KOMELE’nin İKDP ile rekabet esasında kurulduğu iddia edilmekte. Ağustos ve eylül aylarında 5 üyesini kaybetmiştir. Türkiye’de HDP’li millet vekillerinin günlerce gündeminden hiç düşmeyen bir örgüt üyesi etkin karalama kampanyalarından biriydi. İdam cezasına çarptırılan ve daha sonra örgütün iki başka silahlı üyesiyle birlikte infaz edilen isimlerin başında ‘Ramin Hüseyin Penahi’ geliyordu. Ramin, Haziran 2017’de silahlı çatışmada yaralanarak yakalanmış ve üzerinden ağır makineli silah ve cephane çıkmıştır. KOMELE resmi Web sitesi örgüte mensup olduğunu teyit etmiştir. Fakat zamanla sözde İnsan Hakları Örgütleri bu militanı siyasi aktivist ve Kürt Aktivisti olarak tanıtıp geniş bir propaganda yapmışlardır. HDP İstanbul İl Örgütü’nün Resmi Twitter hesabı Ramin Hüseyin Penahi’ye şair diye hitap edip yürütülen kampanyada aktif rol almıştır. Türkiye’de İran’ın konsolosluk ve büyükelçilik binalarının önünde eylem düzenleyip olayı geniş düzeyde Türk basınına taşımaya çalıştılar. Ancak; ne İran İslam Cumhuriyeti’nin yargı sistemi mahkemenin şeffaf gerçekleşmediği hakkında çıkan söylentilere ikna edici bir açıklama getirdi ne de kampanya yürütenler zanlının almış olduğu askeri eğitimin yanı sıra üzerinden çıkan ağır silahların siyaset ve edebiyatla ilişkisini açıklalabildi. Sonuç şu ki; sicili bozuk İran’ın adalet sistemi, medya ve sözde insan hakları lobileri sayesinde kötü karakter oldu. KOMELE militanı, barışsever bir şair Kürt siyasi aktivist olarak ün kazandı. Sesi yüksek çıkan barış güvercinleri infaz edilen gencin etnik kimliğini öne sürerek bilindik bir pozla mağduriyet söylemi geliştirip, herkesi Kürt düşmanı olarak tanıtıyor ve bu kapsamda ellerinden geleni esirgemiyorlar.

PJAK, 2007 yılında kurulmuştur. Bu örgüt PKK’nın İran kolu olarak tanınır. PJAK’ın temmuz ayında 4 saldırı gerçekleştirdiği ve 5 üyesini kaybettiği kayıtlara geçmiştir. Sırf bir saldırıda 11 askerin öldüğü bilgisini açıklamıştır. Özellikle sınırdaki kasabalara saldırıp sivil halkı örgüte yardım etmedikleri gerekçesiyle katletmesi, PJAK ismiyle anılan eylemlerdendir. Örgütün önemli finans kaynaklarından biri kaçak mal güzergâhlarından aldığı haraçtır. İşsizlik yaygın olunca kaçakçılık meslek haline gelmekte. Adeta gümrük memurlarının rolünü üstenen örgütler arası rekabet, ara sıra kanlı çatışmalara neden olabiliyor. PJAK da faaliyetlerini insan hakları adı altında saklamakta. En son örnek 2015 yılında ‘Saman Nesim’ adlı bir üyesinin idam cezası üzerinden yürütmüştü. Günümüzdeki gibi yine HDP payına düşeni yapmıştır. Güney doğu ilçelerinde defalarca yürüyüş düzenleyerek Türkiye kamuoyunu etkilemeye çalışmış, Türk basınına taşımaya çalışmıştır. Tahran yönetiminin Ankara’ya karşı PKK ile işbirlik yaptığı iddiaları İran kolu PJAK’ın ortak sınırlardaki hareketlerinin görmezden gelindiği söylentileri ortaya konulmuştur. Bu yüzden de İran-Irak topraklarındaki terör örgütlerinin kamplarını bombalarken seçici davranmıştır.

PAK, Kürdistan Özgürlük Partisi adıyla bilinir. Irak topraklarında kurulan ancak İran içinde pek de aktif olmayan bir diğer örgüttür. PAK, İran’ın sınır bölgelerinde nadir eylemler gerçekleştirmesinin yanı sıra terör örgütü DEAŞ’a karşı özellikle Kerkük’te Iraklı peşmergelerle çatışmalara katıldı. Böylelikle bölgede ün kazanarak batı ülkelerinden finans desteği almayı başardı. Örgütün yaklaşık 4-5 milyon nüfuslu İranlı Kürt toplumunda ciddi bir sosyal tabana sahip olmadığı bilinir.

Bahsettiğim örgütler her ne kadar teorik olarak ağırlıkta radikal Sol ve Marksist olsalar da hepsinde Kürt milliyetçiliği baskın bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gurupların Irak ve Suriye’de olduğu gibi bölgenin etnik yapısını değiştirme çabaları ve asırlar önceden başka etniklerin tarihi topraklarına müddei olmaları bilindik yöntemlerindendir. Örneğin İran’ın özellikle kuzeybatı eyaletlerini “Doğu Kürdistan” adıyla tarih uydurma çabaları faaliyetlerinin ana başlıklarından sayılabilir. Bu ısrarı harita üzerinden değerlendirirsek amaçlarının İran’dan çok Türkiye sınırlarına yaklaşma çabası olduğu belirgindir. Fiziki olarak Kuzey Irak’ta toplanan bu örgütlerin Barzani yönetimiyle bu konularda müttefik olduklarının ipuçlarını medyalarında aramalıyız. Türkçe de yayın yapan “Rudaw Medya Ağı  tüm programlarında kasıtlı bir şekilde İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletinde bulunan tarihi Türk şehirleri Urmiye, Mahabad, Sulduz ve hatta Türkiye’nin İran’la sınır kapısı Bazergan’ı etnik kimliğini ters göstererek uyduruk adlarla kamuoyunu caydırmak peşinde. Tahran Türkiye sınırına yakın Türk şehirlere karşı güvenlik politikasını belki de Ankara’yı bu doğal potansiyele (Türk nüfusu) yaklaştırmamak amacıyla seçmektedir. Bu konuda İran Türklerinin kimlik arayışlarına bakmakta yarar var. Haklarını talep etmek için festivale dönüştürdükleri 4-5 Temmuz Babek Kalesi yürüyüşü, şehirden uzak ve tamamen sivil olmasına rağmen hükümetin sert tepkisine yol açmıştır. Bu yıl yürüyüşte 100’e yakın sivil vatandaş gözaltına alındı ve İnkılap Mahkemesi birçoğuna aylarca hapis cezası verdi. Gözaltına alınıp daha sonra hapis cezasına çarptırılan vatandaşların çoğu zaten yürüyüş yerine varmadan önce gözaltına alınmışlardı. Yani suç sayılan yürüyüşe katılma fırsatı dahi bulamamışlardı. Bu gibi tepkiler günümüzde özellikle etnik azınlıkların Türkiye gibi bireysel ve siyasal özgürlüklerin üst düzeyde olduğu bir ülkede inandırıcı olması güç olsa da komşu İran’da geniş ve etkin bir şekilde uygulanmakta. Merkezi Ankara’da bulunan ve İran üzerine çalışma yürüten Tebriz Araştırmaları Enstitüsü’nün konuyla ilgili yayınladığı analizde “Türkler için Babek ve Babek Kalesi zulme karşı bir direniş simgesidir” cümlesi yer almıştır. Şimdi aynı bölgede iki farklı gurubun özgürlük mücadele ve direniş simgeleri ile yaptığı eylemleri karşılaştırınca birinin teröre baş koyduğu, militanlarının şair ve siyasi aktivist olarak anıldığını görürken diğerinin sivil ve insani yolları minimum derecede uygulamakta ısrarcı olduğunu görüyoruz. Eli kanlı teröristler barış güvercini adıyla süslenirken milyonlarca Türk’ün sesi Tebriz’den Ankara’ya zor varıyor…

Taha Kermani

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir