İran Meclisi Eski Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Haşmetullah Felahetpişe, ABD'nin İran'a yönelik muhtemel saldırısını ele aldı. Felahetpişe, 'ABD, İran ile girilecek bir savaşın yönetilemeyeceğini iyi biliyor. O yüzden savaş ihtimali çok düşük." ifadelerini kullandı.
İranlı milletvekilleri, Tahran-Washington hattında yaşanan gerginliği, Fransa, Almanya ve İngiltere'nin Saudi Aramco saldırısından İran'ı sorumlu tutmasını ve ABD'nin İran'a yönelik muhtemel saldırısını değerlendirdi.
Yemen'deki çatışmaların yıpratıcı bir savaşa dönüştüğü için Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon ile Husilerin artık birbirlerinin zaaf noktalarını iyi yakaladığını belirten Felahetpişe, İran'ın bölgedeki askeri hareketliliğinin başka ülkelere karşı olmadığını savunarak, şunları kaydetti:
"Aramco'ya yönelik saldırının Yemenliler tarafından yapıldığı açıktır. İran'ın askeri sevkiyat yaptığı ve bu nedenle suçlu olduğu iddia ediliyor ancak bu, ülkenin iç işleyişiyle ilgili bir sevkiyat. İran, istikrarı hedefleyen stratejisiyle Suudi Arabistan'ın kaygılarını da dikkate aldığını göstermiştir."
''SAVAŞ İHTİMALİ DÜŞÜK''
Ülkesinin barış ve istikrarı hedefleyen stratejisinin etkili olması halinde savaş için atılan adımların da azalacağını ifade eden Felahetpişe, şöyle konuştu:
"İran kendini her türlü adıma hazırlamıştır ancak İHA düşürülmesinden bu yana ABD, İran ile girilecek bir savaşın yönetilemeyeceğini iyi biliyor. O yüzden savaş ihtimali çok düşük."
''3 ÜLKE ESAS DARBEYİ NÜKLEER ANLAŞMAYA VURDU''
Fransa, Almanya ve İngiltere'nin Aramco saldırısından İran'ı sorumlu tutan ortak bildirisinin Washington ile koordineli olarak şekillendiğini ileri süren Felahetpişe, "ABD, İran'ı yeni müzakerelere ve planlara mecbur etmek için maksimum baskı politikası yürütüyor. Açıklanan bildiri de bu kapsamda hazırlanmıştır. Bu suçlamaların diplomatik sürece hizmet etmeyeceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.
AB ülkelerini "ABD'nin hatasına ortak olmak" ile suçlayan İranlı politikacı, "Üç Avrupa ülkesinin ortak bildirisi, esasen en büyük darbeyi nükleer anlaşmaya vurdu. AB ülkeleri nükleer anlaşmadaki taahhütlerine uymamalarına rağmen başka bir konuyla ilgili İran'a karşı ortak bildiri yayınladı. O nedenle bu bildiri asıl darbeyi nükleer anlaşmaya vurmuştur. Avrupalılar tarafından şimdiye kadar nükleer anlaşmaya böyle bir darbe vurulmamıştı." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra İran'ın tavrının netleştiğini, AB ülkelerinin ise Tahran'a zaman kaybettirdiğini savunan Felahetpişe, "Avrupalılar İran'ı oyalıyor ve eğer diplomasiye dönmek istiyorlarsa bunu pratik planlarla yapmalılar. Mevcut halleriyle İran'ın zamanını çalıyorlar." dedi.
''İRAN'IN ELİNİ ZAYIFLATMAK İSTEDİLER''
Eski İran Meclis Başkan Yardımcısı ve reformist milletvekili Ali Mutahhari de İngiltere, Almanya ve Fransa'nın ortak bildirisinin siyasi olduğunu savunarak, "İngiltere, Fransa ve Almanya yayınladıkları ortak bildiriyle New York'ta bir müzakerenin olması durumunda İran'ın elini zayıflatmak istedi. Müzakerelerde ellerini güçlü tutmak ve İran'a karşı bir koz olarak kullanmak için bu açıklamayı yaptılar." dedi.
Nükleer anlaşmanın geleceğinin ABD'nin tavırlarına bağlı olduğunu kaydeden Mutahhari, Washington yönetiminin yaptırımları kaldırması durumunda müzakere masasının kurulabileceğini ve İran'ın bu noktadaki pozisyonunun net olduğunu ifade etti.
Mutahhari ayrıca Saudi Aramco saldırısına ilişkin, "İran'a yönelik yaptırımlar devam eder ve İran kendi petrolünü satamazsa bölgede bu tür olayların olması çok doğaldır." uyarısında bulundu.
- "AB ÜLKELERİNİN ORTAK BİLDİRİSİ WASHİNGTON DESTEKLİ"
İçişleri Komisyonu Sözcüsü Asgar Selimi ise AB ülkelerinin ABD'den aldıkları talimatla İran'a karşı ortak bildiri yayınladığını ileri sürerek, bu ülkelerin taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda Tahran yönetiminin nükleer anlaşma öncesi şartlara geri dönmesi gerektiğini söyledi.
Selimi, şunları kaydetti:
"AB ülkelerinin İran'a karşı bildirisi tek başlarına aldıkları bir karar değildir. Bu açıklamayı mutlaka ABD onlara dikte etmiştir. İran'a karşı yapıcı mesajlar verdikleri ve yumuşak çıkışlar yaptıkları zaman da bunu ABD ile istişare halinde yapıyorlar. Bugün İran'a karşı açıklama yapıyorlarsa ABD'den talimat aldıkları içindir."
''AB İRAN'A DAHA FAZLA BASKI UYGULARSA DÜNYA SORUN YAŞAYACAK''
ABD'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelere büyük destekte bulunarak onları "koruma güvencesi" verdiğini ancak Husiler gibi küçük bir örgütün Yemen'den attığı füzelerle Suudi Arabistan'ın petrol tesislerini çalışamaz hale getirebildiğini dile getiren Selimi, verilen onca desteğe rağmen güvenliğini sağlayamadıkları için hayali bir düşman icat etme peşine düştüklerini ve bu noktada da İran'ı suçlamayı seçtiklerini söyledi.
Selimi, ABD'nin İran'a yönelik askeri müdahale tartışmalarına ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
"ABD ve müttefikleri, İran'a karşı daha fazla baskı uygular ve askeri müdahalede bulunurlarsa tüm Basra Körfezi ve dünya enerjisi büyük bir sorun yaşayacaktır. ABD ve diğerleri böyle bir durumda ortaya çıkacak krizi izah edemeyecektir. O yüzden Suudi Arabistan'dan daha fazla para alabilmek ve silah satabilmek için hayali bir düşman uydurma peşindeler."
"BİR VARİL PETROLÜN MALİYETİ AB ÜLKELERİ İÇİN 110 DOLARDAN FAZLA"
İsfahan Milletvekili Ekber Türki, AB ülkelerinin "itimat edilecek ülkeler olmadıklarını" ve İran'ın önündeki fırsatları kaçırtmak istediklerini ileri sürdü.
Türki, "Mali kanal INSTEX'i kuracağız dediklerinde de zaman kazanmak istiyorlardı. Çünkü bu ülkelerin bir iradesi yok ve ABD'nin baskısı altında hareket ediyorlar." diye konuştu.
AB ülkelerinin petrol taşımacılığındaki maliyetleri düşürme peşinde olduğunu söyleyen Türki, "Petrol fiyatı 60-70 dolar olsa da taşımacılık noktasında meydana gelen sorunlar nedeniyle hâlihazırda bir varil petrolün maliyeti AB ülkeleri için 110 dolardan fazla. Söz konusu ülkeler bu masrafları biraz azaltmanın ve maliyetleri düşürmenin peşinde." ifadelerini kullandı.
''ÖNÜMÜZE ÇOK ÇETİN BİR SÜREÇ VAR''
Tahran Milletvekili Kasım Mirzayi, İran'ın bölgesel bir güç olmasını ve etkisini artırmasını istemeyenlerin süreci büyük bir krize doğru sürüklediğini savundu.
Mirzayi, "Hem bölge hem de uluslararası düzeyde önümüzde çok çetin bir süreç var. İran, komşuları ve bölge ülkeleriyle yapacağı iş birliği sayesinde etkili bir strateji geliştirebilir ve doğudaki tüm ülkelerle oturup sorunları çözebilir ancak başka ülkelerin müdahale etmemesi şartıyla." şeklinde konuştu.
İranlı politikacı ayrıca ABD'nin nükleer anlaşmaya dönmesi durumunda uluslararası düzeyde kabul gören bu anlaşmanın bölgesel meselelerin halledilmesi konusunda iyi bir imkan oluşturacağını vurguladı.
TAHRAN/AA