Doç. Dr. Teoman Yanmaz, akciğer kanserinin tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturduğunu belirterek, "Türkiye'de her yıl 50 bin civarında yeni akciğer vakasıyla karşılaşıyoruz. Erkeklerde ise 50 yaşından sonra görülme sıklığı artıyor" dedi.
Akciğer kanserlerinin temel nedeninin sigara olduğunu belirten Memorial Şişli Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Teoman Yanmaz, '17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Günü' nedeniyle akciğer kanseri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi.
Sigara tüketim sayısı arttıkça ve kullanım süresi uzadıkça kanser riskinin artacağını ifade eden Doç. Dr. Teoman Yanmaz, "Sigarayı bırakanlarda yıllar içinde akciğer kanseri riski yeniden azalarak yaklaşık 15 yıldan sonra hiç sigara içmemişlerle aynı seviyeye gelir. Mesleki olarak çeşitli kanserojen maddelere maruz kalanlarda (madenciler, tersane işçileri gibi) akciğer kanseri riski artar. Özellikle bu tür mesleklerde bulunup sigara tiryakisi olanlarda kanser riski katlanarak artar" diye konuştu.
10-15 YILDA AKCİĞER KANSERİ VAKALARI AZALACAK
Akciğer kanserinden korunmada en önemli faktörün sigarayı bırakmak olduğunu anlatan Doç. Dr. Teoman Yanmaz, "Türkiye'de son yıllarda sigara konusunda ciddi sınırlamalar getirilmesi sonucunda önümüzdeki 10-15 yıllık süreçte akciğer kanseri görülme sıklığının azalması beklenmektedir. Akciğer kanserinin erken teşhisinde tarama yöntemi kullanılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.
ABD'nde sigara içicilerinde veya 15 yıldan daha önce sigarayı bırakmış olanlarda 55 yaşından itibaren her yıl düşük doz bilgisayarlı tomografi çekilmesi önerilmektedir. Bu şekilde akciğer kanserinin henüz herhangi bir şikayet olmadan erken teşhis edilip tamamen ortadan kaldırılması gerçekleşmektedir" ifadelerini kullandı.
HANGİ BELİRTİLERLE ORTAYA ÇIKIYOR?
Doç. Dr. Teoman Yanmaz, akciğer kanserlerinin belirtilerini de şöyle sıraladı:
"Öksürük, göğüs, sırt ya da omuz ağrısı, nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve kanlı balgamdır. Sigara tiryakilerinde öksürük sık görülen bir yakınma olduğundan sıklıkla hasta tarafından dikkate alınmayıp doktora geç başvurmaya neden olabilir. Bütün bu sayılan yakınmalara karşın akciğer kanserlerinin birçok türü erken evrelerde ciddi belirti vermez ve hastalık fark edildiğinde ileri aşamaya geçmiş olur. Akciğer kanserinin tanısında akciğer röntgeni , bilgisayarlı tomografi ve PET-CT gibi yöntemler kullanılmakla birlikte kesin tanı için çoğu zaman bronkoskopi yöntemiyle ya da bazen dışarıdan direkt olarak bir iğne yardımıyla biyopsi alınması gerekir. Bu şekilde akciğer kanserinin doku tanısı ve ne tür bir kanser olduğu görülür ve ona göre tedavi planlaması yapılır."
"TEDAVİ İÇİN EVREYİ BİLMEK GEREKLİDİR"
Lenf bezlerinden alınan örneklerle kanserin evresini belirlediklerini ifade eden Doç. Dr. Teoman Yanmaz, tedavide uygulanacak yöntemleri şu sözlerle anlattı:
"Akciğer kanserinin tedavisine karar vermek için mutlaka hangi evrede olduğunu tam olarak bilmek gerekir. Bunun için PET-CT, BT, MR yöntemleri kullanılır. Bazen bu yöntemlerin dışında mediastinoskopi dediğimiz bir yöntemle kabaca 2 akciğer (sağ-sol) arasında kalan bölgedeki lenf bezlerinden örnek alınarak kanserin buraya yayılıp yayılmadığı tespit edilir. Doku tanısı ve evreleme yapıldıktan sonra hastanın tedavisine geçilir. Küçük hücre dışı akciğer kanserinde temel tedavi şekli cerrahidir. Erken evre küçük hücre dışı akciğer kanserleri tümörün yerleşim yerine göre yapılan operasyonla ortadan kaldırılır.
Bölgesel lenf bezlerine yayılmış vakalarda ise tedavi temel olarak radyoterapi ve kemoterapinin birlikte uygulanmasıdır. Uzak organlara metastaz yapmış (4. evre) tümörlerde çoğunlukla tek başına kemoterapi uygulanır. Daha az oranda (yaklaşık tüm akciğer kanseri hastalarının yüzde 10-15'i) görülen küçük hücreli akciğer kanseri hastalarında hastalık erken evrede de yakalansa cerrahi tedavi genellikle faydasızdır. Bunun yerine 4. evre olmayan tüm vakalarda ön planda radyoterapi ve kemoterapi tedavisi yapılır. 4. evre küçük hücreli akciğer kanseri hastalarındaysa kemoterapi temel tedavi şeklidir."
"HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER BAŞARIYI ARTIRIYOR"
Son yıllarda hedefe yönelik tedavilerin ön planda olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yanmaz, "Bunlardan en önemlileri küçük hücre dışı akciğer kanserlerinde bazı hastalarda görülen belirli mutasyonlara karşı geliştirilmiş hedefe yönelik (akıllı bombalar) tedavilerdir. EGFR, ALK , ROS-1, BRAF, HER2neu gibi genlerdeki değişikliklere yönelik geliştirilen ilaçlar bu konuda çığır açmıştır. Bu ilaçlar 4. evre akciğer kanserinde kemoterapiye gerek olmaksızın ve kemoterapiden daha etkili tedavi imkanları sunmuşlardır.
Bir diğer önemli gelişme immünoterapi yöntemlerinin akciğer kanserlerinde etkili olduğunun gösterilmesidir. Özellikle tümörün bağışıklık sisteminden kaçmak amaçlı kullandığı PD-1–PD-L1 aksına yönelik geliştirilen ilaçların tüm akciğer kanseri türlerinde etkili olduğu gösterilmiştir. Bölgesel yayılmış ya da uzak organlara sıçramış akciğer kanserlerinin tedavilerinde tek başlarına ya da kemoterapiyle kullanılmalarının hastalığın geriletilmesine ciddi katkı sağladığı gösterilmiştir.
Bunun dışında yeni teknolojik hassas (çevre dokuya zarar vermeden sadece tümöre etki eden) radyoterapi yöntemlerinin ileri evre akciğer kanserlerinde sadece hastanın şikayetlerini geriletmekle kalmayıp tedavinin tüm başarısını ve hayatta kalma oranlarını arttırdığı gösterilmiştir" ifadelerini kullandı.
İSTANBUL/DHA