Bu terörist kime benziyor?

Almanya’nın Magdeburg kentinde sevimli bir Noel pazarı. Cuma akşamı tıklım tıklım dolu.

Bir BMW marka araba pazara son hızla daldı, 400 metre boyunca insanları biçti.

En az 5 ölü, 15’i ağır 200 yaralı var.

Her yaştan insanlar var ölülerin ve yaralıların arasında.

Bu korkunç vahşette ilk akla gelen daha önce Berlin’de bir Noel pazarına tırla giren IŞİD, El Kaide benzeri bir örgütün saldırısı olduğuydu.

Canlı yakalanan saldırganın profiliyle ilgili ilk bilgiler de bu şüpheyi doğrulamıştı.

BMW’yi süren saldırgan Suudi Arabistanlıydı ve adı Taleb Abdulmohsen’di.

AfD, Elon Musk, her ülkeden aşırı sağcı, Türkiye’den Suriye’deki laik diktatör devrildiği için depresyona girenler beklenen tepkileri vermeye başladılar.

Musk, buna “öldüren merhamet” dedi ve “aptal işe yaramaz” dediği Başbakan Scholz’u istifaya çağırdı. Aşırı sağcı, göçmen karşıtı AfD’nin bir sözcüsünün açıklamasını “tek yol AfD” diyerek paylaştı.

Konu hızlıca potansiyel tehlike göçmenlere, Suriye’de İslamcılara verilen desteğe, İsrail’in ne kadar haklı olduğuna bağlanıyordu ki katilin sürpriz profili ortaya çıkmaya başladı.

Aktif bir Twitter kullanıcısıydı. 121.378 tweet atmıştı.

Ama adını Google’layanlar daha da sürpriz içeriklerle karşılaştılar.

Çünkü saldırgan birkaç yıl önce BBC, SkyNews, FAZ gibi prestijli medyalara röportajlar vermiş bir isimdi.

50’li yaşlardaydı.

Suudi Arabistanlı bir Şii aileden geliyordu.

2006 yılında dini baskı ya da işlediği bir suçtan dolayı, tıp eğitimine devam ederken Almanya’ya gelmişti.

Psikiyatr olmuştu ve 18 yıldır son olarak da hapishanelerde psikiyatr olarak çalışıyordu.

onun

Ama kimliğinin en baskın özelliği bunlar değildi: Çok sert bir İslam karşıtıydı.

Suudi Arabistan’da Şii olmanın getirdiği bir travmayla mı bilinmez, kendi kimliğine, İslam’a karşı nefret doluydu.

2019 yılında FAZ gazetesine verdiği röportajda kendisini “Tarihin en saldırgan İslam eleştirmeni” olarak tarif etmişti.

2016'da Twitter’a da sadece “İslam’a karşı yazmak için girmişti.

8 yılda paylaştığı 121.378 gönderinin özeti radikal bir İslam karşıtlığıydı.

Buna sıkı bir İsrail taraftarlığı hatta Siyonizm destekçiliği eşlik ediyordu. Hamas, Gazze üzerine ırkçı, nefret dolu tweetler atmıştı. Büyük İsrail haritalarını destek mesajları eşliğinde paylaşmıştı.

Bu aktif anti-İslam profilini aktivizme de çevirmişti.

“wearesaudis.net” isimli bir internet sitesi kurarak, dini baskı yüzünden Suudi Arabistan’dan kaçmak ve Batı’ya iltica etmek isteyenlere, özellikle de kadınlara yardım etmeye başladı.

Bu Batı medyasının üzerine atlayacağı bir profildi.

FAZ, BBC, Skynews onun bu çalışmalarını öven haberler yaptılar.

BBC, onu “Suudi bir sürgün tarafından kurulan bir web sitesi, diğer eski Müslümanların Körfez ülkelerindeki zulümden kaçmalarına yardımcı oluyor” diye tanıtmıştı.

FAZâ verdiği röportajda anti-İslam fikirlerini anlattı:

“Aynı zamanda İslam'ı eleştirmekten de hiç vazgeçmediniz; Twitter'da her hafta din karşıtı argümanlar içeren onlarca tweet atıyorsunuz.

Ben tarihteki en saldırgan İslam eleştirmeniyim. Bana inanmıyorsanız Araplara sorun.

Eleştirinin amacı nedir?

İnsanların kendi başlarına düşünmeyi öğrenmelerini istiyorum. Twitter'da benim yüzümden İslam'dan çıkmak isteyen çok sayıda Müslüman var. Ben bu insanlara hep şunu yazıyorum: “Hayır, benim yüzümden İslam’dan ayrılırsanız bunu kabul etmem. Bu sizin kendi inancınız olmalı.

Tüm tecrübelerinize rağmen kadınların eşit haklara sahip olduğu bir İslam'ın olabileceğine inanıyor musunuz?

Hayır, öyle düşünmüyorum. İyi İslam diye bir şey yoktur.”

Bu radikalizm ve aktivizm bir süre sonra Müslüman ülkelerden gelenlere kapılarını açan Alman devletine ve ırkdaşı ve eski dindaşı göçmenlere nefrete dönüştü.

Merkel’in Almanya’nın kapılarını Suriyelilere açtığı için öldürülmesi gerektiğini söyleyecek kadar nefret doluydu:

“Almanya’da ölüm cezası olmadığı için Merkel, Avrupa’yı İslamlaştırmaya dönük gizli projesi nedeniyle hayatının geri kalanını hapiste geçirmelidir ama eğer ölüm cezası geri getirilirse öldürülmeyi hak ediyor.”

Bu nefretle AfD taraftarı oldu. AfD’lilerin ve Amerikan sağcılarının platformlarında konuştu.

Tabii Elon Musk’ın, İngiltere’den İtalya’ya her türlü diğer aşırı sağcının hayranı, Radio Genova gibi hesapların sıkı takipçisiydi.

X hesabındaki kapak fotoğrafına bir tüfek koymuştu.

Profilinde Almanya’ya öfke kusuyordu:

“Almanya’yı ülke içinde ve dışında Suudi sığınmacıları avlıyor” , “Avrupa’yı İslamlaştırmak istiyor ”, “Sokrates’in öldürülmesinden Alman ulusu sorumlu”

Aralık 2023’te X’te Alman devletini, Suudi Arabistanlı mültecilere zulmetmekle suçlamıştı:

“Sizi temin ederim ki intikam yüzde 100 gelecektir. Hayatıma mal olsa bile.Bunun bedelini Almanya ödemek zorunda kalacak. Çok büyük bir bedel.”

Arapça bir mesajında da tehditler savurmuştu:

“Sizi temin ederim ki Almanya savaş istiyorsa bunu yapacağız. Almanya bizi öldürmek isterse onları katlederiz, ölürüz ya da gururla hapse gireriz. Bütün barışçıl yolları tükettiğimiz için polisten, emniyetten, savcılıktan, yargıdan, İçişleri Bakanlığından yeni suçlarla karşılaştık. Barışın onlara hiçbir faydası yok.”

2023 yılında onunla teması olan Suudi bir kadın adını vererek “Almanlara yönelik bir saldırı yapacağını” ihbar eden bir mail atmıştı. Ama maili yanlışlıkla ABD’de bir karakola göndermişti.

2013 yılında bir hakaret davasından aldığı cezadan başka sabıkası yoktu.

Suudi Arabistan, birkaç kez Almanya’da iadesini istemişti.

Ama Almanya, iadesini reddedip, siyasi sığınma hakkı vermişti.

Ama bu kendi toplumundan başlayan nefret, Almanlardan nefrete vardı.

Ve dediğini yaptı.

Kiraladığı bir BMW ile Noel pazarında katliam yaptı.

Taleb Abdulmohsen, terör uzmanlarını bile şok eden bir terörist profili.

Kimse Almanya’ya fazlasıyla entegre olmuş, ateist, Batılılar gibi olmuş bir psikiyatrın katliam yapabileceğini herhalde düşünmezdi.

Meczup da denip bir kenera atılacak bir profil değil. O yüzden hala aslında takiyye yapan bir cihatçı olduğunu iddia edenler var.

Halbuki nefretin tek bir biçimi yok. Her türlü derin nefret şiddeti doğurur

Kendisinden, kendi kimliğinden nefret de tehlikeli ve yıkıcı bir duygu.

Taleb Abdulmohsen profili de az görünen, sıradaşı bir profil sayılmaz.

Bu self-nefret münferit değil.

Avrupa siyasetinde bile pek çok örneği var artık.

Aşırı sağcı, İslam karşıtı Somali asıllı Hollandalı Ayan Hırsi, solcu ailesiyle 1980’de Türkiye’den bir botla kaçırılmış, şimdi göçmen karşıtlığı yapan Dilan Yeşilgöz, Cem Özdemir, İngiliz Muhafazakar Parti’deki göçmen karşıtı eski göçmen siyasetçiler ilk akla gelenler…

Ama kendi kimliğinden, toplumundan, kültüründen nefret bize de çok tanıdık bir profil. Türkiye’nin radikal modernleşme ve Batılılaşma deneyimi bu profilden çok fazla insan yetiştirdi.

Türk modernleşmesinde dindarlık köyde, taşrada bırakılması gereken bir geri yaşam tarzı oldu. Neredeyse bütün modernleşme, şehirlileşme bu geri yaşam tarzından kurtulmanın karşıt kimliği olarak ortaya çıktı.

Ama bu dinden çıkma aşamasına da pek varmadı.

Son zamanlarda İslam’dan arkasını yakarak çıkanların, ani aydınlanmayla gözleri kararıp eski hukuk tanımayanların ise kamusal tartışmaya, kutuplaşmaya odun atmak dışında bir katkısı pek olmuyor.

Dinle olan şahsi travmasını topluma nefrete dönüştürmenin bir aydınlanma olduğu da meçhul.

En azından kendinden başka kimseyi aydınlatmayan bir aydınlanma bu.

Ama tabii ki bir anda hidayete erenler gibi, ani seküler aydınlanma yaşayanların da bağra basıldığı ortamlar, ülkeler var.

Bu profilleri bekledikleri sosyal değişimin öncüsü olarak görüp heyecanlananlar, onlara olduklarından daha fazla anlam yükleyenler, onların dönüşümünü, saf değiştirmesini, itirafçılığını kendi fikirlerinin doğrulanması için fırsat olarak kullananlar hep oldu.

Taleb Abdulmohsen de benzer bir muamele görmüş. Ortadoğu’da dini baskı altındaki kadınları kurtaran bir kurtarıcı olarak bağra basılmış, hiçbir temsil gücü olmayan bu profile umutlar bağlanmış, radikalliği, İslam karşıtlığı adı altında büyük kitlelere düşmanlığı görmezden gelinmiş.

Sonuç nefretin seküleri, dincisi, aydınlanmışı, aydınlanmamışı olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek oldu.

Müzakereye kapalı olan fikirler kendi içinde çürür, kurucu ötekisi başkaları olan kimlikler insanların ahlakını bozar, kendi toplumuyla ilişki kuramayan, iknadan tümden vazgeçen, onu şeytanlaştıran hiçbir aydınlanma, özgürleşme de o toplumu özgürleştiremez, aydınlatamaz.

Başkasına benzemeye çalışan saygın da olmaz.

Bazen bu radikallikten terörist bile çıkabilir.

YORUMLAR (112)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
112 Yorum