Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları son sekiz yılda iki katına çıkarak 2023'te 66 bine çıktı.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarına dair başlatılan soruşturma sayısı, 2023 yılında sekiz yıl öncesine göre iki katına çıkarak 66 bini aştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise, 2023 yılında güvenlik birimlerine bildirilen 242 binden fazla çocuğun yaklaşık yüzde 12'si cinsel istismar mağduruydu. Bu da 29 bin çocuğa denk geliyor.
Meta'dan Narin Güran soruşturması ile ilgili Whatsapp açıklaması: Elimizde veri yok, depolanmıyor
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Adalet Bakanlığı, cinsel suçlarla mücadelede cezaların artırılması gibi önlemler aldığını ve bu konuda titizlikle çalışıldığını vurgulasa da, uzmanlar çocuklara yönelik şiddetin artışını endişe verici buluyor. Özellikle kız çocuklarının cinsel istismarın ana mağdurları olduğunu belirten veriler, çocuklara yönelik bu suçların "sistematik ve politik" olduğunu savunan uzmanlarca daha geniş bir soruna işaret ediyor.
Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM), bu vakaların sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu belirtiyor ve cinsel istismar kadar fiziksel, duygusal kötü muamele ve ihmalkârlığın da dikkate alınması gerektiğini söylüyor. Uzmanlar, özellikle aile içi istismar vakalarının yaygın olduğuna ve çoğunlukla göz ardı edildiğine dikkat çekti.
Buna karşılık Adalet Bakanlığı, cezasızlığın arttığı iddialarını reddederken, bu suçlarla bağlantılı olarak 23 binden fazla kişinin cezaevinde bulunduğunu ifade ediyor.
'CEZASIZLIK ORANI CİDDİ BİÇİMDE ARTTI'
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçu Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesiyle düzenleniyor. 2023 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde karara bağlanan TCK 103’e ilişkin dosyaların yüzde 34’ünde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. 2013’te bu oran yüzde 21'di.
Buna göre 2023'te mahkemede karara bağlanan çocukların cinsel istismarı davalarında da 7 bin 88 sanık için mahkumiyet kararı verildi.
2013'te mahkumiyet kararı verilen sanık sayısı 13 bin 925 olmuştu. UÇM uzmanları, bu verilerle ilgili, "Özetle, elimizde daha fazla çocuğa yönelik cinsel istismar suçu vakası varken, daha az kovuşturma ve mahkumiyet kararı verilen, daha az sayıda sanık bulunuyor" yorumunda bulunuyorlar.
"Bu demek oluyor ki çocuğa yönelik cinsel istismar suçu artarken, cezasızlık oranı da ciddi biçimde artmış durumda. Faillerin cezalandırılmadığı bir sistem ise her gün daha fazla vaka ve mağdur üretmeye mahkumdur" diye ekliyorlar.
ÇOCUKLARI KORUMAK İÇİN HANGİ ADIMLAR ATILDI?
Adalet Bakanlığı, çocukların cinsel istismarı suçlarında "cezasızlığın arttığı" sonucunun çıkarılamayacağını savunuyor. Bakanlığın paylaştığı verilere göre, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarla bağlantılı olarak bugün itibariyle 23 binden fazla tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde.
Bakanlık, bu suçlara verilen cezaların yasal düzenlemelerle artırıldığına da dikkat çekiyor. Örneğin, 2016'da yapılan mevzuat değişikliğiyle saldırıya uğrayan çocuğun 12 yaşından küçük olması durumunda, ceza alt sınırı uygulaması getirildi.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının süresi 30 yıl yerine 39 yıla çıkarıldı. 15 yaşını bitirmiş çocukların "cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişkiye girmesi halinde" sanığa verilecek ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis iken, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olacak şekilde artırıldı.
Türkiye çocukları koruyan bazı uluslararası sözleşmelere de taraf. Birleşmiş Milletler'in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Türkiye'de 1995'ten bu yana yürürlükte. 54 maddeden oluşan anlaşma 18 yaş ve altındaki herkesin, eğitim, oyun oynama, beslenme, sağlık ve barınma, mahremiyet ve şiddet ile istismardan uzak olma hakkını güvence altına alıyor.
'ERKEK ŞİDDETİNİ MEŞRULAŞTIRAN BİR ALTYAPI HAZIRLANIYOR'
Kanunlar ve uluslararası anlaşmalar gibi çocuk koruma mekanizmalarının "yeterince hayata geçirlememesinin" artan şiddetle bağlantılı olduğunu savunanlar da var.
Uluslararası Çocuk Merkezi, çocuklara yönelik şiddet ve istismarı, "kapalı toplum yapısının hakim olduğu ve 'aile' mefhumunun kutsal kabul edildiği" toplumlarda kamuoyuna yansıması "oldukça güç" bir mesele olarak ele alıyor.
Avukat İpek Bozkurt, çocuk cinayetlerinin "kadın cinayetleri gibi politik" olduğunu düşündüğünü söylüyor.
Bozkurt bunun sebebini şöyle açıklıyor:
"Bu cinayetlerde işlenen suçtan dolayı ceza görmemekten, cezasızlıktan faydalanmak var. Bu da iktidardaki bazı yöneticilerin, rol model olarak görülen kişilerin söylemlerinin toplumda karşılık bulmasıyla mümkün.
"Yani onlar, eğer işte 'aile bizim için önemlidir, aile içinde ne olursa aile içinde kalır' diyorsa, ya da 'şöyle giyinen kadınların hepsi günahkardır' diyorsa erkek şiddetini meşrulaştıran bir altyapı hazırlıyor."
UÇM uzmanları, Türkiye'nin 2021'de İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının "kadın cinayetleri gibi çocuklara şiddeti de artırdığını" savunuyorlar.
Kız çocuğunun zorla evlendirilerek çocuk yaşta anne olması, "kadının yerinin annelikle sınırlandırılması" gibi toplumsal cinsiyet sorunlarının en acı bazı sonuçlarının kız çocuklarının şiddet görmesi ve vahşice öldürülmesi olduğunu söylüyorlar.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yayınlarına göre, çocuklara yönelik şiddete maruz kalma riskini artıran diğer faktörlerden biri de, yetersiz eğitim.
Cinsel eğitim ve çocuk hakları konusundaki eksiklikler, çocukların kendilerini savunma ve istismarı bildirme kapasitelerini olumsuz etkileyebiliyor.
Buna ek olarak ailelerin sosyoekonomik durumlarındaki kötüleşmeler çocukların şiddet görme riskini artırıyor.