Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt'un "Nüfusumuz 2040'lara doğru 88 milyona ulaştıktan sonra yatay azalan bir eğilime girecek. 2070'lerin ortasına doğru 70 milyonun, 2100'de 50 milyonun altına düşüyor" açıklaması dikkat çekti. Eryurt, gelişmiş ülkelerin tamamında doğum oranlarının zamana yayılmış şekilde düşük seviyelere geldiğine, bu değişimin Türkiye'de ise çok hızlı gerçekleştiğini vurguladı.
Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt, hazırladığı nüfus projeksiyonu ve Türkiye'de doğurganlık hızının düşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eryurt, Türkiye nüfusunun 2040'lara yaklaşıldığında 88 milyona ulaşmasının, ardından 2070'lerde 70, 2100'de ise 50 milyonun altına düşmesinin beklendiğini söyledi.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN DÜŞÜK NÜFUS ARTIŞ HIZI
Türkiye'de de son açıklanan nüfus istatistiklerinde ülke nüfusunun 85 milyonun biraz üzerinde olduğunu, ancak nüfusun bir önceki yıla göre sadece 93 bin kişi arttığını ifade eden Eryurt, Cumhuriyetin 100'üncü yılında, Cumhuriyet tarihinin en düşük nüfus artış hızına tanık olduğumuzu söyledi. Eryurt, son açıklanan doğum istatistiklerine göre, Türkiye'de doğum oranının 1,51 çocuğa düştüğünü belirtti.
İSTANBUL, ANKARA VE İZMİR
İstanbul, Ankara ve İzmir'de doğum oranlarının 1,2 çocuğa kadar düştüğünü ifade eden Eryurt, Türkiye genelinin, bu 3 ili takip ettiğini ve bu düşme eğiliminin var olan tabloda devam etmesinin beklendiğini ifade etti. Prof. Dr. Eryurt, Türkiye ile benzer özelliklere sahip İspanya ve İtalya gibi ülkelerde 10 yıl içerisinde, doğum oranlarının 1,5 çocuktan 1,2 çocuğa düştüğünü belirtti.
Türkiye'de doğum oranının 1,2 çocuğa düşeceği ve sonrasında da sabit kalacağını öngören Eryurt konuyla ilgili şöyle konuştu:
"Türkiye nüfusu için uzun süredir '100 milyona ulaşır mı' diye bir beklenti söz konusuydu. Projeksiyon sonuçları, bırakın 100 milyonu 90 milyona ulaşamayacağımızı gösteriyor. Türkiye nüfusu 2040'lara doğru yaklaşık 88 milyona ulaştıktan sonra yatay azalan bir eğilime girecek ve 2050'lere kadar bu şekilde devam edecek. Türkiye nüfusu, 2070'lerin ortasına doğru 70 milyonun, 2100'de 50 milyonun altına düşüyor."
2050'DE 10 MİLYONA DÜŞECEK
15 yaş altı nüfusun azalma eğilimini devam ettireceğini söyleyen Eryurt, projeksiyona göre 15 yaş altı nüfusun 2050'de 10 milyona, 2100'de 4 milyona kadar düşeceğini öngördü. Eryurt, 15-64 yaş aralığı vatandaşların çalışma çağı nüfusunun aynı oranda devam edeceğine dikkat çekerek 2050'lere kadar çalışma çağı nüfusunun, oransal olarak yüzde 60'lar civarında kalacağını söyledi.
2075 itibarıyla çalışma çağı nüfusunun, yüzde 60'ların altına düşmeye başlayacağını belirten Eryurt, 2100'e geldiğimizde yüzde 50'lere düşeceğini vurguladı.
Eryurt "2050'lerin ilk yarısında her 4 kişiden birinin, 2070'lerin ortasında her 3 kişiden birinin 2100'lere doğru her 10 kişiden 4'ünün 65 yaş üzeri nüfusa dahil olmasını bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
'EN KALABALIK GRUP EN YAŞLI GRUP OLACAK'
TÜİK, her 5 yılda bir nüfus piramitlerini revize ettiğine dikkat çeken Eryurt, "2100 yılında bizim 1960-70'lerde sahip olduğumuz nüfus piramidinin tersine tanıklık etmiş olacağız. En kalabalık grup, en yaşlı gruplar olacak. TÜİK, bildiğim kadarıyla bu ay sonuna doğru paylaşacaklar. Oradaki öngörüler de aslında doğurganlığın düşme eğilimini devam ettireceği şeklinde, sonuçlarımızın benzer olacağını tahmin ediyorum" şeklinde konuştu.
TÜRKİYE'DE ÇOK HIZLI GERÇEKLEŞTİ
Eryurt, gelişmiş ülkelerin tamamında doğum oranlarının zamana yayılmış şekilde düşük seviyelere geldiğine, bu değişimin Türkiye'de çok hızlı gerçekleştiğine dikkati çekti. Yaptığı çalışmada, Türkiye'de kadınların yüzde 45'inin istediğinden az çocuğa sahip olduğunu, bu oranın üniversite mezunu ve çalışan kadınlarda yüzde 60'lara çıktığını aktaran Eryurt, çiftlerin istedikleri sayıda çocuğa, istedikleri zaman sahip olmalarını sağlayacak koşulların ve imkanların oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Eryurt, doğurganlığın arttırılması için alınabilecek önlemlere ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çiftlerin istedikleri sayıda çocuğa sahip olmalarının önünde birtakım engeller var, iş ve aile yaşamının uyumlaştırılmasında birtakım sorunlarla karşılaşılıyor. Geliştirilecek tedbirlerin iş, aile yaşamı uyumunu, dengesini sağlayacak politikalar olması gerekiyor. Burada en önemli, en kalıcı politika, bakım yükünü kadınların üzerinden biraz almak. Kreş uygulamasını, erken çocukluk dönemindeki çocuk bakımını yaygınlaştırmak, kreşlerin niteliğinin artırılması, ücretlerinin büyük oranda kamu tarafından karşılanması oldukça önemli bir politika olacaktır. Diğer bir politika doğum izni süresinin uzatılması olabilir.
'ANNELİK İZNİ SÜRESİ UZATILMALI'
Türkiye'de annelik izni süresi çok kısa, gelişmiş ülkelerdeki annelik izni sürelerinin oldukça altında bizdeki süreler, bunun 1 yıla çıkarılması önemli adım olacaktır. İlk 6 ayının tamamen ücretli annelik izni şeklinde formüle edilmesi, ikinci 6 ayında anne veya babanın dönüşümlü olarak bu hakkı kullanmasının önünün açılması faydalı olacaktır. Bebeğin mama, beslenme, bez gibi ihtiyaçlarını karşılamaya imkan verecek 'bebek ikramiyesi' de çiftlerin istedikleri sayıda çocuğa sahip olmaları için önemli teşvik olacaktır."
Eryurt, ilgili bakanlıkların esnek ve yarı zamanlı çalışma modelleri üzerinde de çalışmalarının bulunduğunu kaydetti.