Türkiye, bu yıl Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'na (COP28) binin üstünde rekor sayıda temsilciyle katıldı. Kayıp-zarar fonundan yaralanmak isteyerek 'kırılgan ülke' olduğunu söyleyen Türkiye'nin zirveden istediğini elde edip edemediğine uzman isimler cevap verdi.
MERVE ŞİŞMAN I KARAR
Birleşik Arap Emirlikleri‘nin Dubai kentinde gerçekleştirilen 28. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi (COP28) sona erdi. Yaklaşık iki hafta süreceği söylenen zirve (30 Kasım-12 Aralık) sonuç bildirgesinde anlaşmazlık yaşandığı için uzatılmıştı.
Türkiye, bu yıl Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’na (COP28) Cumhurbaşkanı seviyesinde, dolayısıyla beraberindeki üst düzey yönetim kadrosuyla katıldı. COP toplantılarına ilk kez bu düzeyde bir katılım sağlandı. Uzman isimler rekor katılımın, devlet ve hükümet politikası olarak iklim değişikliği çalışmalarına kurumsal olarak hazır olmanın ve katkı sağlama niyetinin açık bir göstergesi olarak değerlendiriyor.
Türkiye'nin kayıp-zarar fonundan yararlanamayacağına dikkat çeken isimler fosil tükemiyle ilgili bir yol haritasının henüz oluşturulmadığını söyledi. "Önümüzdeki yıllarda da kömür ve doğal gaz tüketimlerimizin, dolayısıyla sera gazı emisyonlarımızın artacağını söylemek mümkün" mesajı verildi.
KARAR'a konuşan uzmanlar COP28 'de gündeme gelen fosil yakıt konusunda, "Türkiye'nin 2053 yılında net sıfır emisyon hedefini açıklasa da fosil yakıt tüketimiyle ilgili bir yol haritası henüz oluşturulmadı" yanıtını verdi.
İklim Uzmanı Dr. Levent Yalçın, Türkiye'nin bu zirvenin ardından sorumluluk alacağına vurgu yaparak, "Türkiye, COP28'de 9 ayrı kulübe üye olarak, konu hakkında önümüzdeki dönem daha aktif rol alacağını, sorumluluk üstlenip yetki kullanacağını tescil etmiş oldu" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin destek vermediği konu başlıklarına da dikkat çeken İklim Uzmanı Dr. Levent Yalçın şu ifadeleri kullandı:
"Tabii fosil yakıtlardan çıkış konusuna destek vermemesi ve Yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılması taahhüdüne temkinli yaklaşması da dikkate değer. Oysa yenilenebilir enerjide Türkiye, son yıllarda oldukça ilerleme kaydetti, yenilenebilir enerji sektörü yerli üretim sanayisi iç ve dış pazarlarda rüştünü ispatladı. Sanırım karar alma hareket kabiliyetini kaybetmemek adına temkini elden bırakmadı.
Buna rağmen sanayinin karbonsuzlaşmasını hedefleyen İklim Kulubü’ne dahil olarak ekonomik büyümeyi büyük ölçüde fosil yakıtlardan arındırma niyetini de ortaya koymuş oldu"
İklim Uzmanı Dr. Levent Yalçın zirvedeki konu başlıklarına dikkat çekerek şöyle konuştu:
"Kritik Ham Maddeler Kulübü’ne girerek, sanayi üretiminin ana unsuru olan ham maddelerin tedariğin sürdürülebilirliği konusunda kaygı duyduğunu deklere etmiş oldu.
Gıda sistemlerinin geleceğini güvence altına almanın önemine binaen, Türkiye, Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine ilişkin Emirlik Deklarasyonu’na da imza attı. Böylece tarımsal süreçlerin en azından bu pencereden izlenebilirliğinin önü açıldı.
İnşaat sektörüyle, tüm dünyada hatırı sayılır bir imajı olan Türkiye, Beton ve Çimentoda Atılım Grubu’nu destekleyerek, birçok izleyicinin takdirini kazandı. Atılımın, enerji ve karayolu ulaşımını da kapsadığını hatırlatalım.
Eğitim ve İklim Değişikliği Ortak Gündemi Bildirgesi, daha çok çocukların eşit ve adil eğitim fırsatına erişememelerine odaklanıyor. İklimin sadece teknik manada iklim olmadığını hep söylüyoruz, bu da bu açıklamanın dayanaklarından. Eğitimdeki iklime dayalı kırılganlıkları ortadan kaldırmaya söz veriyoruz.
Pandemi sürecinde yaşadık, küresel sağlık riskleri siyasi sınır tanımadan tüm dünyayı etkisi altına alabiliyor. Pandemi sürecinde “covid-19 ile iklim değişkenleri arasındaki ilişki”nin çalışılmasını teklif etmiştik. Türkiye’deki fon sağlayıcıları ikna edememiştik, ta ki Amerika’dan, içlerinde iklim bilimci olmayan bir ekibin, çalışmalarını tüm dünyaya duyurmasına kadar! Nihayet bu toplantıda, Türkiye İklim ve Sağlık Deklarasyonu’na dahil olarak iklim ile sağlık arasında pozitif veya negatif bir ilişki kurulabileceğini kabul etmiş oldu.
Ayrıca İklim Eylemi İçin Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu (CHAMP) da Türkiye’nin aktif rol alacağı gruplardan. Grupta uyum planları, eylem planları, strateji belirlenmesi, finansman geliştirme ve bu çabaların izlenmesi süreçleri yürütülecek.
'BAZI KURUM VE KURULUŞLARA EK GÖREVLER DÜŞEBİLİR'
Ülkemizin, uluslararası böylesine önem arz eden bir konu başlığında bu kadar aktif rol üstlenme niyetini olumlu karşılıyorum. İç politikada yansımaları olacağını düşünüyor; bazı kurum ve kuruluşlara ek görevler düşeceğini öngörüyorum. Tabii mevzuatta da güncellemeler gerekecek, bilimsel fonların tahsisi ve önceliği değişecek."
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay COP28 ile ilgili KARAR'a yaptığı değerlendirmede, zirvedeki öne gelişmelere vurgu yaptı. Türkiye'nin kayıp-zarar fonundan yararlanamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Tolunay, fosil tükemiyle ilgili bir yol haritasının henüz oluşturulmadığını söyledi. "Önümüzdeki yıllarda da kömür ve doğal gaz tüketimlerimizin, dolayısıyla sera gazı emisyonlarımızın artacağını söylemek mümkün" diyen Prof. Dr. Doğanay Tolunay şu ifadeleri kullandı:
COP28 toplantısında alınan kararların en önemlisi fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapılması oldu. Aynı zamanda kayıp-zarar fonu oluşturulması konusunda da anlaşıldı. Bunlar haricinde İklim ve Sağlık, Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemi deklarasyonları, Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi, İklim, Yardım, İyileşme ve Barış Bildirisi, Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Adil Geçiş ve İklim Eylemi Ortaklığı, Hidrojen Bildirisi, Küresel İklim Finansmanı Çerçevesine İlişkin Liderler Bildirisi ve Küresel Soğutma Taahhüdü gibi metinler imzaya açıldı. Bu metinlere ülkeler isteğe bağlı olarak taraf olabilmekte.
Ülkemiz COP28’de bazı girişim ve taahhütlere katıldığını Konferansın son günü duyurdu. Bunlar arasında İklim Kulübü, Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine ilişkin Emirlik Deklarasyonu, İklim ve Sağlık Deklarasyonu, İklim İçin Mangrov İttifakı gibi girişimler bulunmakta.
TÜRKİYE'NİN İMZALAMADIĞI KONULAR;
Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi, İklim, Yardım, İyileşme ve Barış Bildirisi, Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Adil Geçiş ve İklim Eylemi Ortaklığı, Hidrojen Bildirisi, Küresel İklim Finansmanı Çerçevesine İlişkin Liderler Bildirisi ve Küresel Soğutma Taahhüdü altına ise imza koymadı.
FOSİL TÜKETİMİYLE İLGİLİ BİR YOL HARİTASI OLUŞTURULMADI
Taraflar Konferanslarında alınan kararların bir bağlayıcılığı bulunmamakta. Ancak özellikle fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapılması önümüzdeki yıllarda 2050 yılı net sıfır emisyon hedefine ulaşılması için fosil yakıtlardan çıkış konusunun daha fazla gündeme geleceğinin göstergesi olarak düşünülebilir. Ülkemiz 2053 yılında net sıfır emisyon hedefini açıklasa da fosil yakıt tüketimiyle ilgili bir yol haritası henüz oluşturulmadı. Önümüzdeki yıllarda da kömür ve doğal gaz tüketimlerimizin, dolayısıyla sera gazı emisyonlarımızın artacağını söylemek mümkün.
TÜRKİYE'NİN KAYIP-ZARAR FONUNDAN YARARLANMASI MÜMKÜN DEĞİL
Ülkemiz, fosil yakıt tüketiminin artarak devam etmesine rağmen, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için önceki yıllarda kurulan Yeşil İklim Fonu ve COP28’de kabul edilen Kayıp-Zarar Fonundan yararlanmak istemekte. Buna gerekçe olarak da iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler arasında olmamız gösterilmekte. Ancak İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Ek1 listesinde yer alan gelişmiş ülkeler arasında yer aldığı için bu fonlardan yararlanması şimdilik mümkün değil. Buna rağmen sadece COP28’de değil önceki taraflar konferanslarında iklim fonlarından yararlanma taleplerimiz geri çevrildi. Fosil yakıt tüketiminden çıkış için bir yol haritası oluşturulmadığı sürece de fonlardan yararlanmamız zor görünüyor.
Özetle COP28’de alınan kararlar bağlayıcılığı ve yaptırımları olmadığı için ülkemizi doğrudan ilgilendirmiyor gibi algılanabilir. Ancak Paris Anlaşmasının 2100 yılında sıcaklık artışlarının Sanayi Devrimine göre 2 derecenin altında tutulması hedefine ulaşılması için küresel ölçekte 2050 yılında net sıfır karbon emisyonuna ulaşılması gerekmekte. Ancak süre giderek kısaldığı ve ülkemiz de dahil çoğu ülke emisyonlarını azaltmadığı için net sıfır karbon emisyonuna ulaşılması oldukça güç görünüyor. Süre kısaldıkça emisyonlarını azaltmayan ülkeler üzerinde hem kendi vatandaşlarının hem de diğer ülkelerin baskısı artacağı için çeşitli yaptırımların konuşulması da gündeme gelebilir.
Nitekim AB Yeşil Mutabakat kapsamında sınırda karbon vergisi uygulamasıyla bu sürecin öncüleri arasında yer aldı. Bütün bu gelişmeler ışığında ülkemizin sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarını hızlandırması gerekmekte.