“Aman Tanrım, ne kadar aptal”, “Trump’ın Nixon gibi alaycı bir pislik olduğunu düşünmekle, ABD’nin Hitler’i olduğunu düşünmek arasında gidip geliyorum”, “O kültürel bir eroin”, “Bence o zehirli ve beyaz işçi sınıfını çok karanlık bir yere götürüyor.” James David Vance, daha çok bilinen şekliyle J.D Vance. Ohio Senatörü ve Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı. Abi o kadar dönmeyeydin iyiydi diyeceğim ama siyasette kimlerin nasıl ‘döndüğünü’ görüyoruz zaten.
GÜLAY ERDEMLİ
Vance birçok röportajında ve sildiği tweet’lerinde Trump’ı ‘zararlı’ biri olarak nitelemişti. Artık ne olduysa nasıl olduysa şüpheli bir dönüşüm geçirdi ve Trump’ın en sadık savunucusu oldu. Hatta neredeyse Trump bile onun kadar ‘Trumpist’ değil… Vance dönüşümünü “gerçek bir fikir değişikliği yaşadım” diyerek açıklıyor. Eee olur böyle şeyler kendi aydınlanmasını yaşamış ne yapsın?
Kendini politik olarak eşsiz gören bir adamın politik ortağı 39 yaşındaki Ohio senatörünün iktidara giden tuhaf bir yolculuğu var. Şöyle derleyelim toplayalım, önümüzdeki dönemde adını sıkça duyacağımız J.D Vance’i tanımaya çalışalım.
ASLINDA TRUMP İLE ADAŞ
Doğum adı James Donald Bowman, meğer Donald Trump ile de adaşmış, bakın şu tesadüfe… İskoç-İrlanda asıllı bir aileden geliyor. Anne ve babası o daha yürümeye başlamadan ayrılmış, önce annesinin üçüncü eşinin soyadını ve ‘Donald’ yerine ‘David’ adını, sonra da kendisini büyüten anneanne ve dedesinin soyadını almış, J.D de o günlerden kalan bir kısaltma. Vance kendi kitabında annesinin uyuşturucu ile mücadelesini de anlatıyor. Ohio’da işçilerin ağırlıkta olduğu bir sanayi şehrinde büyümüş. Akıllı, zeki bir çocuk… Liseyi bitirdikten sonra Deniz Piyadelerine katılıp Irak’ta onbaşı olarak görev yapmış. Ohio’da felsefe ve siyaset bilimi okumuş. 2010 yılında ABD’nin en iyi üniversitelerinden biri olan Yale’da da hukuk eğitimi almış.
Vance, Ohio’da işçi sınıfı bir ailede büyüdüğü yılları anlatan Hillbilly Elegy adlı bir otobiyografi yazdı. Kitap daha sonra Netflix’te filme uyarlandı. Onu biyografisini yazmaya teşvik eden isim ise Yale’daki hocalarından, hukuk profesörü Amy Chua. Kitap Amerikan rüyasının günümüzdeki durumunu anlatırken bir ailenin üç farklı kuşağına odaklanıyor. Hikayeyi anlatan ise Yale’da hukuk okuyan ancak doğduğu yere dönmek zorunda kalan ailenin en küçük üyesi, yani J.D Vance.
Kitapta siyasi bakış açısını da anlatıyor: “Tüm politikacılar dolandırıcı olabilir ancak herhangi bir istisna varsa o da Franklin Roosevelt’tir.” Vance’i büyüten anneanne ve dedesi de demokrat isimlerdi.
Geçen hafta çoksatanlar listesinde bir numaraya yükselen Hillbilly Elegy’de şöyle bir cümlesi var: “Eski bir atasözü, ‘şanslı’ olmanın ‘iyi’ olmaktan daha iyi olduğunu söyler. Görünüşe göre doğru bir ağa sahip olmak her ikisinden de daha iyidir.”
Anlaşılan J.D Vance bu yolu benimsedi. Yale’dan mezun olduktan iki yıl sonra PayPal’in kurucularından, Silikon Vadisi’nin parlak ismi Peter Thiel’in yönettiği girişim sermayesi şirketi Mithril Capitel’e katıldı. Adeta Vance’in hamisi olan Thiel 2022’deki ara seçimlerde Vance’in Ohio’daki kampanyasına 10 milyon dolar bağışladı.
Protestan bir aileden gelen J.D Vance 2019 yılında Roma’da Katolik olarak vaftiz edildi. Dönüşümünü Peter Thiel’in Stanford Üniversitesi’nde eğitim aldığı Fransız filozof Rene Girard’ın yazılarına bağladı. Aynı yıl kendi girişim şirketi Narya’yı kurdu. Şirketin isminde de Thiel’den esinlenecekti. Narya da tıpkı Thiel’in şirketi Palantir gibi JRR Tolkien’in ‘Yüzüklerin Efendisi’ kitaplarındaki kurgusal bir nesneden ismini alıyordu.
2021’de Ohio seçimlerine adaylığını koyduğunda Trump güzellemelerine başladı: “Bu adam hakkında yanılmış olmaktan pişmanım. Bence o iyi bir başkandı, o hayatımın en iyi başkanı.”
2022’de senatör seçildikten sonra Cumhuriyetçi Parti’yi daha popülist, milliyetçi ve kültürel olarak daha muhafazakar bir yöne çekmeye çalışan ‘yeni sağ’ın en önemli ismi oldu.
BAŞKAN KANUNLARIN ÜZERİNDE OLMALI
ABD’nin ‘en zeki’ senatörlerinden biri olarak kabul edilen Vance’in popülist incileri bitmiyor: Trump hakkında ağır eleştiriler içeren köşe yazarları hakkında soruşturma yapılmasını gerektiğini savunuyor. Trump’ın seçilmesi halinde ABD hükümetindeki orta düzey bürokratları kovup yerlerine ‘kendi insanlarının’ yerleştirilmesinin doğru olduğunu iddia ediyor, daha da ileri gidip mahkemeler bunu durdurmaya çalışırsa Trump’ın yasayı görmezden gelmesi gerektiğini söylüyor. Kendisini ABD’nin ‘erdemli’ halkının simgesi olarak, potansiyel başkanı da kanunların üstünde bir konumda görüyor bu hukuk adamı…
Eğer yeniden aday olursa Biden’ın durumu ortada, Trump giderek yükseliyor, matematik tahmin edildiği gibi olursa J.D Vance ABD’nin dış politikasında belirleyici olacak. 14 yıldır iktidarda olan, milliyetçi muhafazakar Macaristan Başbakanı Victor Orban’a hayran. Avrupa Parlamentosunun ‘seçimli otokrasi’ dediği sistemi Orban ‘liberal olmayan demokrasi’ olarak da tanımlıyor. “Orban’dan öğreneceğimiz çok şey var” diyor Vance, tıpkı onun gibi üniversiteler üzerinde devletin kontrolü olması gerektiğini savunuyor.
ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteğin önde gelen eleştirmenlerinden. Bir röportajında verdiği cevap yeteri kadar açık: “Dürüst olmalıyım. Ukrayna’ya ne olacağını gerçekten umursamıyorum.” Vance ayrıca tahmin ettiğiniz gibi İsrail yanlısı bir politikacı.
HUKUKÇU EŞİ DE ‘ESKİ’ BİR DEMOKRAT!
J.D Vance, 2014 yılında Yale’dan arkadaşı Usha Chilukuri Vance ile evlendi, çiftin üç çocuğu var. Usha Chilukuri, Hint asıllı göçmen bir ailenin kızı. Yale’daki hukuk eğitiminin ardından Cambridge Üniversitesi’nde felsefe alanında yüksek lisans derecesi aldı. Annesi biyolog, babası ise mühendis. Başarılı bir hukukçu olan Usha Chilukuri, eşinin başkan yardımcısı adayı olmasını ardından çalıştığı hukuk firmasından ayrıldı. Daha önce demokrat partiye kayıtlı olan Chilukuri, şimdi Vance’in en büyük destekçisi. Başkan yardımcısı adayı çok başarılı bir hukukçu olan Usha Chilukuri’yi ‘rehberi’ olarak görüyor.
J.D Vance’in Silikon Vadisi’nin önde gelen milyarderleriyle sıkı bir bağlantısı var. Birçok teknoloji lideri, Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi için şimdiden milyon dolarlar harcıyor. Trump’ı desteklediği bilinen Elon Musk, Vance’in adaylığının açıklanmasının ardından desteğini ikiye katladı. Sosyal medya platformu X’i bir megafon gibi kullanan Musk, iki adaya sürekli güzellemeler yapıyor. Keza PayPal’in ortağı Peter Thiel de yukarıda da yazdığım gibi Trump/Vance destekçisi.
TEKNOLOJİ ELİTLERİ MİLYON DOLARLARI SAÇIYOR
Vance’in adaylığının ardından America PAC adlı teknoloji odaklı bir siyasi eylem komitesi kuruldu. Kripto milyarderleri Winklevoss ikizleri, veri analitiği şirketi Palantir’in kurucu ortağı Joe Londsale ve pek çok isim milyon milyon dolarları topluyor! Teknoloji elitlerinin bu desteğinin ardında Vance’in vaat ettiği vergi politikaları, yapay zeka ve kripto düzenlemeleri var. Biden’ın ‘süper zenginlere’ yönelik politikası bu arkadaşları mutlu etmiyor. Silikon Vadisi’nde yükselen sağın tek nedeni ‘duygusal!’
Trump ilk döneminde kendi yönetimi içinde de önemli bir muhalefetle karşı karşıya kalmıştı. Savunma Bakanı James Mattis, Başkan Yardımcısı Mike Pence, Trump’ın en radikal dürtülerini frenledi, hatta bazı direktiflerine meydan okudu. Vance’in -eğer seçilirse- Trump’ı nasıl yönlendireceği merak konusu. Ancak şu ana kadar söylenenler Trump’ın kötü emellerini gerçekleştirme konusunda tüm yeteneğini kullanacağı görüşünde birleşiyor.
SAYESİNDE 50 YILDIR SİNİR KÜPÜ OLDUK!
Tövbeliyim, yıllardır elime almadım, çocukluğumda da çok başarılı olamadım zaten. Epi topu üç dört rengi bir araya getirmişliğim, onunla bile hava atmışlığım var. Geçen hafta karşıma çıktı meğer Rubik Küp 50. Yılına girmiş. 50 yıldır yedi bitirdi bizi.
1974’te Ernö Rubik adlı Macar bir profesör tarafından neredeyse tesadüfen icat edildi, o günden bu yana hala dünyadaki en popüler bulmacalardan/oyunlardan biri.
Mimar olan Ernö Rubik 1974 baharında öğrencilerine tanımlayıcı geometriyi yani üç boyutlu nesnelerin bir düzlemde tanımlanmasını anlatmak için ahşap bir küp icat etti, dünyayı deli edecek bir bulmaca yarattığı aklının ucuna bile gelmemişti. Oyun altı farklı şekilde renklendirilmiş 26 küçük küpün dış yüzeylerinin, büyük küpün aynısı aynı renkte olacak şekilde yeniden düzenlenmesi esasına dayanıyor.
Ernö Rubik’in icat ettiği bulmacayı çözmesi bir aydan fazla zamanını almış, otobiyografisinde şöyle analatıyor: “Başlangıçta birkaç döndürmeden sonra renklerin rastgele bir şekilde nasıl karıştırıldığını görmek harikaydı. Ancak daha sonra başlangıç noktasına dönmek neredeyse imkansız hale geldi. Bir kaos yaratmıştım ve nasıl geri döneceğimi bilmiyordum.”
Öğrencileri Rubik’in icadına bayıldı. Profesör hem bilimsel amaçlarla hem de eğlence olarak kullanılabilecek bir mekanizma icat ettiğini fark etti. 1975 yılında bu icadının patentini aldı ve bizi sinir küpü haline getirmeyi başardı! Kırıp atanlar mı isterseniz, evden çıkmadan günlerce uğraşanlar mı?
Rubik küp iki eksen boyunca hareket ettirilebiliyor, 43 milyardan fazla olası kombinasyonu var. Basitlik ve karmaşıklık arasındaki çelişki nasıl daha iyi anlatılırdı bilemiyorum. Küp daha sonraları matematikçilerin, fizikçilerin ilgi alanına girdi, hakkında kitaplar yazıldı.
Bilim insanı Douglas Hofstadter bu çılgınlığı ‘cubitis magikia’ olarak teşhis etti 1981 yılında. Yani “parmak uçlarında kaşıntıyla birlikte görülen ve sadece çok renkli küple temasla giderilebilen ciddi bir zihinsel bozukluk!”
Oyun daha sonra bir spor halini aldı; speedcubing. İlk yarışmanın birincisi Rubik Küpü 23 saniyeden kısa sürede çözen Vietnam kökenli ABD’li Minh Thai’ydi. 2003 yılında 22 yaşında olan Max Park ise 3.134 saniye ile Guinnes Rekorlar Kitabı’na girdi. Şampiyonaya ilgi sonrasında azalsa da 2003 yılında tekrar başladı. Şimdi de Dünya Küp Birliği (WCA) tarafından her iki yılda bir şampiyona düzenleniyor. 2023 yılındaki şampiyonaya 37 bin kişi katılmıştı. Bilgisayar oyunlarına olan ilgi daha fazla gibi görünebilir ama hakkında koca koca profesörlerin kitaplar yazdığı, kuramlar geliştirdiği Rubik Küp’ün yeri ayrı.
Şimdinin çocukları YouTube’tan aldıkları tüyolarla kısa sürede küpü çözmeyi başarsa da en iyisi 50 yıldır olduğu gibi beynimiz ve elimizle mücadele etmek.