Cumhurbaşkanı Erdoğan büyükelçilerle bir araya geldiği iftar programında İsrail'in ablukası altındaki Gazze'ye yönelik açıklamalarda bulundu. İsrail üzerinde daha fazla baskı kurulması gerektiğini belirten Erdoğan, "Hepimizin katledilen Filistinli çocuklara borcu vardır, bu borç da ancak bağımsız Filistin devletinin tesis edilmesiyle ödenebilir." dedi. Ayrıca Erdoğan, garantör olmak için sorumluluk almaya hazır olduklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan'ın ikinci gününde büyükelçilerle iftar programında bir araya geldi. İsrail'in ablukası altındaki Gazze'ye yönelik açıklamalarda bulunan Erdoğan, İsrail üzerinde daha fazla baskı kurulması gerektiğini belirtti.
"Hepimizin katledilen Filistinli çocuklara borcu vardır, bu borç da ancak bağımsız Filistin devletinin tesis edilmesiyle ödenebilir." diyen Erdoğan, garantör olmak için sorumluluk almaya hazır olduklarını söyledi.
Erdoğan, konuşmasının devamında, bugün de katile 'katil' zalime 'zalim' demekten kendilerini alıkoyamadıklarını kaydederek, şunları söyledi:
"İsrailli yöneticiler bize saldırarak, soykırım gerçeğini saklamaya çalışmak yerine Gazze'de susuzluktan ve açlıktan ölen bebeklerin hesabını versin. Netanyahu ve suç ortakları kimsenin itibar etmediği yalanlara sarılmadan önce niçin Gazze'deki 35 hastaneden 31'inin devre dışı bırakıldığını, doktoru ve hemşiresi ile 400'e yakın sağlık personelini öldürdüklerini, neden aralarında tarihi camilerin de olduğu 220 ibadethaneyi yıktıklarını, niçin eğitim kurumlarının yüzde 90'ınını enkaza döndürdüklerini açıklasınlar. Bir miktar un, bir miktar makarna, belki bir adet kuru ekmek alabilmek için bekleyen masum sivilleri katledenlerin bize söyleyecek sözü olamaz. İsrail yönetimi ne yaparsa yapsın katil, zalim, hırsız, yalancı ve faşist olduğu gerçeğini artık gizleyemez. Meselenin çok daha vahim tarafı Uluslararası Adalet Divanı'nın ihtiyati tedbir kararına rağmen İsrail’in hiçbir şey olmamış gibi katliamlarına devam etmesidir asıl olan. Kimseyi dinlemeyen İsrail savaş suçlarını pervasızca sürdürüyor, hatta 'acil ateşkes' çağrısı yapan ülkeleri dahi tehdit edecek kadar küstahlaşıyor."
'GAZZE'YE YARDIMLARIMIZI ARTIRARAK SÜRDÜRECEĞİZ'
Erdoğan, İsrail'in yaklaşık bir asırdır şımartılmanın, katliamları, toprak gaspları ve hırsızlıkları karşısında sessiz kalınmasının faturasını sadece Filistin halkına ödetmediğini, bu faturanın aynı zamanda uluslararası kurumlara da ödetildiğini belirterek, "Uluslararası kurumlara yönelik güven kaybının bedeli önümüzdeki yıllarda daha fazla terör, daha fazla istikrarsızlık olarak hepimizin önüne gelecektir. Netanyahu ve suç ortaklarına bu cesareti veren, üzülerek ifade ediyorum; İsrail’e koşulsuz askeri ve diplomatik destek sağlayanların ikircikli politikalarıdır. Kargo uçakları, batı başkentlerinden Telaviv'e sürekli silah ve mühimmat taşırken, yasak savma kabilinden kurulan cümlelerin hiçbir anlamı yoktur. Gazze'ye yönelik saldırılar ve abluka devam ederken mevcut yardım miktarının yeterli olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Refah Sınır Kapısı’ndan TIR geçişlerinin olması gereken düzeye çıkartılması en acil ihtiyaçtır. Elbette bunun için İsrail üzerinde daha fazla baskı kurulması gerekiyor. Türkiye olarak şimdiye kadar 40 bin tondan fazla insani yardım malzemesini Mısır üzerinden Gazze'ye ulaştırdık. Ulaştırmaya da devam ediyoruz. Son olarak önceki gün Kızılay'ımıza ve sivil toplum kuruluşlarımıza ait bir gemi Mısır'ın El Ariş limanına vardı. Ramazan ayı boyunca hem resmi kurumlarımız hem belediyelerimiz hem de vakıf ve derneklerimiz vasıtasıyla yardımlarımızı artırarak sürdüreceğiz" diye konuştu.
'BARIŞIN TESİSİ İÇİN GAYRETLERİMİZİ DEVAM ETTİRİYORUZ'
Erdoğan, Gazze'deki katliamların tekrar etmemesi ve bölgenin ihyası için garantör olarak sorumluluk üstlenmeye de hazır olduklarını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Şu gerçeğin artık herkes farkındadır. Filistin meselesi adil bir çözüme kavuşturulmadan ne bölgemizde ne dünyada kalıcı barış ve istikrar mümkündür. Bunun tek yolu ise 1967 sınırları temelinde Doğu Kudüs'ün başkent olduğu; bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin devletinin kurulmasıdır. Hepimizin katledilen Filistinli çocuklara borcu vardır. Bu borçta ancak bağımsız Filistin devletinin tesis edilmesi ile ödenebilir. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Filistinli kardeşlerine sahip çıkacak, hakkı ve hakikate kırmaya devam edecek, zalimler karşısında da kesinlikle geri adım atmayacak. 2 yılı aşkın süredir Ukrayna'da devam eden savaşta da vicdanlı ve ilkeli yaklaşımımızla barışın sağlanmasına dönük her türlü çabayı sergiledik. Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğimizi ortaya koyarken Rusya'yı dışlayan barış planlarının sonuç getirmeyeceğini de ifade ettik. Karadeniz'den komşumuz olan her 2 ülkeyle de diyaloğumuzu sürdürüyoruz. Cuma günü Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski'yi İstanbul’da misafir ettik. Seçimler sonrasında da Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'i ağırlayacağız. Karadeniz'de seydü sefer güvenliğini yeniden tesis etmek ve ticaret güvenli şekilde yapılmasını temin etmek amacıyla çalışıyoruz. Bölgede çatışma kızıştıracak, NATO'ya da sirayet etmesine sebep olacak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği inancındayız. Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmayacağı düsturuyla Rusya-Ukrayna arasında barışın tesisi için gayretlerimizi devam ettiriyoruz."
'HUZURUN TESİSİ 'YILANLA AYNI ÇUVALA GİRMEK'TEN DEĞİL ORTAK ZEMİNDE BULUŞMAKTAN GEÇİYOR'
Erdoğan, Cumhuriyet'in 100'üncü yılını geride bırakmanın gururunu yaşayan Türkiye'nin, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için hedeflerine emin adımlarla ilerlediğini belirterek, şunları söyledi:
"Gazze ve Ukrayna'nın yanı sıra Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Afganistan'da barış ve istikrara yönelik çabalara aktif katkı sağlıyoruz. PKK, FETÖ, DEAŞ başta olmak üzere her çeşidine karşı mücadele yürütüyoruz. Güney sınırlarımızın ötesinde bir 'teröristan' kurulmasına hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğiz. Bu konuda artık müttefiklerimiz başta olmak üzere dost ülkelerde en azından DEAŞ bahanesiyle bölücü terör örgütüne verilen desteği keserek Türkiye ile dayanışma sergilemelerini bekliyoruz. Son 10 yılda yaşanan tüm gelişmeler şu gerçeği çok net göstermiştir. Terör örgütleri vasıtasıyla çıkarların korunması mümkün değildir. Bu tür hesaplar tıpkı kumdan kale misali sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Bölgemizde kalıcı istikrar ve huzurun tesisi yılanla aynı çuvala girmekten değil, meşru aktörlerle ortak bir zeminde buluşmaktan geçiyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu ortak zeminin bulunacağına inanıyoruz. Güney Kafkasya’da istikrarın korunması ülkemizin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının imzalanması ile bölgede yeni bir dönemin başlamasını arzu ediyoruz. Doğu Akdeniz ve Ege'de Yunanistan ile son dönemde hakim olan olumsuz atmosferin somut sonuçlar vermesini ümit ediyoruz. Burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve çıkarları ile egemen eşitliği göz ardı edilerek bir çözüme ulaşılması mümkün değildir. Balkanların istikrarı ve huzuruna katkı sağlayan adımların her zaman olduğu gibi destekçisiyiz. Geçtiğimiz ekim ayından bu yana Kosova'daki NATO gücünün komutasını biz yürütüyoruz. Tam 70 yıldan fazladır etkin ve güçlü üyesi olduğumuz NATO güvenliğimizin temel taşlarından biridir. NATO müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ile Washington'da düzenlenen son stratejik mekanizma toplantımızda işbirliğimizi geliştirmeyi kararlaştırdık."
'AB ÜYELİĞİ STRATEJİK HEDEF OLMAYA DEVAM EDİYOR'
Erdoğan, Avrupa Birliği üyeliği konusuna da değinerek, "Avrupa Birliği (AB) üyeliği de stratejik hedef olmaya devam ediyor. 'Yeniden Asya' girişimimizi güçlendirirken Latin Amerika ve Afrika açılım politikalarımızın müspet sonuçlarını alıyoruz. 4'üncü Türkiye Afrika Ortaklık Zirvesi'ni bu yıl içinde gerçekleştirmek üzere çalışmalarımıza başladık. Antalya Diplomasi Forumu'nun 3'üncüsünü 1-3 Mart tarihlerinde 148 ülkeden 4 bin 700 katılımcıyla başarıyla düzenledik. Foruma katılımlarınız için bir kez daha teşekkür ediyorum" dedi.