Sandığın kilidi kadın seçmende

Sandığın kilidi kadın seçmende

Yerel seçimlerin ardından siyasette oluşan tabloda kadınların oynadığı belirleyici rol ilk kez bir araştırmaya yansıdı. Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan, 31 Mart'ta yaklaşık 10 milyon seçmenin oy tercihinin değiştiğini kaydetti. "AK Parti’den kopan erkekler Yeniden Refah’a, muhafazakâr kadınlar ise CHP’ye yöneldi" dedi.

SEMA KIZILARSLAN

AK PARTİ'DEN CHP'YE KAYANLARIN YÜZDE 56'SI KADINLAR

Reform Enstitüsü'nün yerel seçimlere ilişkin yaptığı '31 Mart Tablosu Kalıcı Mı?' başlıklı araştırmadan dikkat çeken sonuçlar çıktı. Siyasette yeni bir dengenin oluştuğu süreci değerlendiren enstitü direktörü Mehmet Ali Çalışkan, daha önce AK Parti'ye oy verenlerin yüzde 7.8'inin CHP'ye, yüzde 5.7'sinin ise Yeniden Refah'a kaydığını belirtti. "AK Parti'den CHP'ye gidenlerin yüzde 56'sı kadın, YRP'ye gidenlerin ise yüzde 62'si erkek" dedi.

'EŞİT YURTTAŞLIĞI ANA MUHALEFET SAĞLAR' GÖRÜŞÜ VAR

Çalışkan "Mütedeyyin kadınlar kamusal alandaki eşit yurttaşlık taleplerine CHP’nin cevap verebileceğini düşünüyor" görüşünü dile getirdi. "AK Parti'den kopan kadın seçmenlerin CHP'ye yönelmesi, iktidar partisinin bu kesimi kaybedebileceğini gösteriyor" dedi. İktidar kanadından ana muhalefete geçişlerin düşük gelir ve eğitim gruplarından gerçekleştiğini vurgulayan da Çalışkan, vatandaşın ekonomik krizden çıkışa dönük bir ümit görmediğini kaydetti.

SEÇMEN AK PARTİ’YLE SÖZLEŞMESİNİ BOZDU

Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan, 31 Mart araştırmasının, iktidar partisi ile kendi seçmen kitlesi arasında kırılmalar yarattığını dile getirdi. Çalışkan “AK Parti seçmeni artık iktidardan güç alamadığını hissediyor. Dolayısıyla bir kırılma yaşanıyor. Bu, sözleşmenin bozulması anlamına geliyor” dedi.

2307krt01a-tum.jpg

DİNDAR KADINLAR CHP’YE DİNDAR ERKEKLER YENİDEN REFAH’A YÖNELİYOR

İKTİDAR MUHAFAZAKÂR TABANINI KAYBEDİYOR

Reform Enstitüsü, 31 Mart Seçimleri sonrası ‘3 ay sonra 31 Mart tablosu kalıcı mı?’ başlıklı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Raporu KARAR’a değerlendiren Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan yerel seçimlerde yaklaşık 10 milyon seçmenin oy tercihinin değiştiğini söyledi. CHP’nin muhafazakar kesimlere açılmayı ve onların desteğini almayı başardığını ancak uzun vadeli bir değişimin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusunun yanıtlamanın erken olduğunu söyledi. AK Parti’den kopan kadın seçmenlerin CHP’ye yönelmesi, partinin kadın seçmenlerini kaybetme riski taşıdığını, daha muhafazakar erkek seçmenin YRP’ye kayması ise partinin muhafazakar tabanında da kayıplar yaşadığını gösteriyor.

foto.jpg

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1994 yılında belediye başkanı seçildiği İstanbul’da dengelerin 25 yıl sonra değiştiği 2019 yerel seçimlerinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile çalışmaya başlayan Mehmet Ali Çalışkan, CHP'nin 2024 yerel seçimlerindeki başarısında da stratejik katkı sağlayan kilit isimlerden biri oldu.

Çalışkan ile yaptığımız söyleşide, CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısından 2023 yılında yapılan genel seçimlerdeki başarısızlığa, partiler arası oy geçişlerinin niteliği ve nedenleri gibi birçok konuyu ele aldık. Ayrıca, İmamoğlu’na ve CHP’ye geçmiş muhafazakâr ve Kürt oyları gibi toplumun farklı kesimlerinden gelen seçmenlerin CHP’de ne kadar kalıcı olacağını tartıştık.

Reform Enstitüsü Direktörü Çalışkan, 2023'te AK Parti'ye oy vermiş seçmenin yüzde 7.8'i CHP'ye, yüzde 5.7'si Yeniden Refah'a oy verdiğini söylüyor. 2024’te yapılan yerel seçimlerde ise AK Parti'den CHP'ye gidenlerin yüzde 56'sının kadın, AK Parti’den kopup Yeniden Refah Partisine gidenlerin ise yüzde 62'sinin erkek olduğunu vurgulayan Çalışkan, bu oy geçişlerinden hareketle CHP’nin dindar kadınların kamusal alandaki eşit yurttaşlık taleplerine cevap verebildiğini ve dindar kadınların beklentilerini karşılayabileceğini, onları temsil edebileceği anlamına geldiğini belirtti.

SEÇİM ÖNCESİ DÖRT AY BOYUNCA SEÇİM ARAŞTIRMALARININ İÇİNDE YAŞADIM

-2024 seçimlerinde muhalefetin stratejisi nasıl şekillendi ve bu strateji nasıl bir başarı getirdi? Seçim sonuçları sizin için de şaşırtıcı oldu mu?

Türkiye'nin muhalif seçmenleri ve muhalefetin siyasi aktörleri, değişim arzusunun ötesinde bir değişimin gerçekleşme potansiyelini uzun süredir hissediyorlardı. 2023 seçimleri buna çok yaklaşmıştı. Hatta beklenti o kadar yüksekti ki seçimler büyük bir hayal kırıklığına dönüştü ve normal bir kayıp gibi yorumlanmadı.

Dolayısıyla değişimin uzun süredir beklenen, olması ihtimalinin en yüksek olduğu zamanda olmayan ama sonra sürpriz bir şekilde 2024 31 Martında gelmesi, beklentinin ertelendiği ama nihayet gerçekleştiği bir durum yarattı.

2023 yenilgisinin ardından neden 2024'te muhalefet kazansın ki duygusu da hakimdi, en azından baskındı. Bu yüzden hem siyasetle ilgilenenler hem de seçmenlerin bir kısmı şaşkınlık yaşadı.

Kişisel olarak beni şaşırtan çok büyük şeyler olmadı. Belki biraz Orta Anadolu ve İç Ege hattında CHP'nin kazandığı bazı yerler Afyon, Kütahya gibi şaşırdığım yerler oldu. Ancak büyük ölçüde şaşırmadım, çünkü seçim öncesi dört ay boyunca seçim araştırmalarının içinde yaşadım. Dolayısıyla hafta hafta hangi şehrin nasıl değiştiğini gördüm. Bu sonuca herkesten daha fazla hazırlanmış olabilirim. Bu yüzden şaşkınlığım büyük olmadı.


CHP ÇOK ESASLI BİR SEÇMEN YENİLENMESİ YAŞIYOR

-Partilere göre seçmen davranışlarındaki değişiklikleri ve bu değişikliklerin partilerin oy oranlarına etkisine dair neler söylenebilir? Seçimden sonra en çok konuşulan başlıklardan biri AK Parti seçmeninin sandığa gitmediği olmuştu. 20 yıl sonra böyle bir değişim neden yaşandı sizce?

Rakamlar bize tam olarak değişimin ne olduğunu söyler. Bir şehrin belediye başkanı değişiyorsa bu bir değişimdir. Bir şehrin birinci partisi değişiyorsa bu bir değişimdir. Türkiye'nin birinci partisi değişiyorsa bu da bir değişimdir. Ama bunun neden olduğu sorusu yorumlanmaya müsait ve üzerine düşünülmesi gereken bir sorudur. Çünkü seçimler bittikten hemen sonra katılım oranının yüzde 73-74 seviyesinde seyretmiş olması, sandığa gitmeyen yüzde 25-26 seçmenin olması herkesi çok hızlı bir şekilde bir sonuca zıplattı. ‘Demek ki AK Parti seçmeni, Cumhur İttifakı seçmeni sandığa gitmedi. Bu yüzden bu oldu.’ Böyle olmadı.

Bir kere şunu söyleyelim; partilerin sandığa gitmeyen seçmen oranlarına baktığımızda, toplam parti oy oranı içerisindeki en büyük seçmen grubunu DEM oluşturdu, AK Parti değil. DEM'in yaklaşık yüzde 25 seçmeni sandığa gitmezken, AK Parti’den yüzde 16-17 civarında seçmenin sandığa gitmediği görülüyor. Ancak CHP'nin de yüzde 10'a yakın seçmeni sandığa gitmedi. Dolayısıyla bütün partilerde bir sandığa gitmeyen seçmen protestosu gördük. AK Parti'de de gördük, MHP'de de gördük, CHP'de de gördük. En çok DEM'de gördük ama hepsinde gördük. Dolayısıyla bu bize yeni bir şey söylüyor; demek ki bu partilere 2023'te oy vermiş seçmenlerin bir kısmı aynı oy tercihini kullanmadı.

Katılım oranları konusundaki hızlı çıkarımın doğru olmadığını, seçimden sonra yaptığımız araştırmalar bize gösteriyor. Oy geçişlikleri var. CHP açısından ne kadar kuvvetli derseniz, çok kuvvetli. Çünkü CHP'nin aldığı her 100 oydan 37’si yeni seçmen. Bu, çok büyük bir oran. CHP'nin çok esaslı bir seçmen yenilenmesi yaşadığını gösteriyor. Aynı zamanda CHP'nin aldığı oyların yaş gruplarına, gelir gruplarına ve eğitim durumlarına baktığımızda da CHP için yeni bir şey görüyoruz.

-CHP’ye oy veren yeni grubun özellikleri nelerdir? 2023 seçimlerinde CHP’ye oy vermeye eli gitmemiş seçmenler aradan geçen 10 ay içinde ne gibi bir duygu ve oy geçişi yaşadı?

CHP daha düşük gelir gruplarından, daha düşük eğitim gruplarından ve daha yüksek yaş gruplarından oy almış görünüyor. AK Parti'den, MHP'den veya İYİ Parti'den CHP'ye geçen seçmenlerin büyük çoğunluğunu düşük gelir grupları, düşük eğitim grupları ve yüksek yaş grupları oluşturuyor. Mesela 50 yaşın üzerindekiler oluşturuyor. Bu, CHP için yeni bir durum. Bunun çeşitli ihtimalleri olabilir. Tabii ki ilk akla gelen ve en kuvvetli ihtimal, Türkiye'deki ekonomik krizin, geçim krizinin buralarda yarattığı öfke olabilir.

2023'te Cumhur İttifakı'nı destekleyen seçmenler, 9 ay içerisinde özellikle iktisadi politikalarında kendilerini ferahlatan, umutlandıran, ‘bu krizden galiba çıkıyoruz’ duygusu yaratan bir tecrübeyle karşılaşmadıkları için buraya hareketleniyor olabilirler.

Seçmen oy kullanırken bir rasyonaliteyle iktidarın aşırı güçlenmesini dengeleme davranışına çeviriyor da olabilir. Birini aşırı güçlendirdiklerinde, oradan da beklentilerine uygun bir politika görmediklerinde bu gücü dengelemek bir tercihe dönmüş olabilir. Dengelemek şöyle bir şey değil; yani rasyonel bir şekilde dengelemeye karar vermek zorunda değil seçmen.

Öfkelendiği için, cezalandırmak için de gücünü zayıflatmak isteyebilir. Ya da bir alternatifi güçlendirmek, bir başka seçeneği kendisi hakkında düşünmeye, kendisi için yeni politikalar üretmeye zorlayarak da bunu dengeleyebilir.

Seçmen, bütün bu ihtimallerin toplamının ürettiği bir davranış sergiledi. Yani bütün bunlar birer ihtimal. Ama bu ihtimaller bir sonuçla birleşti. O da AK Parti'yi bugüne kadarki girdiği bütün seçimlerde ilk defa ikinci parti yapan, CHP'yi AK Parti yılları boyunca ilk defa birinci parti yapan, CHP'nin oylarına altı buçuk milyona yakın yeni oy ekleyen bir sonuca yol açtı. Ekonomik kriz, geçim krizi, toplumun gücü dengeleme arzusu, bir seçenek yaratma iradesi, bütün bunlar birleşerek bir sonuç ürettiler.

AK PARTİ, KADIN SEÇMENLERİNİ VE MUHAFAZAKÂR TABANINI KAYBETME RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA

“3 Ay Sonra 31 Mart Tablosu Kalıcı Mı?” araştırmanız hem AK Parti’ye hem de CHP’ye ne anlatıyor? Her iki partide belli ki büyük sosyolojik kırılmalar ve geçişler oluyor.

AK Parti'nin seçmen tabanında cinsiyete dayalı tercih farklılıklarının ortaya çıkması, partinin sosyolojik dinamiklerinde değişimlerin yaşandığını gösteriyor. Özellikle AK Parti'den kopan kadın seçmenlerin CHP'ye yönelmesi, partinin kadın seçmenlerini kaybetme riski taşıdığını ortaya koyuyor. Aynı zamanda daha muhafazakar ve mütedeyyin erkek seçmenlerin yeniden Refah Partisi'ne kayması, AK Parti'nin muhafazakar tabanında da kayıplar yaşadığını gösteriyor.

CHP açısından ise, AK Parti'den kopan kadın seçmenlerin CHP'ye yönelmesi, partinin daha kapsayıcı ve eşitlikçi politikalar geliştirdiği anlamına gelebilir. CHP, dindar kadınların kamusal alandaki eşit yurttaşlık taleplerine cevap verebilmiş gibi görünüyor. Bu da CHP'nin dindar kadınların beklentilerini karşılayabileceği ve onları temsil edebileceği anlamına geliyor. CHP'nin yoksullarla ve düşük eğitimlilerle bağ kurma potansiyeli de önemli bir nokta. Eğer CHP, bu kesimlere yönelik politikalarını güçlendirebilirse, bu tabanlardan daha fazla destek çekebilir.

AK Parti, kadın seçmenlerini ve muhafazakâr tabanını kaybetme riski ile karşı karşıya kalırken, CHP bu kesimlere yönelik politikalarını güçlendirerek daha geniş bir tabana hitap edebilir.

Dolayısıyla AK Parti'yi oluşturan sosyolojik ana dinamiklerden biri çözülüyor olabilir. Bu çözülme de bir rotaya doğru değil, birden fazla adrese yöneliyor olabilir. Bu, AK Parti için üzerine düşünülmesi gereken önemli konulardan biridir.

CHP açısından baktığımızda ise AK Parti'den kopup CHP'ye gelenlerin çoğunluğunu kadınların oluşturuyor olması, özellikle muhafazakâr kadınların CHP'ye yönelmesi ve bunun önemli bir oy oranı yaratması, üzerinde durulması gereken bir durum. Buradaki beklenti değişimi, dindar kadınların kamusal alandaki eşit yurttaşlık talepleri olabilir. CHP'nin dindar kadınların taleplerine yanıt veriyor olması, onları partiye çekmiş olabilir.

Bu araştırmalar gösteriyor ki AK Parti, sosyolojik dinamiklerinde önemli değişimler yaşıyor ve bu da CHP'nin yeni bir seçmen tabanı oluşturma potansiyelini ortaya koyuyor. CHP'nin yoksul ve düşük eğitimli kesimlerle bağ kurma çabaları, partinin daha geniş bir tabana hitap etmesini sağlayabilir.

AK Parti, kadın seçmenleri ve muhafazakar tabanını kaybetme riski ile karşı karşıya kalırken, CHP bu kesimlere yönelik politikalarını güçlendirerek daha geniş bir tabana hitap edebilir. Bu da her iki partinin gelecekteki politikalarını ve stratejilerini belirlemeleri için önemli bir dönüm noktası olabilir.

CHP açısından baktığımızda, AK Parti'den kopup CHP'ye gelenlerin çoğunluğunu kadınların oluşturuyor olması, CHP için önemli bir anlam taşıyor. AK Parti'yi 2002'den 2024'e kadar güçlü bir iktidar yapan ve Türkiye'nin ana siyasi oyuncusu haline getiren esas faktör neydi? Özellikle 28 Şubat sonrasında başörtüsü meselesinin Türkiye'deki durumu göz önünde bulundurulduğunda, dindar başörtülü kadınlar, kamusal alanda eşit yurttaş olarak çıkma taleplerini karşılayacak partinin AK Parti olacağına inanıyorlardı. Büyük ölçüde de bu talepler AK Parti tarafından gerçekleştirildi.

Kamusal alanda başı açık seküler kadın ile başı kapalı dindar kadın eşitlendiler. İstihdamda, eğitimde, siyasette ve temsilde eşit katılabilmeye, karar mekanizmalarına girmeye başladılar. Dolayısıyla AK Parti, seküler kadınla dindar kadın arasındaki eşitsizliği giderdi. Ancak, belli ki kadınların tüm eşitsizlik taleplerini tam olarak halledemedi.

Eğer AK Parti'nin daha dindar erkekleri yeniden Refah Partisi'ne gidiyorsa ve AK Partili kadınlar CHP'ye yöneliyorsa, bu durum dindar kadın ile dindar erkek arasında bir eşitsizlik durumunun halledilemediğini ve kadınların burada bir eşitlik talebi olduğunu düşündürebilir. Dindar kadınlar, seküler kadınlarla olan eşitsizliklerini Erdoğan'la kuracakları ittifakla ya da ona yatırım yaparak çözebileceklerini düşündüler ve bunu gerçekleştirdiler. Ancak, dindar erkeklerle olan eşitsizliklerini Erdoğan ile çözebileceklerini düşünmüyor olabilirler. Bu sorunu CHP'nin çözebileceğini umuyor olabilirler.

Türkiye'de kamusal alana eşit yurttaş olarak çıkan dindar kadının kamusal alandaki eşit yurttaşlığının güvencesi olmayı başarırsa ve bir de ona "Ben senin AK Parti'nin halledemediği erkeklerle eşitlik meseleni de halledeceğim" diyen bir politika geliştirmeyi başarırsa, CHP için AK Parti'den gelecek bir kitle daha vardır diyebiliriz. Bu da CHP'nin çıkartması gereken bir ders olabilir.

Ayrıca, AK Parti'den kopan seçmenlerin başka bir partiye hareket edebilmesi için, yani AK Parti'den CHP'ye ya da DEM'e veya başka bir partiye oy verebilmesi için en kuvvetli, en büyük motivasyon ekonomi. AK Parti'nin kaybettiği oylar büyük ölçüde ekonomi yönetimiyle ilgili.

-Ekonomik kaygılarla AK Parti'den uzaklaşan seçmen, ekonominin düzelmesi halinde yeniden bir yakınlaşma gösterebilir mi? AK Parti'nin kaybettiği seçmenlerin ne kadarı döner?

AK Parti'den ekonomik sebeplerle uzaklaşan seçmenler, AK Parti'nin ekonomik performansı iyiye gitse dahi bir daha geri dönmeyebilir. Seçmenlerin bugüne kadarki oy verme davranışları bir yerde ve bir zamanda kırılmaya uğradıysa, geri dönmeme ihtimalleri de çok yüksektir.


Seçmenlerin ne kadarı döner sorusu, detaylı bir çalışmadan sonra yanıtlanabilir. Seçmenlerin seçimi yorumlaması, seçimden sonraki değerlendirmeleri de önemli bir belirleyici olacaktır. Bu nedenle seçmenlerin düşüncelerini düzenli olarak ölçmek ve buna göre stratejiler geliştirmek önemlidir.

Seçimlerde, popülist söylemlerin etkisi ve yerel figürlerin popülaritesi de önemli bir rol oynamış gibi görünüyor. AK Parti'nin yerel figürlerinin popülarite açısından CHP'nin adaylarına kıyasla daha zayıf olması ve daha teknokrat olmaları, CHP'nin yerel figürlerinin popülerlik kazanmasını sağladı.

CHP'nin ve AK Parti'nin de çıkartması gereken derslerden biri, düşük gelir ve düşük eğitim gruplarının yirmi yıldan uzun bir süredir sabit bir şekilde AK Parti'de duruyor, orada toplanıyor olması aslında bir sosyal demokrat parti için tuhaftı. Yani dünyanın her yerinde sosyal demokrat partiler sınıf siyasetine yaslanırlar ve yoksullarla daha güçlü bağlar kurarlar.

Oysa bu bağı Türkiye'de AK Parti kurmuştur. AK Parti'nin yoksullarla bağının da zayıflamaya başladığını burada görüyoruz. Daha önemlisi, CHP'nin yoksullarla bağının güçlenmeye başladığını görüyoruz. Eğer CHP bu damarı, yani dindar kadın damarını, aynı zamanda yoksullar ve düşük eğitimliler damarını da kapsayabilirse, buralara ilişkin politika geliştirmeyi başarabilirse, burada da hala kazanabileceği bir kitle olduğunu varsayabiliriz.

-Son seçim aslında bir kapı aralaması gibi bir şey oldu.

Evet, bence de öyle oldu. Çok geniş damarlar oluşmadı. Büyük kitleler halinde bir partiden diğerine geçiş olmadı ya da CHP bir yerden büyük bir kitleyi almadı ama her yerden parça parça aldı. İYİ Parti'den 1.5 milyon oy aldı, AK Parti'den 1.5 milyon oy aldı, MHP'den 700-800 bin civarında oy aldı, DEM Partisi'nden 1 milyona yakın oy aldı. Dolayısıyla CHP her yerden oy toplamayı başarmış görünüyor.

Görece refah dönemlerinde, yani insanların büyük ekonomik problemler yaşamadığı ya da yaşadığı ekonomik problemlerden çıkabileceğini umdukları dönemlerde, destekledikleri siyasi partilerin, liderlerin seçim kazanıyor olmalarından güç aldıklarını biliyoruz. Fakat şimdi artık oradan güç alamadıklarını hissediyorlar. Dolayısıyla bu bir kırılmaya yol açıyor. Bu sözleşmenin bozulması anlamına geliyor.

Çünkü sözleşme şuydu: "Ben seni güçlendireceğim, sen beni güçlendir." Uzun sürede böyle gitti aslında; AK Parti ile seçmen ilişkisi bir karşılıklı güçlendirme ilişkisi olarak devam etti. Ama sanıyorum ki bu sözleşme bozuldu. "Beni güçlendirmiyorsan ben de başka bir yerde seçenek aramaya başlarım" dedi seçmen.

-2023 seçimlerindeki başarısızlığın nedeni neydi? Kılıçdaroğlu ve CHP, nerede eksik kaldı? Bu bahsettiğiniz toplumsal değişimi neden birkaç ay önce yaşanan seçimlerde göremedik?

Kılıçdaroğlu büyük bir temel attı aslında. Kılıçdaroğlu döneminde CHP siyaseti toplumun dindarlarına, Kürtlerine, kendini mağdur hisseden kesimlerine açılmayı başardı. Yani açılmayı derken, oraların desteğini almayı başaramamış olmakla beraber, oralarla diyalog kurmayı başardı. Bu işin aşamaları var:

Bir yere seslendiğinizde önce onların dönüp size bakmasını sağlamanız gerekiyor. Ondan sonra onlarla konuşmaya başlamak gerekiyor. Sonraki adım, onların beklentilerini anlamayı gerektiriyor. Sonra o beklentilerin teminatı olabilmek lazım. Kılıçdaroğlu bence oraya seslenmeyi, orayla diyalog kurmayı başarmıştı. Ancak Kılıçdaroğlu bunu yaparken daha semboller üzerinden yapmayı seçmişti.

Dindar kesimlerin temsilcisi olabilecek birilerini milletvekili yaparak, Kürtlerin temsilcisi olabilecek birilerini milletvekili yaparak, partinin yönetim kademelerinde onlara yer vermeye çalışarak bir alan oluşturmaya başlamıştı.

Bunun sonrasında başka şeyler gerekiyordu. Oraların beklentilerinin teminatı olabilmek, oralara ilişkin bir sözün sahibi olabilmek ve icraatıyla bunu kanıtlayabilmek gerekiyordu. Genel seçimlerde bu kanıtlanma gerçekleşmedi. Bu olmadı, dekoratif kaldı CHP’nin açılımı. Önceki dönemin politikaları ve bazı dekorlar CHP'nin içerisine yerleşti.

Ama bu dönemde sahadaki esas aktörler, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Vahap Seçer ve diğer adaylara baktığınızda ya da yeni çıkan adaylara da baktığınızda, onların söylemlerine ve kampanyalarına baktığınızda, daha da önemlisi 2019-2024 arasında CHP belediye başkanlarının icraat performanslarına baktığınızda, icraatla kanıtlayabilecekleri bir kapsama ilişkisini gösterebildiler.

Yani İstanbul, Ankara, Adana, Mersin belediyeleri, herhangi bir kesimi kimliğinden, dindarlığından, Kürtlüğünden, Aleviliğinden dolayı hizmetten mahrum bırakmadı. Onları temsilden de mahrum bırakmadı. Kimliğinizden, inancınızdan dolayı dışlanmayacağınız bir kamu yönetimi anlayışını benimsediler ve bunu da gösterdiler. Bunun ikna edici bir teminat olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak CHP'nin ve AK Parti'nin çıkarması gereken dersler mevcut. Kadınlar arasındaki eşitsizliklerin çözümü, ekonomik sorunların yönetimi ve yerel figürlerin popülaritesi gibi faktörler, gelecekteki seçimlerde belirleyici olabilir.

Bu da CHP'nin sadece dekoratif ve söylemsel bir yakınlaşma içinde değil, yönettiği yerlerde de, hizmetleriyle de, karar alanlarında da, temsilde de kapsayıcı olabileceğini kanıtlayan imkanlar verdi.

2023 seçimlerinde CHP, bunları bir enstrüman olarak ve anlatabilecekleri bir konu olarak kullanmamayı seçmişti. Mesela belediyelerdeki kapsayıcılık hikayesini 2023 seçimlerinde somutlayarak anlatan bir söylem görmedik. Dolayısıyla sözde kaldı, diyalog aşamasını geçemedi, bir kanıt aşamasına girilemedi.

2024'te ise bu durum değişti. Mansur Yavaş her yerde anlattı, Ekrem İmamoğlu her yerde anlattı. Bu figürler, bu kesimler için bir teminat figürü gibi oldu. Milliyetçiler ve muhafazakarlar için İmamoğlu'nun da, Yavaş'ın da, diğer CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanlarının da icraatları bir teminat oluşturdu.

“Söylediklerini yönetirken de yaptılar” duygusunu uyandıracak bir zemin sundu onlara, kendilerini anlatmak için bir imkan verdi. Niyetin iletişimini yapmak başka bir şeydir, icraatın iletişimini yapmak başka bir şeydir.

Eğer iktidar değilseniz, yönetmiyorsanız, niyetin iletişimini yapabilirsiniz. Ama elinizde yönettiğiniz yerler varsa ve burada icraatlarınız varsa, kanıtın iletişimini yapabilirsiniz. Bu seçimlerde CHP, icraatlarının iletişimini yapabildi.

-Yani seçmenler, günlük hayatlarını yaşarken karşılaştıkları krizleri çözen ve daha elle tutulur politikaları ve dolayısıyla politikacıları kendilerine daha yakın mı hissediyorlar? Popülist söylemlerdense daha çok icraat mı görmek istiyor seçmen?

Türkiye'de popülist söylemin en başarılı örneği AK Parti oldu son 20 sene içerisinde. Popülizmi bütün sınırlarını esneterek, genişleterek kullanabildi. Ama insanların gündelik hayatlarında akut krizler ortaya çıktığında ve bu akut krizler kronikleşmeye başladığında, popülist söylemler çok işe yaramayabiliyor. Sonuçta, kim daha popülist bir söylem üretti diye baktığımızda, AK Parti'nin popülist söylemlerinin CHP'nin her zaman daha ötesinde olduğunu görüyoruz.

Sosyal demokrat partilerin genelinde zaten bu vardır. Dünyadaki sosyal demokrat partilerde de popülist söylem çok ender rastladığımız bir şeydir. Daha rasyoneldirler. Fakat CHP, popüler figürler de üretebilmeyi başardı. Şimdi şöyle düşünelim; AK Parti 2023 seçimlerinde Erdoğan'la yarıştı. Erdoğan dışında bir figür yoktu seçmenin karşısında. 2024 seçimlerinde ise bütün partiler yerel figürleriyle yarıştılar. AK Parti'nin yerel figürlerine baktığımızda daha teknokrat, daha devlet kadroları gördük. Erdoğan'ın temsil edebildiği popülizm, belediye başkan adaylarında vücut bulmadı. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kabineyi siyasetsizleştirdi. Siyasi temsil imkanını ortadan kaldırdı.

EĞER AK PARTİLİ BİR KADIN ARTIK CHP'YE OY VERİYORSA, KUTUPLAŞMAYLA, ÖZELLİKLE DİNDAR-SEKÜLER KUTUPLAŞMASIYLA MESELEMİZİ HALLETME YOLUNA GİRMİŞİZDİR

-Özellikle gençler için CHP'li olmak veya Ekrem İmamoğlu'nu desteklemek “cool” bir şey oldu diye gözlemliyorum. Ya da havalı diyelim. Bunun yanı sıra, hâlâ Türkiye’de müthiş bir siyasi kutuplaşma var aslında. O kutuplaşmanın sonucu olarak gençlerde böyle bir his ortaya çıkmış olabilir mi? ‘Erdoğan'a dersini verelim’ duygusu seçmenleri CHP'ye itmiş olabilir mi? Bir tarafta da cool, havalı olan, winner olan bir CHP, diğer tarafta kaybetme ivmesinde olan Erdoğan ve AK Parti.

Ben bu kutuplaşma dinamiğinin aşılmakta olduğunu düşünüyorum artık. Eğer AK Partili bir kadın artık CHP'ye oy veriyorsa, kutuplaşmayla, özellikle dindar-seküler kutuplaşmasıyla meselemizi halletme yoluna girmişizdir. Bu, hem CHP'nin dindar kadının kamusal alandaki eşit yurttaşlığını benimsediğini, dolayısıyla CHP'nin rehabilite olduğunu, hem de bu rehabilite olmuş CHP ile dindar kadının bağ kurabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla bu kimlik eksenindeki kutuplaşmanın aşılmaya başladığını gösteriyor bize.

Eğer CHP bu pozisyonda tutunabilir ve AK Parti de kendi pozisyonlarını gözden geçirmezse, kutuplaşma artık AK Parti'ye yaramayacak gibi görünüyor. İmamoğlu'nun CHP'nin cool hale gelmesi ve gençler tarafından daha çok itibar görüyor olması, sadece bir popülariteyi anlatıyor; bir kutuplaşma anlatmıyor.

Gençlerle yaptığımız araştırmalarda şunu görüyoruz: Erdoğan'a, Kılıçdaroğlu'na, Kurum'a ya da İmamoğlu'na oy vermek çatışmacı bir kutuplaşma üretmiyor. Onlar hâlâ sosyalliklerini sürdürebiliyorlar. Önceki kuşaklar böyle değildi. Önceki kuşaklarda oy kararlarındaki farklılıklar, hayat tarzlarındaki farklılıkları ve sosyal mesafelerin arasındaki açıklığı gösteriyordu.

Burada bazı şeyler değişiyor: Gençlerin dindarlıklarından ve sekülerliklerinden bağımsız olarak birbirlerine benzer hayat tarzları daha çok ortaya çıkıyor. Daha hibritleşmiş durumdalar ve iç içe geçebiliyorlar. Sosyal mesafeler azalmış durumda. Bu da kutuplaşmanın aşılmakta olduğunu gösteriyor.

CHP, kendi içinden popüler figürler çıkarabiliyor. İmamoğlu, öyle bir figür. Gençlerle, yaşlılarla ve çocuklarla bağ kurabiliyor; toplumla temas kurabiliyor. Türkiye'nin her yerinde kendisine taraftar bulabiliyor. Bu, geçmişte sağ siyasetin içinden çıkan popüler siyasetçilerde gördüğümüz bir şeydi. Sol siyasetten bunu sadece Ecevit'te görmüştük. Bence kutuplaşma aşılıyor. Bu durum, AK Parti veya MHP cenahından kopanların İmamoğlu'ya yakınlaşabileceklerini gösteriyor.

-Peki, Kürt seçmenle İmamoğlu'nun ilişkisi nasıl? CHP’ye kayan Kürt oyları kalıcı mı?

İmamoğlu'nun Kürt seçmenden kuvvetli bir oy aldığını görüyoruz. Diğer CHP adayları da özellikle batıdaki metropollerde Kürt seçmenden oy aldılar. Kürt seçmenin CHP adaylarına oy verme kararını genel seçimde sürdürüp sürdürmeyeceği sorusuna benim bugünden kuvvetli bir yanıtım olmamakla birlikte, son araştırmamız, DEM Parti seçmeninin yüzde 12'sinin CHP'ye tekrar oy verme eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN