1956 yılında çıkarılan ve bugüne kadar toplam 46 değişiklik yapılan 6831 sayılı Orman Kanunu’nda, AK Parti döneminde 31 kez değişikliğe gidildi. Yapılan değişiklikler ile ormanlık alanlarda yapılaşmaya izin verildi, yanan alanlar turizm amaçlı yapılaşmaya açıldı. Cumhurbaşkanına ormanlık alanların sınırlarını değiştirme yetkisi verildi. KARAR'a konuşan Eski İstanbul Orman Bölge Müdürü Faruk Çebi, yasalara kılıf uydurularak ormanların tahrip edildiğini anlattı.
SEMA KIZILARSLAN
Türkiye'de ormanlar iki haftadır yanıyor. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2023’te 1 Ocak-19 Ağustos döneminde bin 419 orman yangını çıkarken, 2024’te bu sayı 2529’a ulaştı. Aynı dönemde yanan orman alanı ise 8 bin 865 hektardan 17 bin 456 hektara çıktı.
Ayrıca, bu yıl orman dışı yangınların sayısı da artarak 2 bin 793’e ulaştı. Ağustos ayında 439 orman yangını gerçekleşirken, ekipler sadece 15-18 Ağustos arasında 109 orman yangınına müdahale etti.
Türkiye’de hukuki olarak “orman” statüsünde kabul edilen ve büyük kısmı devlet mülkiyetinde olan 22,7 milyon hektar arazi bulunuyor.. Bu arazilerin çoğunluğunun Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde, özellikle kıyı şeritlerinde ve dağların denize bakan yamaçlarında bulunuyor.
Tüm bu orman alanları, hukuki statü gereği devletin gözetiminde ve 1937 yılından bu yana Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından yönetiliyor. 1956 yılında yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu başta olmak üzere, bu arazilerin yönetimiyle ilgili birçok hukuki düzenleme getirildi.
ORMAN KANUNU'NDA SON 22 YILDA 31 KEZ DEĞİŞİKLİK YAPILDI; DEĞİŞİKLİK HIZI 2003-2024 DÖNEMİNDE %5'E YÜKSELDİ
OGM’nin verilerine göre, 2003-2019 yılları arasında toplam 24,5 milyon hektarlık alanda orman kadastrosu çalışmaları yapıldı ve 20,5 milyon hektar arazinin hukuki olarak “orman” statüsünde tapuya tescil edildiği açıklandı. Ancak, orman olarak nitelendirilen 2,2 milyon hektar arazinin tapu tescil işlemlerinin henüz tamamlanmadı.
Bu süreçte, orman kadastrosu yapılan bölgelerde binlerce dava dosya hala sonuçlanmayı bekliyor.
2003-2019 yılları arasında yaklaşık 650 bin hektar, yani 6,5 milyon dönüm arazi, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi gereğince “orman vasfını yitirmiş” olarak kabul edilip hukuki statüsünden çıkarıldı. Ayrıca, 2019 yılında yaklaşık 1,100 hektar arazi daha orman vasfını kaybetti.
Orman Kanunu’ndaki madde değişikliği hızının, 1956-2002 döneminde yıllık ortalama yüzde 2,447 iken, 2003-2024 döneminde bu rakamın yüzde 5,136’ya yükseldi ve son 22 yılda toplam 31 kez değişiklik yapıldı. Ayrıca Anayasa Mahkemesi tarafından da üç iptal kararı verildi.
“6831 SAYILI ORMAN KANUNU’NDAKİ 31 DEĞİŞİKLİK 2003-2024 ARASINDA YAPILDI”
İşte değişiklik yapılan kanunlar ve kanunların sayısı:
2644 sayılı Tapu Kanunu’nda (1934) 2003-2020 yılları arasında toplam 10 kez, 6831 sayılı Orman Kanunu’nda (1956) 27 kez, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nda (1983) yedi kez, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nda (1985) 19 kez, 3213 sayılı Maden Kanunu’nda (1985) 19 kez, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda (1987) 13 kez, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda (1990) 12 kez, 4342 sayılı Mera Kanunu’nda (1998) 21 kez, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi İyileştirme Kanunu’nda (2005) sekiz kez, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi Kanunu’nda (2001) 20 kez, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Değerlendirilmesi ve Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’da (2012) 10 kez, 7255 sayılı Gıda Kanunu’nda dört kez, Anayasa Mahkemesinin 5/4/2023 Tarihli ve 2023/68 Sayılı Kararı iki kez değiştirildi. Toplam 20 Ek Maddenin 16’sı, 14 geçici maddenin de 39’u 2002’den sonra getirildi.
Yapılan değişiklikler kapsamında; 7. madde 9, 16. madde 3, 34. madde 7 kez değiştirildi. 9 Temmuz 2024 günü yürürlükte olan 6831 sayılı yasa 1973-2024 döneminde değişik yıllarda çıkarılmış tam 27 yasadan oluşuyor. Bu yasaların 21’i 2003-2024 döneminde çıkarıldı.
“TAHRİBATIN ÇOĞU YASALARA KILIF UYDURULARAK YAPILIYOR”
KARAR’a konuşan Eski İstanbul Orman Bölge Müdürü ve Küresel Isınma ile Mücadele Derneği Başkanı Faruk Çebi, yapılan kanun değişliklerinin nedeninin ormandan faydalanmak ve rant çıkarları olduğunu vurguladı.
“Ormandan faydalanmak isteyen çevreler var. Genel itibariyle ormanlara yapılan tahribatın çoğu yasalara kılıf uydurularak yapılıyor. Bunun dışında ormanlara yasa dışı bir zarar verilmiyor. Verilen zararlar yasa değişiklikleri ile yapılıyor.
Ayrıca orman yangınları 20. yüzyılın yöntemleriyle mücadele ediliyor. Bu gidişle orman yangınlarının önüne geçilemez. Direktif verenler bilgisiz, uzmanlar da etkisiz. Çağın şartlarına göre mücadelelerin değişmesi lazım. Yeni bir sistem geliştirilmeli.”
“SİYASAL İKTİDAR KOLAYINI BULMUŞ”
KARAR’a konuşan Orman Mühendisi Yücel Çağlar, iktidarın TBMM'deki çoğunluğunu ve kararnamelerle hareket etme gücünü kullanarak, hukuksal düzenlemeleri kendi çıkarları doğrultusunda hızlıca değiştirdiğini anlattı.
Çağlar, doğal süreçler ve ekolojik dengeler değil, arazilerin ekonomik değerinin ön planda tutulduğunu aktardı:
“Yandaşı partilerle TBMM’de oluşturduğu emireri çoğunlukla her şeyi yapabiliyor. Daha ivedi hukuksal düzenlemeleri ise ‘bir gecede ansızın’ çıkardığı kararnamelerle kendince çözümlüyor. İşine geldiğinde Anayasayı, babayasayı (!), ülkeler arası anlaşmaları bile Bu düzeni ormanlarımız söz konusu olduğunda da tıkır tıkır işletiyor.
En duyarlı çevre/doğa/orman korumacısı, en keskin siyasal iktidar karşı parti, sendika, meslek örgütleri bile çoğunlukla ya doğa, orman güzellemeleri yapıyor ya da rant safsatasıyla avunuyor. Oysa söz konusu olan kaynak olarak kullanılabileceği paraya dönüştürebileceği ne varsa, değerleri bile metalaştırıp özelleştiriyor. Konu siyasaldır ve Türkiye’de kamusal olan ne varsa, yalnızca varlıklar değil doğal süreçler de hızla dönüştürülüyor.
Bizim gibilere de, her şey normalmiş gibi, bu dönüştürüm sürecinin tekil sonuçları üzerine vıdı vıdı yapmak kalıyor. Siyasal iktidarın derdi doğal süreç, ortam ve varlıkların ekolojisi değil, tüm bunların gerçekleştiği, arazilerdir.
Ülkemizde bu arazilerin tümüne yakını ya da devlet mülkiyetinde ya da kullanımındadır. O da bunun ayrımındadır ve gücü yettiğince kullanmaya çalışıyor; doğrusu bunda başarılı da oluyor. Kısacası sorun temelde ekonomi politiktir; dolayısıyla siyasaldır; yol açtığı, açabileceği ekolojik sorunlarsa sonuçların yalnızca bir boyutudur... 6831 sayılı Orman Kanunu’nu bu bütünsellik içinde değerlendirmek; yani ‘tek ağaçtan çok ormanın görülmesi’ gerekiyor.”