Marmara Denizi'ni kuşatan müsilaja ilişkin STK'lar İzmit'te basın açıklaması düzenledi. Açıklamada durumun tehlikesine dikkat çekildi ve atıkların arıtılmadan denize dökülmesine tepki gösterildi.
Marmara Denizi aylardır müsilaj istilası altında. Denizin yüzeyini kaplayan yapışkan beyaz yapı canlı yaşamını ciddi şekilde tehdit ediyor. Denizdeki oksijen seviyesini düşüren balıkçıların deniz salyası da dediği müsilaj için üniversiteler de harekete geçti. Ancak Marmara Denizi'nin sahillerinin durumu görenlerin yüreklerini sızlatıyor. Atıkların birincil sebep olarak gösterildiği soruna yönelik çözüm getirilmesi için uzmanlar da peş peşe uyarılar yapıyor.
Kocaeli'nin İzmit ilçesinde de Sivil Toplum Kuruluşları (STK) bir araya gelerek ortak bir açıklama yaptı.
KESK Kocaeli Şubeler Platformu, Tabip Odası, Kocaeli Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği, Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği, Türkiye Çevre Platformu, sendikalar ve siyasi parti temsilcileri, yaptıkları basın açıklaması ile Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa dikkat çekti.
'DENİZE GİRMEYİ RİSKLİ HALE GETİRİYOR'
Açıklamada, Kocaeli Tabip Odası adına Ahmet Alp Aker, müsilajın balıkların ölümüne yol açarak besin zincirini olumsuz etkilediğini belirtti ve "Bunun dışında müsilaj aynı zamanda birtakım mikroorganizmaların üremesi konusunda, en çok konuşulanı kolera. Bu müsilajın kolera salgınına yol açacağı anlamına gelmeyebilir ama yeni hastalıklara kapı açma olasılığı fazla. Denize girmeyi riskli hale getiriyor. Denizle vatandaş arasındaki bağlantıyı koparıyor.
Görsel kirlilik var, yaşamı olumsuz etkilediği için çeşitli olumsuzluklar da yaşanabiliyor. Müsilaj denizdeki kirliliğe işaret ediyor. İnsan sağlığı açısından nelere yol açabileceği konusuna odaklanmamız lazım" dedi.
'BÜTÜN AKARSULAR, NEHİRLER ATIKLARIN BOŞALTILDIĞI KANALA DÖNÜŞTÜ'
“Bölgedeki sanayi atıklarının da yeterince arıtılmadığını biliyoruz” diyen Aker, şunları söyledi:
“Kocaeli’de Körfez bölgesi başta olmak üzere Marmara havzası hem nüfus yoğunluğu hem de sanayileşme açısından çok büyük bir yoğunluğa sahip. Gün geçmiyor ki yeni bir yatırım bu bölgede planlanmasın. Yetmedi, bölgedeki sanayi bölgelerinin atıkları da yeterince arıtılmadığını biliyoruz.
Birçoğu sadece ön arıtılmaya tabi tutuluyor. Denize çeşitli yerlerden boca ediliyor. Bütün akarsular, nehirler bu atıkların boşaltıldığı bir kanala dönüşmüş. Deniz nasıl olsa büyüktür; kirliliği içine alır, yok eder düşüncesinin sonucu herhalde. Yapılan bazı yatırımlar var. Bölgenin ihtiyaçlarına karşılık verecek kapasite henüz oluşturulmuş değil.
'BUNDAN SONRA DAHA KÖTÜ OLABİLİR'
Deniz deşarjı denilen yöntem ile buradaki kirlilikler gözden uzak olsun da nasıl olursa olsun denilerek denize bırakılmaktadır. Halbuki modern yaklaşım, doğayla insanı bir bütün olarak ele alan, doğanın hiçbir şekilde zarar görmemesini sağlayacak bütün önlemler yönünden sürdürülebilir bir yaklaşımın benimsenmesini içeriyor. Biz burada bir sürdürülemez politikanın günümüze geldiği noktayı aslında görmekteyiz. Bundan sonrası nasıl olacak diye sorarsanız ben, ‘daha kötü olabilir’ derim. Çünkü nüfusumuz, sanayileşme artıyor. Bundan sonrası için halk sağlığı yönünden tesislere bir düzen getirilmesi; bunlardan salınacak atıkların her durumda kontrol altında tutulması ve yeni arıtmaya tabi tutulması gereklidir. Burası aynı zamanda bize hediye edilmiş bir doğa harikasıdır.”
'GELECEK YILLARDA NE YAŞANACAĞINI KESTİREMİYORUZ'
Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Yaprak Fidancı da bölgedeki kontrolsüz sanayileşmeye dikkat çekerek “Kocaeli, 34 limanı, 16 OSB’si, onlarca tersanesi ile onlarca yıldır Marmara Denizi, İzmit Körfezi fiziki ve kimyasal olarak kirliliğe maruz bırakılmıştır. Bugün ise bu kontrolsüz sanayileşme, limanlaşma, dolgu ve dip tarama izinlerinin neticesini gözlerimizle görüyoruz. Gelecek yıllardaysa ne yaşanacağını gerçekten kestiremiyoruz.
Biz Kocaeliler olarak şu anda her bir evde kanser, KOAH, kalp hastası çocuklar ve büyüklerimiz var. Bebeklerimiz teşhisi konulamayan hastalıklarla doğuyor. Gelecek nesillerimiz için bu kontrolsüz kentleşmeye bir an evvel son verilmelidir. En yakın etkinin 5 yıl içerisinde alınacağı söyleniyor ancak biz 5 yıl içerisinde ne yapacağız şu an muallakta. Kocaeli olarak biz sanayiye doyduk" diye konuştu.
SEKA emeklisi, balıkçı Necati Altıntoprak ise şunları söyledi:
“Bu yeni bir şey değil. Balıkçılar müsilaj’a ‘dert’ derler. Yağmurda doğru olmayan arıtma da çalışmıyor, hepsini denize veriyorlar. Arıtma yapıyor diye bizim gözümüze baka baka yalan söylüyorlar. Bütün belediyeler yalancı. Hiçbiri biyolojik arıtma yapmıyor. Elektrik faturasına bakın arıtmaya çalışıp çalışmadığı anlaşılır.
Hiçbir patron maliyeti yüksek diye çalıştırmıyor. Dün akşam Ereğli’deki balıkçı arkadaşım 45 dakikada alacağı ağı 4 saatte aldı ve bir tane canlı yok. Bu gördüğünüz yüzeydeki yalancı. Aslı içeride. Hiçbir canlı kalmamaya devam ediyor. Balıkçı kooperatifleriyle görüşmek gerekiyor çünkü denizi onlar biliyor.”
Emek Partisi (EMEP) Körfez İlçe Başkanı Adem Korkmaz ise şöyle konuştu:
“Yağma ve talanla hareket eden bir kapitalizm olduğunda kirlilik kaçınılmaz oluyor. Müsilaj meselesinin çözümü ile ODTÜ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ortak düzenlediği bir sempozyumda Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ‘Biz Marmara Denizi’ni fosseptik çukuru gibi kullandık’ diyor. 19 yıldır iktidardalar. Bu bilinçsizce söylenen ya da aklına geldiği için söylenen bir şey değildir. Bu laf günah çıkartmaktır. Bu sadece yağmanın, talanın bir sonucudur. Kapitalizme, talana karşı mücadele edelim. Bu bir yaşam hakkı mücadelesidir.”