İstanbul’da çökme riskiyle karşı karşıya olan 1556 bina olduğu belirlendi. Bu binalardan 178’i yıkılsa da 1378 binanın riski her geçen gün daha fazla artıyor. Peki bu binalara ne olacak? O sorunun yanıtını uzman için verdi…
Geçtiğimiz günlerde Küçükçekmece’de çıkan 3 katlı bina sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB), kamuoyuna önemli açıklamalar yapıldı. Belediye tarafından açıklanan verilere göre İstanbul’da çökme riski taşıyan 1556 bina olduğu tespit edildi. Fakat, İBB bu tespitini yalnızca 35.000 binayı inceleyerek yapabildi. Hala hızlı tarama testleri devam etse de 20 milyon kişinin yaşadığı kentte milyonlarca bina bulunması kenti büyük bir riskle karşı karşıya bırakıyor.
“İstanbul’da 1556 bina tehlikede bu sorun nasıl çözülecek?” sorusunun yanıtını ise Şehir ve Bölge Planlama Uzmanı Müfit Bayram Aydınlık’a yanıtladı. Belediyelere büyük iş düştüğünü söyleyen Bayram, Küçükçekmece’de çöken binanın baş sorumlusunun da belediye yetkileri olduğunu belirtti.
BELEDİYE HIZLI YIKIM KARARLARI ALMALI
Bayram, Aydınlık’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Eğer belediye, tespit ettiği bin 556 binanın Küçükçekmece'de yıkılan binayla aynı şekilde bir tehlike arz ettiğini düşünüyorsa hızlı bir şekilde yıkım kararı almak için çalışmaları başlatır. Gerekli kaymakamlıklara başvurup bu işi çözmeliler. Tespiti yaptım sokağa attım diye bir şey olamaz. Hangi binalar tek tek belirleyip bununla ilgili hukuken gerekli süreci başlatmalılar.
Bu binaların neden yıkıldığına bakmak lazım. Küçükçekmece'deki binanın üstüne bir daire yapılmış imar yasağı delinmiş. Bir de üstüne binanın altındaki dükkanın kolonu kesilmiş. Bunlara engel olacak yetkili merci belediyelerdir. Şimdi zaten bir ticari yerin kolon kesmesinden bahsediyoruz. Oradaki ticari yere ruhsat veren belediyenin zaten ruhsatı verdiği yeri sık sık denetlemesi gerekir. Belediyenin üç ayrı biriminin burada yapılan hukuk dışı projeleri gidip denetlediğinde görmesi gerekir. Hangi birimler buraya denetlemeye giderdi. Çalışma açısından ruhsat veren birim ruhsat birimi, imar açısından projede yapılan değişiklikleri denetlemekle görevli imar müdürlükleri ve tüm bu konularda görevli olan belediyenin kulluk güçleri. Bu binada yapılan değişiklikler çok önceden görülmeli ve engellenmeliydi. Sorulması gereken soru bunların nasıl görülmediği? Türk usulü 'bir şey olmaz' diyorlar sonra bir bakıyorlar olmuş.
İSTANBUL YAŞANILMAZ BİR KENT OLDU
İstanbul 1999 yılında yaşanan Marmara depreminden sonra nüfusun yığıldığı bir şehir haline geldi. İstanbul'un bu depremden sonra kentin büyütülmemesi gerekiyordu. Fakat merkezi yönetim ve yerel yönetimler eliyle İstanbul'da büyüme teşvik edildi. Çünkü İstanbul'da rantlar yaratıldı ve o rantlar birilerinin cebine girdi. Burada en büyük sorumlu, İstanbul'a yatırımları teşvik eden, İstanbul'daki yatırımları kamu parasıyla teşvik veren merkezi yönetim ve yerel yönetimlerdi. İstanbul bu şekilde büyütülmemeliydi ama büyütüldü. Çok geçmiş olsun. İstanbul kamu eliyle yaşanılamaz bir kent haline getirildi.
İstanbul büyütülürken maalesef deprem toplanma alanları dahil imara açıldı. Dolayısıyla şu saatten sonra İstanbul hakkında çok ciddi bir karar verilmesi gerekiyor. Yapılması gereken şey planlı bir şekilde İstanbul'u yeniden küçültmek. İstanbul'da yer alan yatırımları ülkenin başka yerlerine yöneltilmeli ve İstanbul zaman içinde nüfus bakımından küçülmeli. Bu nüfus yığılması çevreyi de kötü etkiliyor. Şehrin su ihtiyacını karşılamak için bile zorluk çekiyorlar. Başka havzalardan şehre su getiriliyor.
ÇÖZÜM KENTSEL DÖNÜŞÜMDE DEĞİL
İnsanların yaşamını korumak için İstanbul'u boşaltmak gerekir. Bakın depremden korumak için binaları yenileyelim demek yeterli değildir. Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binaların çoğu yeni binaydı. Büyük bir çoğunluğu 99 depreminden sonraki yönetmeliğe göre yapılmıştı. Ama ne oldu yıkıldı. Bir de şu var bilmem kaç binayı yıkıp yenisini yapacağız diyorlar. Bunları yapmak için parayı nereden bulacaklar. Türkiye zaten hala dışarıdan borç alan bir ülke. Hadi borcu buldular. Yüksek faizle o konutları yaptılar. Peki o daireleri asgari ücretle geçinmeye çalışan vatandaşa nasıl satacaklar?”