İBB Başkanı İmamoğlu'nun İstinaf'a verdiği dilekçesinin ayrıntıları ortaya çıktı. Dilekçede duruşmalara katılıp bizzat kendini savunmak istediğini belirten İmamoğlu "Bu ceza yalnızca şahsımı etkilemeyecek, seçmenin iradesini geçersiz kılacak. Bu tür kararların sonuçları, ceza verilmek istenen kişiyle sınırlı kalmaz, kalamaz. Ben, suç işlemedim. Bu nedenle beraat etmem gereken bu davada, eğer bir cezaya hükmedilecekse, bu cezanın yüzüme tefhim edilmesinin hakkım olduğuna inancım tamdır" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nde hakkında devam eden 'ahmak' davasına bizzat katılıp savunma yapmak için üçüncü kez dilekçe verdi. İmamoğlu dilekçesinde verilecek olası cezasının millet işradsine de bir ceza olacağını belirtip etkilerinin çok daha geniş olacağını vurguladı.
Özel: Bence İmamoğlu'na siyasi yasak istinafta onanacak
İBB Başkanı İmamoğlu dilekçesinde şu ifadeleri kullandı: "Daha önce avukatlarım tarafından, 04.01.2022 tarihinde ve 03.09.2023 tarihinde duruşma talebinde bulunulmasına rağmen, bu talepleri kabul edilmedi. Bu kez, hakkımda verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına ilişkin olarak, adil yargılanma hakkımın açıkça ihlal edildiğini ve bu kararın, aşırı ölçüsüz ve daha ilk bakışta ‘adaletin açıkça reddi’ anlamına geldiğini, düşündüğüm için, bu talebi bizzat kendim ileri sürme gereği hissettim.
Bu cezanın yalnızca şahsımı değil, temsil ettiğim toplumu ve kamu yararını da derinden etkileyecek sonuçları olacaktır. 31 Mart 2024 İstanbul yerel seçimlerinde tercihlerini ortaya koyan 11 milyon seçmenin iradesini geçersiz kılacak olan bu cezaya karşı, mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmemin, hukuka olduğu kadar, hukukun kaynağı olan milli iradeye de saygının bir gereği olduğuna inanıyorum.
'BU TÜR KARARLARIN SONUÇLARI, CEZA VERİLMEK İSTENEN KİŞİYLE SINIRLI KALMAZ'
Seçilmiş bir yöneticinin, görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının, evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin, söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, milli iradeye saygının ve Türk yargısına olan güvenin korunması için, mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmeyi ve ciddi endişelerimi ifade edebilmeyi istiyorum. Siyasi faaliyetten yasaklanma kararları, vatandaşın seçimlerde ortaya koyduğu ve bundan sonra koyacağı iradeyi yok sayma, etkileme, yönlendirme niteliğine sahiptirler.
Bu tür kararların sonuçları, ceza verilmek istenen kişiyle sınırlı kalmaz, kalamaz. Kamuoyundaki hakim kanaati ben de paylaşıyor ve bu davanın ülkemizin geleceğini etkileyecek önemde olduğuna inanıyorum. O nedenle, yargılanma sürecinin bütünüyle adil yürütülmesi, sadece benim için değil, tüm ülkemiz için büyük bir önem taşımaktadır. Kamu hizmeti sorumluluğum çerçevesinde, adil yargılama hakkımın korunması için duruşma talebimin kabul edilmesinin, yalnızca şahsımın değil, Türk halkının da adalete olan inancını pekiştireceğine eminim."
'ANAYASA'YA AYKIRILIK İDDİALARIMIZ DA LAYIKIYLA DEĞERLENDİRİLSİN'
Uzmanların da duruşmada dinlenmesi istenilen dilekçede, şu ifadeler yer aldı: "Ayrıca, yerel mahkeme aşamasında sunulan mütalaalar gibi, istinaf aşamasında dosyaya sunulan ek uzman (Prof. Dr. Adem Sözüer ve Doç. Dr. Tolga Şirin’in) mütalaası, davanın seyrini köklü biçimde değiştirecek nitelikte yeni ve esaslı bir delil teşkil etmektedir. Bu mütalaanın adil yargılanma hakkımın sağlanabilmesi için detaylı bir şekilde incelenmesi ve ilgili uzmanların duruşmada dinlenmesi, hayati bir önem arz etmektedir. Uzmanların mahkemeniz huzurunda dinlenmesi ve kendilerine soru yöneltilmesi, savunma hakkımın etkili şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.
Önceki uzman mütalaalarının yanı sıra, Anayasa’ya aykırılık iddialarımızın da mahkemeniz nezdinde kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bu iddiaların layıkıyla ele alınması gerekmektedir. Halk arasında ‘beyaz gömlek indirimi’ olarak bilinen, toplumsal infial yaratan olayların sanıklarına bile uygulanan takdiri indirim, basında siyasi iktidara dair söylediğim bir sözün, ‘mahkemeyi ciddiye almadığım’ şeklinde yorumlanması sonucunda, şahsıma uygulanmamıştır.
'BERAAT ETMEM GEREKEN DAVADA CEZA VERİLECEKSE YÜZÜME SÖYLENSİN'
Hakkımda yapılan yargılama dahil olmak üzere, tüm yaşantım boyunca, özel hayatımda, iş hayatımda ve siyasi hayatımda her türlü hukuksal işlemlere, yargı makamlarına sorumlu bir vatandaş olarak yaklaştım. Bu hal ve davranışlarım, adına karar verdiğiniz Türk milleti tarafından bizzat tasvip edilmiştir. Girdiğim dört farklı seçimde, milletimizin tarafıma teveccüh etmesi şerefine nail olmam buna en yüce kanıttır. Ben, bir suç işlemedim. Bu nedenle beraat etmem gereken bu davada, eğer bir cezaya hükmedilecekse, bu cezanın yüzüme tefhim edilmesinin hakkım olduğuna inancım tamdır. Türk milleti adına karar veren Sayın Mahkemenizin bu hususu dikkate alması gerekliliğini, durumu değerlendirebilmeniz için yüz yüze gelebileceğimiz bir duruşmada, bu durumu bizzat ortaya koyma isteğimi takdirlerinize arz ediyorum.'