Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’da “100 tiny house” projesiyle kurulan, yapımında gönüllülerin çalıştığı Örnekevler köyü, “yol geçecek” iddiasıyla tahliye edilecek. KARAR’a konuşan Arzu Yılmaz Kuyucu, kendilerine en başta konteyner çıkmadığı için buraya yerleşen köy sakinlerinden biri. Üç çocuğu olan Kuyucu’ya AFAD, “Örnekevler’den çık” dedi ama yerleşmesi için konteyner de vermedi...
BÜŞRA CEBECİ
Örnekevler köyü, Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’ın Kuzeytepe bölgesine “100 tiny house” adlı bir projeyle kuruldu. Depremzedelere prefabrik ev sağlamanın yanı sıra proje, depremzedelerin deprem travmasını atlatmaları için etkinlikler, çocuklar için atölye ve derslerle proje devam ettirildi.
Depremzedeler buraya yerleştikten dokuz ay sonraysa İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) AFAD, köyün tahliyesi için köy sakinlerine tebligat gönderdi.
Gönderilen tebligatta bölgede yol çalışması yapılacağı ve köy sakinlerinin evlerini bir hafta içinde boşaltmaları tebliğ edilirken, köy sakinlerinin uygun konteyner kentlere yerleştirileceği bilgisi de yer aldı.
“CENNET VERİLMİŞ GİBİ SEVİNMİŞTİM”
KARAR’a konuşan Arzu Yılmaz Kuyucu, Örnekevler köyü sakinlerinden. Kuyucu, depremin ardından eşi ve üç çocuğuyla birlikte Antalya’ya yerleştiklerini, koşulların kendilerini zorlaması sebebiyle de Hatay’a geri döndüklerini söylüyor. Kendisine konteyner çıkmayan Kuyucu, Örnekevler’e başvurduğunda aynı gün anahtarı teslim aldığını, o anda kendisine cennet verilmiş gibi sevindiğini anlatıyor:
“Depremden sonra Antalya’ya gittik, 8-9 ay orada mücadele verdik, yapamayacağımızı anlayınca Hatay’a geri dönmek istedik. Konteyner talebinde bulunduk herkes gibi ama bize çıkmadı, ortada kaldık. Annemlerin konteyner kentinde 7 kişi yaşadık. Sonra karşıma eski çalışanımın vasıtasıyla Örnekevler çıktı. Gittim bana aynı gün anahtarı verdiler. O benim için o kadar büyük bir şeydi ki, bana sanki cenneti verdiler Şimdiden cenneti garantiledin deseler bu kadar mutlu olmazdım, çünkü tam ortada kaldığımız bir dönemdi. ”
“VALİLİK ÖNERİSİYLE 100 BİN TL KREDİ ÇEKİP TADİLAT YAPTIK”
Projeyi yürüten mimarların kendilerine “Bu evlerden hemen çıkmayacaksınız, o yüzden de önüne ek oda yapabilirsiniz” dediğini de belirtiyor. Zira evler 12 metrekare ve Kuyucu’nun üç çocuğu var.
Kuyucu ve pek çok köy sakini kredi çekiyor, 100’er bin liraya bir oda ve balkon yaptırıyorlar. Dokuz ay sonra, halen kredilerinin taksidi devam ederken de kaldıkları prefabrik evlerinden çıkarılacaklarını, evlerin de AFAD’ın envanterine geçeceğini öğreniyorlar. Kuyucu, içinde bulundukları durumu şu sözlerle anlatıyor:
“Ben esnafım, depremden önce mağazam çok büyüktü ama yıkıldı ve yağmalandı. Şimdi bir konteyner çarşıda bir konteynerde işime devam ediyorum, siftah bile yapmadan. Buradan insan geçmiyor çünkü, ancak internetten satış yapıyoruz. Bu yüzden bu kredilerin üstesinden zaten gelemiyoruz. Yıkılan dükkanımızın esnaf kredileri var, hiçbir yardım hiçbir destek almıyoruz. Yaşayacağımız bir konteyner vermediler Örnekevler’e sığındık biz, şimdi bunu da elimizden alıyorlar.”
BİZİ 6 ŞUBAT’A GERİ DÖNDÜRDÜLER
Kuyucu, 77 dönüm olan bu araziden yol geçecek olması sebebiyle buranın tahliye edilmek istendiğine inanmıyor. Zira Örnekevler köyü yapılırken burada çalışan gönüllülere arazinin Hatay’ın köklü ve güçlü bir ailesi olan Asfuroğlu’na ait olduğu bilgisi verilmiyor ve Kuyucu bu tahliye kararının da bu aileyle bağlantısı olabileceğine inanıyor:
“Biz 7 kattan indik o depremde, çocuklarım ölümü görerek indi. Ben bu çocuklara depremi unutturmaya çalışıyorum. Beni şu an Antakya’da lüks bir binya bile koysanız korkudan geçemeyecek durumdayız. Bu kadar şey olmuşken bizim hala hayatımız birilerinin iki dudağı arasında. Yok buraya yol yapılacak, karayolu geçecek falan bunlar bahane. Bütün amaç bu projeyi bitirmek. Siyasi olaylar oldu, başka rantlar oluştu ama olan da bize oldu. Karşı taraf o kadar güçlü ki, bizim zaten kolumuz kanadımız kırıldı. Biz zaten depremde her şeyini kaybetmiş insanlarız. Bize bunu yaparak inanın bizi 6 şubat gününe geri döndürdüler.”
“SARAY İSTEMEDİK, 12 METREKAREYİ BİZE ÇOK GÖRDÜLER”
Kuyucu’nun tepki gösterdiği bir diğer nokta da evlerin kendilerinden alınacak olması. Kuyucu, bu evler taşınırken sonradan yaptırdıkları oda ve balkonların çöp olacağını ama en azından evleri kendilerine verseler komşularıyla birlikte başka bir parsele evleri taşıyabileceklerini söylüyor. Komşularıyla bu durumdan çıkabilmek için bir yol aradıklarını ancak tüm yolların da tıkandığını söyleyen Kuyucu bu duruma şöyle tepki gösteriyor:
“Biz birbirimize yardımcı oluyoruz, destek oluyoruz ama devlet bu kadar da göz göre göre insanlıktan çıkamaz. Hastamız var, engellimiz var, yaşlımız var. Biz orada kendimiz mücadele ediyorduk, vallahi kimseden bir şey istemiyorduk, kimseye bir yükümüz yoktu. Burayı bizim için gönüllüler yaptı, bir vidası bile benim için çok değerli çünkü tanımadığımız insanlar bizim için yapıp verdi burayı bize. O insanların emeğini düşünüyorum, bu emekler ne için? Neden AFAD bünyesine geçiyor bu soygunluculuk, bu dolandırıcılık. Beni kandırıp, yüz bin lira harcatıp sonra da kapının önüne koymanın başka bir adı yok. Bize saray vermediniz ya, sizden saray isteyen de olmadı, 12 metre kare yeri de çok görmeyin.”
“KONTEYNER YOK, KENDİ ARSANIZA DA EV YAPMAYIN, YIKARIZ”
Hatay’a döndüğünde kendisine konteyner verilmediği için Örnekevler’de kalan Kuyucu, buradan çıkarıldığı yetmezmiş gibi bir de kendisine halen konteyner çıkmadığını da söylüyor. 100 haneli köyden 74 kişiye konteyner çıktığını belirten Kuyucu, bu sebeple AFAD’a başvurmuş ancak sonuç alamamış. Bu süreci Kuyucu şöyle anlatıyor:
“Beni çıkarıyorlar üstüne de kalacağım bir yer göstermiyorlar. Bunun üzerine işime gidip geldiğim bir arabam var, onu satıp yıkılan evimizin arsasına bir prefabrik ev yaptıralım diye düşündük, yine devletten bir şey beklemeyelim dedik. Beton değil, bildiğiniz 1+1 prefabrik ev. Gittik su basmanı falan yaptıracağız, dediler ki “Durun, yıkarlar.” Meğer valilik birkaç gün önce yeni bir emir vermiş, deprem bölgesine yapılan bütün yapıları sormadan sorgulamadan yıkıyorlarmış. Zabıtalara emir verilmiş, ‘Gördüğünüz yerde yıkın’ demişler. ‘Çadır mı ayarlasak’ dedik, o da kötü göründüğü için yasakmış. Ben şimdi kara kara düşünüyorum. Ben ne yapacağım? Biri bana söylesin, aklımı kaybettim artık, biri ‘Bunu yap’ desin, yapacağım. Ben Allah inancı olan biriyim, bana göre kimse yaşattığını yaşamadan ölmeyecek, ben buna inanıyorum. Bize bunu yaşatanlar, bunları yaşamadan ölmesinler.”
“SİZİN DİĞER KONTEYNER KENTTE YAŞAYANLARDAN FARKINIZ NE?"
Örnekevler başta belirttiğimiz gibi yalnızca bir konteyner kent değildi. Burada gönüllüler çeşitli etkinliklerle depremzedelerin, özellikle de çocukların travmalarını atlatabilmesi için onlara destek olmaya çalışıyorlardı. Kuyucu da bu köyün onlar için çok özel olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Bu köy çok özeldi bizim için, burası sadece bir yerleşim yeri değildi. Gönüllüler burada bizlerin deprem travmasını atlatabilmesi için neler yaptılar? Çocuklarımıza sanat dersleri, atölyeler verildi. Buna bile ‘Siz orada fantezi yapıyorsunuz, sizin diğer konteyner kentte yaşayanlardan ne farkınız var?’ dediler. Ne farkım olduğunu ben size söyleyeyim. Ben Vali Mustafa Masaklı’nın verdiği sözle geldim Antalya’dan geri. Valiliğe gittim konteyner başvurusu için. Kapıda denk geldik, artık o da basına şov yapıyordu herhalde. “Ne için geldiniz?” dedi, “Antalya’da daha fazla mücadele edemiyoruz, kiralar çok yüksek. Memlekete gelmek istiyoruz ama konteyner kent çıkarsa geleceğiz” dedik. Dedi ki “15 güne burada olun.” Biz apar topar Antalya’ya döndük, elimizdeki televizyon, beyaz eşya ne varsa 5 bin liraya satıp Hatay’a döndük. 15 günü bile bulmadı, bir hafta sonra döndüm. Dediler ki ‘Sistemde adınız yok.’ Her gün Serinyol’a gidip geldim, 1 ay boyunca. Benim farkım bu işte, bana bir konteyneri bile çok görmeniz, hatta gönüllülerin yaptığı 12 metrekarelik bir evi bile çok görüp elimden almanız, bizim farkımız bu!”
Kuyucu, kendisine konteyner çıksa bile bu şehrin dışında kalan Serinyol bölgesinde olacak. Kuyucu, her gün gittiği iş yerinde, bu iş yerine gitmek için kullanacağı yakıta vereceği kadar bile para kazanmadığını söylüyor. Kuyucu’nun taşınmasının bir diğer dezavantajı da çocukları ve onların okullarının bir kere daha değişecek olması. Kuyucu, deprem olduğundan bu yana çocuklarının çok kez okul değiştirdiğini, bir çocuğunun sekizinci sınıfta olduğunu ve ona iyi bir gelecek hazırlamaya çalıştıklarını söylüyor ve “Bu taşınmayla birlikte çocuğumun sınavda derece alma hayalleri de suya düşecek, şu an okuduğu okul çok iyi çünkü” diyor.
Kuyucu, kendilerine tebligatı getiren memura evi bir hafta içerisinde boşaltmazlarsa ne olacağını da sormuş Memur ise kolluk kuvvetleriyle gelinip, evlerin taşınacağını söylemiş. Kuyucu, projeyi yapan ve yürütenlerin bu evlerin depremzedelere geçmesini istediklerini ancak AFAD’ın buna izin vermediğini yineliyor ve içinde bulundukları durumdan sorumlu olanlara tepki gösteriyor:
“Antalya’ya gittim, tutunmaya çalıştım ama yapamadım. Diyordum ki ‘Antalya’nın insanı çok acımasız, ben memleketime döneyim.’ Ama inanın şu an Hatay insanından daha acımasız kimse yok. Çünkü bu parselin sahibi de bir Hataylı, bize bunu yapan Hataylı. Yol falan bahane. Adam o kadar güçlü ki devleti bile parmağında oynatıyor. O gönüllülere dedim ki size hayatım boyunca teşekkür edeceğim, çünkü siz o depremi yaşamayıp bizimle dayanıştınız, bizim için bunları yaptınız. Ama bu depremi yaşayıp yine de insan olamadı kimisi.”