Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şükrü Karatepe, Marmara Denizi'nde yaşanan müsilaj sorununda en büyük sorumluluğun İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait olduğunu söyledi. Karatepe, ''Müsilajın çıkmasının ardından ilk yapılan mevcut tesislerin tam kapasite çalıştırılması. Bunda da en büyük sorumluluğun İstanbul'a ait olduğu kesin. İstanbul, tesislerini iyi çalıştırsaydı, bir kısım tesislerin de yapımını durdurdu. Bu bakımdan İstanbul'un doğru politika uyguladığı söylenemez'' dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından düzenlenen 'İklim Şurası'na katılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şükrü Karatepe, müsilaj konusunda sorumluluğun İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde olduğunu söyledi.
Belediyelerin sınırları içerisindeki çevre sorunlarıyla ilgili yükümlülükleri olduğunu ifade eden Karatepe, şöyle konuştu:
'İSTANBUL BELEDİYESİ ORTALAMA DEVLETLER KADAR GÜÇLÜ'
"Küresel ısınma, iklim değişikliği, bunlar birbirlerine bağlı. Şehirde meydana geldiği için mesele doğrudan doğruya belediyelerle alakası var. Belediyeler şehirlerden sorumlu idare biçimidir. Her belediyenin belediye sınırları içerisindeki çevre sorunlarını, çevreden ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak gibi bir mecburiyeti zaten var. Bu 'iklim değişikliği' dediğimiz, küresel ısınma dediğimiz ayrı bir problem. Yeni karşılaştığımız bir durum. Dolayısıyla bütün belediyelerin kendilerini buna ayarlaması, buna göre teşkilatlarını değiştirmesi, daire başkanlıklarını kurması, buna göre bir organizasyon yapması araç-gereç ve personelle işi yapması gerekiyor. Bu bakımdan İstanbul Belediyesi çok avantajlı. İstanbul Belediyesi dünya üzerindeki ortalama devletler kadar güçlü olan, çok yüksek seviyede bilgisi olan, bütçesi olan bir belediye. Personel bulmakta ve uzman bulmakta İstanbul gibi bir yerde hiçbir zorluk çekmez. Dolayısıyla onun mesuliyeti daha fazla çünkü daha çok kirletiyor."
'MARMARA'YI EN ÇOK İSTANBUL KİRLETİYOR'
Marmara Denizi'ni en çok İstanbul'un kirlettiğini belirten Karatepe, şu ifadeleri kullandı:
"Müsilaj meselesinde gördük. Marmara’yı en yüksek oranda İstanbul kirletiyor. Nüfusu, sanayisi, otomobil fazla, kirletici bütün salınım yapan unsurları fazla. Fazla ama imkanları da fazla. Dolayısıyla İstanbul bu konuda başı çekmeli. Ankara, Konya, Kayseri gibi büyükşehirlerimiz tecrübeli şehirlerimiz. Elemanları var, bütçeleri var. 100 bin nüfuslu bir şehir ne yapsın? Kırşehir, Yozgat, Niğde, Nevşehir gibi şehirlerimizin sıkıntıları olacağı kesin. Onlara da yardım etmek gerekiyor. Belediyeler planlamalar yapıyor. Bundan sonra yapılan planlamalarda iklim değişikliği konusu öne çıkacak. İklim değişikliği öyle bir hal aldı ki bütün hizmet ve ihtiyaç alanlarının ortak bir problemi haline geldi. Eskiden temizlik, ulaşım, ayrı düşünülürdü. İklim değişikliğinin getirdiği problemler ise ayrı düşünülmüyor. Hepsi bir arada düşünülüyor. O yüzden tüm hizmetleri iklim değişikliğine uygun hale getiriliyor. Ulaşım, inşaat, yol, asfalt ve aklınıza gelen bütün hizmetleri iklim değişikliğine uygun hale getireceğiz. Tabi burada alınan kararlar çok önemli. Bakanlığın daha önce hazırladığı çerçevede görüşler tartışılıyor. Yeni görüşler ilave ediliyor. Bunlara uygun problemler liste haline getiriliyor sonra bu problemlere ait çözüm önerileri listeler halinde öne çıkıyor ama bunların hepsini birden 'Yarın uygulayın' demek zaten mümkün değil. Belli bir aşamada yavaş yavaş yapılacak. Bu aşamada ise bizim yani Yerel Yönetim Politikalar Kurulu'nun görüşü nüfusun esas alınması, nüfusu fazla olan, bütçesi fazla olan şehirlerin çabuk başlaması. Daha sonra belli kademede olan nüfusun başlaması, nüfusu 100 bin veya 50 bin olan şehir ve kasabaların daha sonra başlamalarıdır."
'EN BÜYÜK SORUMLULUK İSTANBUL'A AİT'
''Marmara çevresindeki bütün şehirlerimizin arıtma tesisi var" diyen Karatepe, şöyle devam etti:
"Ancak bu arıtma tesislerinin hepsi klasik döneme göre ayarlanmış yani iklim değişikliğinin olmadığı, Marmara Denizi'nin ısınmadığı döneme göre ayarlanmış. Tekniği ileri seviyede değil. Belli ölçülerde ince arıtma yapan var, ama onlarda da maliyet yüksek çok enerji harcıyor, diye biraz da ihmal etmişler. Teknoloji iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı problemlere uygun değil. Onun için teknoloji orada tam olarak ifa etmiyor. Müsilajın çıkmasının ardından ilk yapılan mevcut tesislerin tam kapasite çalıştırılması. Bunda da en büyük sorumluluğun İstanbul'a ait olduğu kesin. İstanbul tesislerini iyi çalıştırsaydı, bir kısım tesislerin de yapımını durdurdu. Bu bakımdan İstanbul'un doğru bir politika uygulandığı söylenemez. İstanbul'a büyük sorumluluk düşüyor. İstanbul o bölgenin en iyi bileni ve en çok kirleteni, en fazla sorumlu olanı dolayısıyla örnek olması lazım yani İstanbul'un ihmal etmek gibi bir lüksü olamaz."