CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Sinan Ateş cinayetini Susurluk Olayı'na benzeterek "Türkiye, devlet-mafya-siyaset üçgeninin açığa çıkmasını beraberinde getiren ‘Susurluk Olayı’ benzeri yeni bir tablo ile karşı karşıya. Bir ayağı suç çetelerine, diğer ayağı iktidar ittifakına ulaşan, bir ayağı da siyaset ve güvenlik güçlerine, yargıya bulaşan bu süreçte iktidarın suskunluğu devletteki tahribatın vahim boyutlarını sergiliyor." dedi.
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, geçtiğimiz günlerde Ankara'da motosikletli bir saldırganın açtığı ateşte başından vurularak hayatını kaybetmişti. Ateş'in cinayetinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında 13 kişi tutuklanmıştı.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak da Sinan Ateş’in öldürülmesini Susurluk Olayı’na benzetti ve şunları kaydetti:
'BU SİYASİ SUİKAST SUSURLUK OLAYI'NA BENZER BİR TABLO'
Türkiye, devlet-mafya-siyaset üçgeninin açığa çıkmasını beraberinde getiren ‘Susurluk Olayı’ benzeri yeni bir tablo ile karşı karşıya. Bir ayağı suç çetelerine, uyuşturucu ve cinayet şebekelerine uzanan, diğer ayağı iktidar ittifakına ulaşan ve bir ayağı da siyaset ve güvenlik güçlerine, yargıya bulaşan bu süreçte iktidarın suskunluğu, çürümenin ve devletteki tahribatın vahim boyutlarını sergiliyor.
30 Aralık’ta Başkent’in en merkezi bölgelerinden birisinde gerçekleştirilen bir siyasi suikast sonrasında yaşananlar ve faillere, faillerin bağlantılarına uzanan gelişmeler, 27 yıl önce 3 Kasım 1996’da yaşanan Susurluk Olayı’na benzer bir tabloyu çağrıştırıyor.
O dönemde yaşanan bir trafik kazasında aynı araçta bulunan emniyet-siyaset-mafya mensuplarının toplumda yarattığı şok dalgası, kirli ilişki ağının, çıkar şebekelerinin, siyasetin ve emniyetin içine, dönemin iktidarının tepe noktalarına nüfuz etmiş karanlık yapıların, suikast ve cinayet organizasyonlarının açığa çıkmasına yol açmıştı.
'İKTİDARA UZANAN YAPILANMA'
Şimdi de benzer bir tablo ile karşı karşıyayız. Siyasi kimliği ve toplumsal karşılığı olan, aynı zamanda genç bir akademisyene yönelik silahlı suikastın ardından ortaya çıkan bağlantılar ve ilişkiler ağı, İstanbul’dan Ankara’ya, organize suç örgütlerinden para karşılığı cinayet şebekelerine, uyuşturucu tacirlerine, emniyet teşkilatına ve nihayet siyasi iktidar bağlantılarına uzanan bir yapılanmanın varlığını tüm topluma gösterdi.
Suikasta kurban giden kişinin siyasi kimlikli, etkin ve saygın bir kişi olması yanında, bu eylemi planlayan, talimatını veren, gerçekleştiren ve failleri koruyan bir yapının suikastın arkasında yer aldığının ortaya çıkması, yaşananları basit bir cinayet veya siyasi hesaplaşma olmasının çok ötesine taşımaktadır.
Faillerin takibi ve yakalanması sürecinde güvenlik güçleri ve savcılar üzerinde siyasi baskı ve güç kullanıldığının anlaşılması, bazı faillerin gözaltı sonrası ifadeleri bile alınmaksızın salıverilmesi, daha önceki pek çok olayda olduğu gibi İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın, iktidar ittifakının sessizliğe bürünmesi oldukça manidar.
Bu konudaki açıklama ve eleştirilere sadece tehdit ve hakaretlerle karşılık verilerek olanların özüne hiç değinilmemesi, Başkent’in ortasında güpegündüz gerçekleşen bir siyasi suikast için kınamada da bulunulmaması çok dikkat çekici.
ÇUBUK’TA KILIÇDAROĞLU’NA YÖNELİK SALDIRIYI ANIMSATTI
Daha önce Çubuk’ta şehit cenazesinde CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimini kınamak, tepki vermek yerine adeta saldırganları öven; muhalif gazetecilere, yazarlara yapılan silahlı-sopalı saldırılara destek ve teşvik beyanatlarında bulunan iktidar ittifakı ve sözcülerinin şimdi bu siyasi suikastla ilgili tüm yaşananları sessizlikle geçiştirme gayretleri, kamuoyunun ve toplumun gözünden kaçmıyor.
Seçimler yaklaşırken demokratik sürece, demokrasiye, serbest ve özgürce siyasi faaliyete de tehdit ve gözdağı niteliğindeki bu saldırılar, kimseyi yıldıramayacaktır. Böylesi girişimlerden medet umanlar, karanlık hesaplar ve planlar yapanlar, hiçbir zaman amaçlarına ve hedeflerine ulaşamayacaktır.”
'İKTİDAR SEÇİME YALAN RÜZGARI İLE GİDECEK'
Toprak, iktidarın seçimi avantajlı bir tarihte yapmayı planladığını da kaydederek, “Nisan ve mayıs ayları için telaffuz edilen farklı tarihler, iktidarın şimdiden cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağı doğrultusunda bir zihni ve siyasi kabullenmişlik içinde olduğunu işaret ediyor” dedi. Toprak, iktidarın seçime yalan rüzgarı ile gideceğini savundu ve şunları kaydetti:
Bu doğrultuda planladıkları bir seçim takvimini TBMM’ye kabul ettiremedikleri takdirde Cumhurbaşkanı’nın ‘Meclis’i feshetme’ kozunu öne sürerek siyasi şantajla sonuç alma çabasındalar. Bugünden ifade etmek isterim ki tüm planları, senaryoları, avantaj hesapları sonuçsuz kalacak. Sandık, iktidar için hüsran olacak.
'MARKETLER SEÇİME KADAR ZARARI KABULLENECEKLER'
Toprak, zincir marketler ile Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un yaptığı toplantının ardından marketlerin fiyat sabitleme kararı aldığını hatırlattı ve bu duruma ilişkin şu yorumda bulundu:
Ticaret Bakanı, zincir marketlerin CEO’larını makamına toplayıp birlikte poz verdiği paylaşımında, market zincirlerini zam yapmamaları için uyardığını belirtti. Bu toplantı ardından zincir marketler peş peşe fiyat indirimi ya da fiyatları sabitleme kararlarını açıkladılar. Anlaşılan, Rekabet Kurulu’nun yaklaşık 3 milyar ceza kestiği zincir marketler, iktidarın baskısı ve talimatıyla seçime kadar zararı kabullenecekler.
Bu uygulamada kanımca en büyük mağduriyeti küçük esnaf, mahalle bakkalları, manavları, kasapları yaşayacak. Zincir marketlerle sermaye ve rekabet gücü olmayan binlerce bakkal, manav, kasabın ürün fiyatını maliyetin altına indirmesi, düşük fiyattan satarak zararı göze alması ya da kendisine toptancıdan gelen malın fiyatı artsa da 3-4 ay sattığı malın fiyatını sabit tutması olanaksız. Buna bağlı olarak, geçen yıl iş yeri kapanan 125 bin 892 küçük esnaf işletmelerine binlerce yenisinin eklenmesi kaçınılmaz olacaktır.