İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Tüzük Kurultayı Çalıştayı"nda konuştu. Değişim mesajı veren İmamoğlu'nun, "Partinin kendi içinden başlayarak daha demokratik, daha katılımcı, daha kapsayıcı bir partiye dönüşmesi şarttır" ifadeleri dikkat çekti.
CHP İstanbul İl Başkanlığı; demokrasi, insan hakları ve toplumsal cinsiyet alanında çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla bugün Haliç'te Tüzük Kurultayı Çalıştayı düzenledi. Çalıştayda konuşma yapan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Cumhuriyet Halk Partisi değişecek ve Türkiye de değişecek. Bu sürecin, bu yolculuğun başka bir sonucu olmaz, olamamalıdır" ifadelerini kullandı. İmamoğlu'nun "Partinin kendi içinden başlayarak daha demokratik, daha katılımcı, daha kapsayıcı bir partiye dönüşmesi şarttır" değerlendirmesi de dikkat çekti.
CHP Merkez Yönetim Kurulu toplandı
Tüm dünyada bir kriz döneminin yaşandığını söyleyen İmamoğlu, bu çoklu kriz sürecinin de etkilerinin Türkiye'de daha yoğun yaşandığını söyledi. Ekonomik kriz, demokrasi ve adalet krizlerine rağmen vatandaşların seçimde aynı partiye oy verdiklerini hatırlatan İmamoğlu, artık aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemenin anlamı olmadığını belirtti.
'KALICI POLİTKALAR SUNMAMIZ ŞART'
Yol ve yöntem değişikliğinin partide karşılık bulmasının kendisini mutlu ettiğini ifade eden İmamoğlu 'kalıcı politikalar' sunmanın şart olduğunu da vurguladı.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında toplumun beklentilerini karşılamayan kurum ve kuruluşların toplumdan herhangi bir destek göremeyeceğinin altını çizen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Günü kurtaran değil, kalıcı politikalar ve yeni bir vizyon sunmamızın şart olduğunu hepimizin bilmesi gerekir. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok üstün görevler düşmektedir. En önemlisi, partinin kendi içinden başlayarak daha demokratik, daha katılımcı, daha kapsayıcı bir partiye dönüşmesi şarttır. Farklı toplumsal kesimlerin taleplerinin kapsanabildiği, toplumun tüm kesimlerinin kendini içinde ve anlamlı hissedebileceği bir siyaset kurumu hâline gelmemiz şarttır. Uzun süredir içinden geçtiğimiz otoriterleşme düzeninin önemli nedenlerinden birisi olan sivil toplumla siyasetin bağlarının kopması hatta sivil toplumun ülkemizde neredeyse baskıcı bir zeminle gerçek anlamda sivil toplumun varlığını ifade edememesi sürecidir. Bir ülkenin demokrasisinin çatısını yönetim sistemlerinden önce siyasetin sivil toplumla ilişkisi belirler. Aynı şekilde iktidar olduğunda da kendini sivil toplumun katılımına ve denetimine açtığı ölçüde demokratik bir toplum olmamız süreci başlamış anlamına gelir.”
'DEMOKRATİKLEŞME İÇİN...'
“Eylül ayında başlatacağımız tüzük kurultayının değişim hareketinin daha kapsayıcı ve demokratik bir düzlemde kalıcılaşması için önemli bir adım olacaktır” diyen İmamoğlu, “Bunu da parti kurullarımız kadar Türkiye’de temel haklardan demokratik haklara, birçok alanda büyük katkılar sunan sivil toplum kurumlarının görüşlerini dikkate alarak onların ilham ve önerileriyle yapmak istediğimizi buradan beyan etmek isterim. Gerçek anlamda bir demokratikleşme için öncelikle aktif vatandaşlığın hayata geçmesi şarttır. Bugün sivil toplum alanında, siyaset alanında fikir ve düşünce özgürlüğü gibi temel alanlar başta olmak üzere birçok konuda sıkıntılar yaşandığını, çalışmaların engelleyici baskıcı düzenin, insanları sivil toplum kuruluşlarından uzaklaştırdığını hatta bu baskıcı ortamın vatandaşlarımızı siyaset yapmaktan bir siyasi kurumun bireyi üyesi olmaktan uzaklaştırdığını net olarak ifade etmem gerekir” ifadelerini kullandı.
'BASKICI ANLAYIŞIN DEĞİŞMESİNİ İSTİYORUZ'
Başından beri milletine güvenen, milletinin yeteneklerine inanan, milletinin ortaya koyacağı bu toprakların verdiği genetik kabiliyetlerle ortaya koyacağı yeniliklerin sadece Türkiye’ye değil; başta yakın coğrafyasına ve bütün dünyaya çok iyi geleceğine inanan birisi olduğunu dile getiren İmamoğlu, “Bu mevcut baskıcı anlayış ve uygulamaların değişmesini çok istiyoruz. Bütün çeşitliliği ve özgünlüğüyle her alanda temsil edilmesinin siyaset alanının daha kapsayıcı katılımcı ve demokratik olabilmesinin önemli bir şartı olduğunu düşünüyoruz” dedi.
İTİBARSIZ BİR SİYASETÇİ OLMAK İSTEMİYORUM'
Siyasetin köşeye sıkıştığını, siyasi partilerde dahi etkin siyasetin içinde olan insanların aza indiğinin görülmesi gerektiğini ifade eden İmamoğlu "Gerçekle yüzleşmemiz gerekir” dedi. İmamoğlu, siyasetle kurulan bağın azaldığını ve gençlerin siyasetten uzaklaştığını da vurgulayarak
“İstanbul dahi bu konuda en zengin nüfusa en katılımcı nüfusa sahip olmasına rağmen önemli bir zamandan beri ne yazık ki siyasete katılımın azaldığını, yaş ortalamasının yükseldiğini, gençlerin bu anlamda en az ilgiyi gösterdiği alan olduğunu hatta siyaset yapan insanların büyük bir itibar kaybına uğradığının bilinmesi şart. Bu tespiti hepimiz yapıyoruz aslında. Bu bağlamda ben çok net ifade ediyorum. Sadece siyaset kurumunun kamu kurumlarının dahi en güçlü şekilde vatandaşla diyaloğa açık olması gerektiğini, bir kamu görevi yaptığını siyasetin de kamu görevi için bir aracı kurum olduğunu yani bir araç ,olduğunu asla amaç olmadığını her ortamda dile getiriyorum. Kuruluşların yeniden var olmasına katkı sunduğumu bütün hemşehrilerimin ve özellikle buradaki katılımcıların bilmesini isterim. Bu bağlamda ben itibarsız bir siyasetçi olmak istemiyorum. Siyasete giren insanların o alanın itibarsız bir alana dönüşmesinden etkilenerek oraya girme konusunda cesaretsizlik yaşamalarını istemiyorum. Sizin gibi büyük fedakarlıkla siyasetin içinde olan siyasete katkı sunmak isteyen insanlarımızın da itibarsızlaşmasını asla kabul edemem.” ifadelerini kullandı.
'CHP SORUMLULUKTAN KAÇMAZ'
Ekrem İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Cumhuriyet Halk Partisi ne kadar kapsayıcı, katılımcı, demokratik bir yapıya sahip olursa Türkiye’de o kadar özgürlük ve adalet içerisinde olur. Bu bağlamda bugün yapılan bütün kötü işlerin, bütün sıkıntılı hallerin ya da bütün haksızlıkların, hukuksuzlukların sorumluları vardır ama Cumhuriyet Halk Partisi de bu yaşanan olaylara dönük sorumluluktan kaçamaz. Bu sürecin var olmasında muhalefetin etkin bir biçimde başarıyı ortaya koymamasının da sorumluluk paydaşı olduğunu buradan bütün partililerime duyurmak isterim. Yaşadığımız başta ekonomik kriz olmak üzere çoklu krizlerden bizi çıkaracak bir yol ve yöntemi tüzük kurultayında bir başlangıç adımı olduğunu ifade etmek isterim. Çok ağır bir misyon yüklenilmesi, yükletilmesi doğru olmaz. Bu yapılan hazırlıkların kısa bir zaman diliminde çeyrek yüzyılın değişim hikâyesini bir haftalık çalışmaların olacağı Tüzük Kurultayı’nda olacağını beklemek de doğru olmaz. Tüzükle ilgili atılacak güçlü adımlar, yarınlarda atılması muhtemel farklı adımların daha iyiyi daha iyiyi bulma adımlarının da tetikleyicisi olacaktır.”
Öte yandan, çalıştay, “temsiliyet, yolsuzlukla mücadele, hesap verilebilirlik ve etik, demokratik karar alma yöntemleri, örgütlenme modeli, aday belirleme yöntemleri” şeklinde beş masadan oluşuyor. Her masada bir moderatör eşliğinde tartışmalar yürütülüyor. Buradan çıkacak sonuçlar, 4 Eylül’de Sivas’ta başlayıp Ankara’da devam edecek Tüzük Kurultayı’na rapor olarak sunulacak.