Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu gündeme dair basın açıklaması yapıyor. Gündeme dair önemli konulara değinen Karamollaoğlu, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) için de iktidarı tekrar düşünmeye davet etti. Bir televizyon kanalında Süleyman Özışık'ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan ricalarda bulunduğu iddiasına da yanıt veren Karamollaoğlu, "Bu nasıl mantık? Şahıslar mı insanların masumiyetine karar verecek yoksa mahkemeler mi, savcılar mı?" dedi.
Gündeme dair açıklamalar yapan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, Afganistan konusunu ele alarak önemli bilgiler veriyor. Afganistan'ın iç savaşına müdahil olmanın büyük sıkıntılar yaratacağını söyleyen Karamollaoğlu, MKE için de çağrıda bulundu ve özelleştirme hamlesinde vazgeçilmesi gerektiğini savundu.
Bir televizyon kanalında OHAL komisyonları için Süleyman Soylu'dan ricalarda bulunduğunu ve bazı isimlerin de ricayla görevlerine tekrar iade edildiğini iddia eden Süleyman Özışık'ın açıklamalarına da değinen Karamollaoğlu, "Artık eskisi kadar itibar var mı bilmiyorum ancak, birileri çıkıp ben buralardan aldığım destekle masum olan ve şuanda hapiste bulunan ya da geçmişte hapiste bulunan insanları görevlerine iade ettirdiğini 'masum olduğuna inandığım insanları kurtarmak için bunu yaptım' sözleriyle dile getiriyor ve itibar görüyor. Bu nasıl mantık? Şahıslar mı insanların masumiyetine karar verecek yoksa mahkemeler mi, savcılar mı?" diye sordu.
Koronavirüs pandemisi gündemiyle ilgili olarak açıklama yapan Karamollaoğlu, "Büyük fedakarlıklar gösteren sağlık personeline özellikle teşekkür etmeyi bir vazife biliyorum. Hakikaten büyük fedakarlıklar yaptılar ve hala da yapıyorlar. Elbette her kesim çaba sarf etti, gayret gösterdi ancak öyle bir süreçten geçtik ki, aldığımız tedbirler, alınan tedbirler hiçbir zaman yeterli olmadı." dedi.
Normalleşme sürecine geçilirken zorda kalan insanların ve esnafların sorununun çözülmesi gerektiğini söyleyen Karamollaoğlu, "Maalesef bu problemlerin ortadan kalkacağına dair, esnafımızın bu yüklerden kurtulacağına dair bir sürecin başlayacağı kanaati ne esnafta ne vatandaşta ne de biz de var." diye konuştu.
Dış politikada da çok önemli gelişmelere şahit olunduğunu dile getiren Karamollaoğlu, "Özellikle Mısır'da gündeme getirilen idam cezalarını endişeyle karşılıyoruz. Bu idamlar bir ihtilal döneminin arkasından olağanüstü şartlarda alınan kararlardır. Bundan dolayı hem Mısır yönetimini hem de ilgili bütün Mısır makamlarını bu konuda itina göstermeye davet ediyorum. Haksız ve yanlış yönetimler her zaman ülke yönetimlerine ciddi zararlar vermiştir. Biz özellikle kardeş ülke Mısır'ın yeniden bir itibar kaybetmesine gönlümüz rıza göstermiyor." dedi.
KARAR TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Kırıkkale'de karşılaştıkları manzaraya da değinmek isteyen Karamollaoğlu, şunları söyledi, "Makine Kimya Endüstrisi Kurumu bir kurum olmaktan çıkarılıp AŞ hüviyetine büründürülmeye çalışılıyor. Bu karar verilmiş aslında. Bunun bir özelleştirme adımı olduğu kanaatine hakimiz. Bu kurum tarihi bir kurumdur. Türkiye'nin savunma sanayiinde çok önemli bir yer işgal etmiştir. Geçmişte Kırıkkale nüfusu burada çalışan insanlardan oluşmuştur. Vakti zamanında o fabrikada çalışan sayısı 20 bine kadar dayanmışken bugün bu rakam bin 500'e kadar inmiş bulunuyor. Ben iktidarın bu noktadaki tavrını bir kere daha dikkate alınması gerektiğini söylemeyi görev addediyorum."
"BİR ÜLKENİN İÇ ÇATIŞMASINDA TARAF OLURSAK ÇOK CİDDİ SIKINTILARLA KARŞILAŞIRIZ"
Afganistan'da yaşanan duruma ve Türkiye'nin orada alması istenen pozisyona karşı da açıklamalar yapan Karamollaoğlu, her hangi bir ülkenin iç savaşına müdahil olmanın getireceği sıkıntılardan bahsederek şunları dile getirdi, "Dış politikadaki bazı gelişmeleri dikkatinize arz etmeden geçemeyeceğim. Son dönemde Afganistan'a asker gönderme gündeme geldi. Bu asker gönderme, ne Afgan hükümetinin ne de Taliban'ın talebiyle oldu. Doğrudan doğruya ABD'nin talebiyle böyle bir durumla karşı karşıyayız. Geçmişte de NATO çerçevesinde Afganistan'a asker gönderme konusunda Türkiye zorlandı, daha doğrusu Türkiye'yi zorladılar. Bunun üzerine şöyle bir karar alınmıştı, evet peki biz Afganistan'a asker gönderelim ancak bir şartla; bizim askerimiz kabul korumanın dışarısına çıkmayacak sadece kabul korumasında önemli görev üstlenecek ama çatışmanın içine girmeme kararındayız, denmişti. Bu karar isabetli bir karardı. Orada bugüne kadar askerimiz bulundu, zaman zaman şehir içerisindeki çatışmalara da müdahil olma mecburiyetinde kaldı ancak iç savaşta hiç taraf tutmadı, yer almadı. Geçmişte biz Afganistan'daki çatışmalara Afgan halkının yanında durarak taraf olmuştuk. Ruslar Afganistan'ı işgal ettiğinde, mücahitlere bütün dünyadan, bütün İslam ülkelerinden ve Türkiye'den de yardımlar gitmişti. Ne için, dışarıdan gelen bir işgale karşı direnenlere destek olmak için. Sonra Ruslar çıkarıldı bir yönetim oluşturuldu ancak bu sefer ABD olaya müdahil oldu, NATO müdahil oldu. Şimdi biz, onlar oradan kuvvetlerini geri çekerken, onların yerine görev almaya davet ediliyoruz. 40 kere düşünmek lazım. Biz bir ülkenin iç çatışmasında taraf olursak, haklı haksız ayırmıyorum, o zaman istesek de istemesek de çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Maalesef ABD ve NATO yıllardır Afganistan'da bulunuyor ancak Taliban'la baş edemedi. Taliban, Amerika'da bizzat Amerikalılarla kaç kez görüştü ama bir mutabakat sağlanamadı. Onların istedikleri tek bir şey vardı, işgal güçleri bütünüyle Afganistan'ı terk etsin. Şimdi biz onların işgal gücü olarak tarif ettikleri yeri doldurmaya kalkarsak, istesek de istemesek de bir taraf olmak durumunda kalabiliriz. Çatışmaların içinde buluruz. Bulabiliriz demiyorum, buluruz. Ve bu Afganistan'la olan münasebetlerimizin daha da gerilmesine ve Allah muhafaza etsin, birçok vatandaşımızın, askerimizin hiç yoktan hayatını kaybetmesine vesile olur. Bundan dolayı hangi şartlarda olursa olsun hükümetin bu kararı yeniden gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum. Aslında onlar da mütereddit, onlar da girmek istemiyorlar ancak Amerika bir emrivakiyle Türkiye'yi karşı karşıya bırakmaya çalıştı, sanki bunu da en sonunda başardı gibi. Onun için biz dost ve kardeş ülke olarak gördüğümüz Afganistan'da iç çatışmalarda yer alınmamalı diye düşünüyoruz."
"NORMALLEŞMEYLE İŞSİZİN, ESNAFIN OMZUNDAKİ YÜK KALKACAK MI ASIL SORU BU"
Türkiye gündemi hakkında ve normalleşme çalışmalarıyla ilgili de konuşan Karamollaoğlu, "1 Temmuz'dan itibaren Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarıyla kısıtlamalar bütünüyle kaldırılacak ve normale döneceğiz. Bu durum elbette bir rahatlama getirecek. Ancak kısıtlamalar kalktıktan sonra bugüne kadar insanlarımızın omuzlarında özellikle iş çevrelerinin büyük bir kısmının, esnafın omuzlarındaki yük kalkacak mı? Asıl sorun burada. Maalesef bu problemlerin ortadan kalkacağına dair, esnafımızın bu yüklerden kurtulacağına dair bir sürecin başlayacağı kanaati ne esnafta ne vatandaşta ne de biz de var. Eğer normalleştik artık kendi yağınızda kavrulun derse iktidar, bu problemlerin daha da büyümesine, esnaf üzerindeki yükün daha da artmasına ve bugüne kadar olan iflaslardan çok daha fazlasının gerçekleşmesine vesile olur kanaatindeyiz. Çünkü bu süreçte birçok insan işsiz kaldı, birçok ekmek teknesi kapandı maalesef. Burada kendilerine, bu mağdur kesime iktidarın el uzatacağına onlara bankanın yolunu göstermesi, onları borç ve faizle karşı karşıya bırakması elbette isabetli bir tutum olmaz. İktidara özellikle seslenmek istiyorum; süratle, esnafın, mağdur durumda bulunan insanların, işsizlerin problemlerini çözecek bir takım acil adımlar atması gerekiyor. Bu adımlar atılmazsa perişanlık bundan sonra çok daha fazla olur, etkisi de daha derin olur. Çünkü bir esnafın bir iş yerinin kapanması ve batması bir kişinin, bir ailenin mağdur olmasına değil, orada çalışan bütün insanların, orayla irtibatta olan tüm kesimlerin de zarar görmesine vesile oluyor. Bundan dolayıdır ki, burada iktidarın çok ama çok titiz davranması gerekir. Bugüne kadar geç ve maalesef eksik yürütülen süreç bundan sonra daha zor bir dönemin maalesef habercisi olma mahiyetinde kalır ve bu bizi ciddi manada endişelendiriyor."
"İKİ İŞSİZ İNSAN NASIL HEM BORÇ ÖDEYİP HEM DE GEÇİMLERİNİ SAĞLAYACAKLAR?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gençlerin evlenme süreciyle ilgili söylediği 'yeni moda başladı, 30 yaşından önce kimse evlenmiyor' sözlerine de yanıt veren Karamollaoğlu, "Gençler evlenmiyor mu, evlenemiyor mu?" diye sordu ve ekledi, "30 yaşına kadar bir gencin iş bulma ihtimali hangi seviyede? Eğer gençler çalışmıyorsa, çalışamıyorsa, aldıkları kredileri ödeyemeyecek durumdaysa, ailelerine muhtaçlarsa nasıl evlenecekler? Evlilik o kadar kolay değil ki. İki genç bir araya gelecek, evlenme masrafı bir evi döşeme masrafı, 100 - 150 bin Türk lirası tutuyor. Nereden bulacaklar bu parayı? Ailelerinin de imkanı yok. Devlette zaten böyle bir imkanı gençlere tanımıyor. Yani onlar borçla hayata başlayacaklar manasına geliyor bu. Borçla hayatına başlayan işsiz iki insan nasıl hem borç ödeyip hem de geçimlerini sağlayacaklar? Böyle bunu bir moda gibi tarif etmek isabetli bir yaklaşım değil. Konuyu ya bilmemek ya da bilmiyormuş gibi görünüyor. Gençlerimiz kendi bugünkü problemlerini çözemedikleri için evlenemiyorlar. Ailelerinin desteğine muhtaç olan ve şuanda yaşı 30 altında bulunan gençlerin yüzde 25'ten fazlası resmi rakamlara göre işsiz, bir işe girdiğinde de aldığı maaş belli. Bunun nasıl karşılanacağını düşünmeden bu gençlerimizin bir moda gereği artık genç yaşta evlenmenin zamanı değil, artık 30'dan sonra evlenelim demesini bir moda gibi görmek isabetli olmaz kanaatindeyiz."
"11 YERDEN AYRI MAAŞ ALANLARIN TABİ DERDİ OLMAZ"
Birçok farklı yerden maaş alan bürokratlara da değinen Karamollaoğlu, "Bizim gençlerimizle ilgilenmeye, ekonominin içinde bulunduğu problemleri bir bütün olarak görüp çözüm yolu aramaya ihtiyacımız var. Çözüm yolu bazı kesimler için aranıyor. Bazı bürokratlar 3 yerden 5 yerden son zamanlarda çıktı bazıları 11 yerden ayrı maaş alıyor. Onlar için problem yok, aldıkları maaşlar da öyle 2-3 bin değil, ister istemez 100 binlere yaklaşıyor. Elbette onların bir sıkıntısı yok, elbette onların bir derdi yok ama derdi olan insanlar bu ihtiyaçlarını karşılamaktan acizler. O yüzden işsizliğin çözümü, ekonomiyi bütünüyle üretime odaklamaktan geçecektir. Başka türlü bir çözüm bulmak mümkün değil. Bütün hizmet yatırımlarını doğrudan doğruya işçi istihdamına ve üretime sağlamayan yatırımları durdurup üretime dönük yatırımları desteklemek zorunda iktidar. Ümit ediyorum ki bu problem daha ciddi olarak ele alınır."
"İNSANLARIN MASUMİYETİNE ŞAHISLAR MI KARAR VERECEK MAHKEMELER Mİ?"
Hakkında aracılık iddiaları çıkan Süleyman Özışık'ın bir yayın kanalında ''Süleyman Soylu'ya masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm; görevlerine iade edildiler" ifadelerini kullanmasına da değinen Karamollaoğlu şunları söyledi, "Biliyorsunuz ülkemiz son zamanlarda bir takım videolarla sallandı epeyce. Artık eskisi kadar itibar var mı bilmiyorum ancak, birileri çıkıp ben buralardan aldığım destekle masum olan ve şuanda hapiste bulunan ya da geçmişte hapiste bulunan insanları görevlerine iade ettirdiğini 'masum olduğuna inandığım insanları kurtarmak için bunu yaptım' sözleriyle dile getiriyor ve itibar görüyor. Bu nasıl mantık? Şahıslar mı insanların masumiyetine karar verecek yoksa mahkemeler mi, savcılar mı? Bazı yerlerde iddialar her tarafa saçılıyor, savcıların kılı bile kıpırdamıyor ancak bir de bakıyorsunuz ki çok küçük bir itiraz, iktidar tarafından gelen şikayetler süratle yerine getirilebiliyor. Ben şahıs bazın bu meseleleri gündeme getirmeyi doğru bulmuyorum. Bildiğiniz gibi düne kadar kısa bir aralıktan dolayı yurtdışına gidip şimdi tekrar yurtiçine getirilmesi gündemde olan bazı kişiler var. Biz bunlarla ülkemizin meşgul edilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz."
"İKTİDAR MUTLAKA ŞEFFAF OLMALI"
Dün belediye başkanlarıyla buluşan ve onlara yapılan ihale süreçlerini canlı yayınlamaları talimatında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasına da vurgu yapan Karamollaoğlu, "Dün Cumhurbaşkanı belediye başkanlarıyla toplantı yaptı. Toplantıda başkanlara bir takım tavsiyelerde bulundu, çok yerinde çok isabetli tavsiyeler bunlar. Aynısının merkezi hükümet tarafından da yapılması gerekmez mi sorusu herkesin ister istemez aklına geldi. Bütün ihaleler şeffaf olsun, vatandaşı çağırın, görsünler ihalenin nasıl yapıldığını ve kime verildiğini diyor sayın cumhurbaşkanı. Peki, aynı durum merkezi hükümet tarafından da gündeme getirilmemeli mi? Takip edilmemeli mi? Şeffaflık çok önemli bir şey. Biz zaten sayarken baştan itibaren lisanımıza dikkat edelim, fikir ve inanç hürriyetini mutlaka koruyalım, bunlar ancak adaletle tecis edilir, liyakate önem verilmezse ülkenin problemleri çözülemez ve iktidar mutlaka şeffaf olmalı diyoruz." dedi.