Anayasa Mahkemesi, boşanma davalarının reddedilmesi durumunda çiftlerin 3 yıl daha evli kalmasını zorunlu kılan düzenlemeyi iptal etti. Bu kararla, çiftlerin boşanma sürecindeki üç yıllık bekleme zorunluluğu ortadan kalkmış oldu. Bu durumla boşanması reddedilen çiftlerin ne yapacağıysa merak konusu oldu.
Anayasa Mahkemesi'nin Türk Medeni Kanunu'ndaki, boşanma davalarının reddedilmesi durumunda çiftlerin üç yıl daha evli kalmasını öngören düzenlemeyi iptal etmesi, hukuk camiasında ve toplumda geniş yankı buldu. Daha önce, bir boşanma davası reddedildiğinde, çiftler üç yıl bekledikten sonra "aile birliğinin temelden sarsıldığı" gerekçesiyle yeniden boşanma talebinde bulunabiliyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi, bu sürenin fazla olduğuna hükmederek maddenin tamamını iptal etti.
Boşanmada devrim! AYM'den iptal kararı
Konuyla ilgili Habertürk'e konuşan Avukat Eray Karınca, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının, boşanmak isteyen fakat davası reddedilen çiftler için yeni sorunlar yaratabileceğini ifade etti. Karınca, "Bu karar, boşanma davası reddedilen çiftlerin yeniden bir araya gelme şanslarını neredeyse imkansız hale getiriyor. Bu durumda boşanma şansları, büyük tesadüflere kalıyor," şeklinde konuştu. Karınca, Anayasa Mahkemesi'nin iyi niyetle hareket ettiğini ancak bu iptalin beklenmeyen sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
'KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARMAK'
Karınca, Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından, yasama organının bu boşluğu dolduracak yeni düzenlemeler yapması gerektiğini belirtti. Eğer uygun bir çözüm üretilmezse, bu durumun "kaş yapayım derken göz çıkarmak" olabileceğini dile getirdi. Ayrıca, boşanma imkanının tümden ortadan kalktığını ve bu durumun evlilik birliği içerisinde çözülmeyen sorunlar yaşayan çiftler için ciddi zorluklar oluşturduğunu ifade etti.
'YENİ DÜZENLEMELER VE TOPLUMSAL ÇALIŞMALAR GEREKLİ'
Karınca, boşanmak isteyen çiftlerin karşılaşabileceği zorluklara çözüm üretmek için mevcut maddenin iyileştirilmesi gerektiğini, 3 yıllık sürenin 6 ay veya 1 yıl gibi daha makul bir süreye indirilmesinin yanı sıra evlilik birliğinin temelden sarsılması ve kusur durumunun da yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Avukat, bu tür bir değişikliğin ancak ciddi toplumsal çalışmalar ve geniş kapsamlı bir yasal düzenleme ile mümkün olabileceğini belirtti.