İYİ Partili Buğra Kavuncu'nun soru önergesine verilen cevaba göre, 2023'te 617 bin 250 öğrenci üniversite eğitimini bıraktı. 2015-2022 yılları arasında ise 2,3 milyon öğrenci üniversiteden ayrıldı. KARAR’a konuşan Prof. Dr. İskender Öksüz ve İYİ Partili Buğra Kavuncu, eğitimde stratejik bir planın eksikliğine ve mevcut politikaların sadece göz boyamaya yönelik olduğuna dikkat çekti.
SEMA KIZILARSLAN
Türkiye, kişi başına düşen üniversite öğrenci sayısında açık ara Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor. Mezun sayısının artmasıyla “üniversiteli işsizler” kitlesi de genişliyor.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, 18 Ocak'ta Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in cevaplaması talebiyle üniversite eğitimini yarıda bırakan öğrencilerle ilgili bir soru önergesi sundu. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Strateji Geliştirme Başkanlığı'nın verilerine göre, 2023 yılında üniversitelerden ayrılan öğrenci sayısı 617 bin 250 oldu.
YAKLAŞIK 3 MİLYON ÖĞRENCİ EĞİTİM HAYATINI BIRAKTI
2015 yılında 98 bin öğrenci üniversiteyi bırakırken, bu sayı 2022 yılında 390 bine yükseldi. 2015-2022 yılları arasında 2,3 milyon öğrenci üniversite eğitimini bıraktı.
2015’te 98 bin öğrenci üniversiteden ayrılırken, bu sayı 2017’de 150 bin oldu. 2018 yılından bu yana ise 300 binin üzerinde seyrediyor. 2019 yılında üniversiteden ayrılanların sayısı 538 bine kadar çıktı. Son olarak, 2022’de bu sayı 390 bin oldu.
Bu verilere göre, 2015-2023 yılları arasında toplamda 2.917.250 öğrenci üniversiteden ayrıldı.
"GENÇLER, 'OKUYUNCA NE OLACAK Kİ?' DİYOR"
Türkiye'deki eğitim sisteminin yapısal sorunları ve bu sorunların ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini KARAR’a anlatan Prof. Dr. İskender Öksüz, eğitimin strateji ve hedeflerinin belirgin olmadığına, eğitim sürecinin öğrenciler için bir dizi sınavdan ibaret olduğuna dikkat çekti.
Eğitimin, bir ritüel gibi sınavlarla dolu bir süreç olduğunu ve öğrencilerin bu süreci sabırla tamamladıklarını ancak sonunda iş bulma, istihdam ya da üretim anlamında bir fırsatla karşılaşamadıklarını vurgulayan Öksüz, üniversite eğitimini bırakan gençlerin "Okuyup da ne olacak?" sorusunu sorarak eğitimden koptuklarını belirtti:
“Başından sonuna kadar eğitimimiz, stratejisi ve hedefleri belli bir sistem görünümünde değil. Her tanesi bir sınav olan bir ritüel tespihini andırıyor. Çocukluğunuzdan gençliğinize kadar sabırla çekip son sınavla tamamlıyorsunuz. Bazı bölümler şanslı, onların mezunlarına talep var. Fakat çoğunun sonunda bir istihdam, bir iş, bir üretim görünmüyor. Hal böyle olunca, tespihin sonuna da yaklaşsa genç insan ‘Okuyup da ne olacak?’ sorusunu sorup ayrılıyor.
Durumumuz, Ronald Dore’un 1976’da koyduğu tanımla ‘Diploma Hastalığı’dır. Dore, ‘Sanayileşmemiş ülkelerde üniversitelerin sadece giriş kapılarında değil, çıkış kapılarında da kuyruk vardır.’ der. 1976’nın ‘sanayileşmemiş’ ifadesi yerine bugün ‘ileri teknoloji ürünleri üretemeyen’ deyimini kullanabiliriz. Dore, okul açmanın, mezunları istihdam edecek ekonomiyi yaratmaktan çok daha kolay olduğunu söylüyor. Nitekim biz bol üniversite ve kontenjanla giriş kapısındaki kuyruğu epey azalttık. Peki, çıkış kapısı? ‘Okuyup da ne olacak?’”
Sayın Kavuncu’nun Millî Eğitim Bakanı’na yönelttiği sorular tam da bu göremediğimiz stratejiyi sorguluyor. "Nedir?" diyor. Maalesef sorduğu dört sorunun hiçbirine cevap alamamış. Muhtemelen bakanlık da o soruların cevaplarını bilmiyor.”
Üniversite öğrencilerini bekleyen barınma sorunu: Devlet yurtları yetersiz, özel yurtlar pahalı
“TÜRKİYE, ÇÖLLEŞİYOR”
Türkiye’nin entelektüel birikiminin yetersiz kaldığını ve nitelikli akademisyenlerin ülkeyi terk ettiğini, dolayısıyla Türkiye'nin entelektüel anlamda bir "çölleşme" yaşadığını söyleyen İYİ Partili Buğra Kavuncu, Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engellerden birinin de eğitim politikasındaki kalitesizlik olduğunu belirtti:
“Bu, bizim uzun süredir takip ettiğimiz bir konu. Bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde, eğitimdeki kalitenin istenilen seviyede olmaması yatıyor. Çünkü Türkiye'nin kalkınmaya ihtiyacı var.
Herkesi üniversite diplomalı yapma anlayışıyla göz boyamaya yönelik bir politika yürütülüyor. 12 bin akademisyen ülkeyi terk etmiş. Beyin göçü yaşıyoruz. Türkiye, entelektüel anlamda kaliteli eğitim almış kadroları muhafaza edebilme konusunda adeta çölleşiyor.”