‘Gracias a la Vida/ Teşekkürler hayat

Dünya müziğinde önemli yere sahip bazı müzisyenleri değerli kılan, sadece kendi kültürel iklimlerini terennüm etmeleri değil, aynı zamanda evrensellik vizyonuna da sahip olmalarıdır. Arjantin’in büyülü sesi Mercedes Sosa bu isimlerden birisidir. 20. Yüzyılda Buenos Aires, neredeyse tümden tangoya teslim olduğunda, çok az sayıda sanatçı bu popüler rüzgara direnebildi. Ve efsanevi folk sanatçısı Atahualpa Yupangui’nin başını çektiği ‘Yeni Şarkı’ hareketi, Güney Amerika’da ilk olarak Arjantin’de şekillenmeye başladı. İşte Mercedes Sosa Armando Tejada Gomez, Manuel Oscar Matus ve Tito Francia gibi sanatçılarla bir araya gelerek “Yeni Şarkı” hareketinin baş mimarlarından birisi olmuştur.

Ne zaman Mercedes Sosa’yı dinlesem, Arjantin’de Juan Peron’un ölümü sonrasında gerçekleşen darbeyi ve yaşanan dramatik görüntüleri hatırlarım. Bütün askeri darbelerde olduğu gibi Arjantin’de de General Jorge Videla darbesinin ardından kısıtlamalar, sansürler, kaybolmalar, faili meçhul cinayetler ve işkenceler günlük hayatın bir parçası haline gelmişti. Generaller adeta aydın, entelektüel, sanatçı ve öğrenci kıyımı gerçekleştirdiler. İşte Sosa bütün tehlikeleri göze alarak hiç taviz vermeden, Şilili halk kahramanı Victore Jara, şair Pablo Neruda, Perulu şarkıcı ve besteci Alicia Maguina ve Kübalı Ignacio Villa’yı yanına alarak, devrimci fikirlerini müziği ile birlikte duyurmayı sürdürdü. Ve, 1979’da La Plata şehrinde verdiği bir konser sırasında, tüm seyircisiyle birlikte gözaltına alındı, ülkesinde şarkı söylemesi yasaklandı ve ülkesini terk ederek sürgün hayatı yaşamaya zorlandı.

Ordunun halka karşı sürdürdüğü kirli savaşa karşı direnişin bir sembolü olan Sosa, üç yıllık sürgün hayatından sonra bütün riskleri göze alarak ülkesine döndü ve cuntanın devrilmesiyle birlikte yeniden müziğe döndü. Artık o Arjantinli sanatçı kimliğini aşarak bir dünya sanatçısı olmuştu ve de insan haklarının koşulsuz savunucusu...

Mercedes Sosa’yı 1980’li, ‘90’lı yıllarda kasetlerinden hep bu duygularla dinledim. Ve 2003 yılında İstanbul Caz Festivali’nde karşımda uğuldayan, çarpıcı ve büyüleyici sesiyle bir Latin şarkıcı Mercedes Sosa... Temmuz’da dolunayın altında muhteşem bir gece... Dolunay vaktinde şükretmek böyle bir şey olmalı herhalde. Ve dolunayın altında mutluluğu acıdan ayıran herkesin şarkısını söyledi. O gün benzersiz yorumu ile söylediği ‘Gracias a la Vida’ (Teşekkürler Hayat) şarkısıyla hepimizi kendi kültürel köklerine yolculuğa çıkardı. İçinde kendine özgü bir hüznü yaşatan bu ses bizleri de büyüledi. Çünkü o insan hakları adına direnişin sesiydi...

Yaşadığımız dünyadaki acıları, adaletsizlikleri, özgürlüklerin önündeki barikatları gördükçe haklı olarak umutsuzluğa kapılıyoruz, hüzünleniyoruz. Ama her şeye rağmen ‘Gracias a la Vida’ – Teşekkürler hayat...

/bana bu kadar çok şey veren hayata teşekkürler
bana iki parlak yıldız verdi, onları açtığımda
mükemmel olarak ayırabiliyorum karayı aktan
ve göğün yukarısında onun yıldızlı derinliğini
ve kalabalıklar içinde sevdiğim adamı

bana bu kadar çok şey veren hayata teşekkürler
insan beyninin meyvesine baktığımda
kötülükten o kadar uzakta olan iyiliğe baktığımda
senin parlak gözlerinin derinliğine baktığımda
bana göğüs kafesimi sarsan bir yürek verdi.

bana bu kadar çok şey veren hayata teşekkürler
bana gülmeyi ve ağlamayı verdi
böylece ayırt edebiliyorum acıyı mutluluktan
benim şarkımı oluşturan iki malzeme bunlar
ve benim şarkımın aynısı olan sizin şarkınızı
ve kendi şarkıma benzeyen herkesin şarkısını./

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum