Görüşler

Yalın, kısa ama derin şiirlerin şairi Özdemir Asaf

Yalın, kısa ama derin şiirlerin şairi Özdemir Asaf

Doktora çalışmaları yürüten Mehmet Utku Şentürk ‘Özdemir Asaf’ın şiirinde değinilmesi gereken diğer bir önemli nokta onun şiirinin felsefik ve düşündüren bir şiir olmasıdır’ diyor.

İkiz kardeşi Özgenül Arun’dan 1 gün önce doğdu Halit Özdemir Arun ya da bilinen ismiyle Özdemir Asaf. Duman Grubu’ndan Kaan Tangöze’nin “Bekle dedi gitti” bestesiyle (şiirin orijinal ismi “Çizik” tir) şiirlerini bilmeyenlerin bile sevgisini kazandı;

Geleceğim, bekle dedi, gitti…
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu…
Ama kimse ölmedi.

Ya da Lavinia’ya “gitme” dediğini ya da Lavinia gidecek olsa bile Asaf’ın onun üşümesini istemediğini ve ona “ceketimi al” dediğini tüm ülke Feridun Düzağaç’ın bestesiyle biliyor artık. Fakat şimdi bunların dışında daha büyük bir Özdemir Asaf olduğunu anlatmaya, anlamaya çalışacağız.

Özdemir Asaf, babasını kaybettiği yıl Galatasaray Lisesi’ne girdi fakat daha sonra bir sınavla Kabataş Lisesi’ne geçerek oradan mezun oldu. İki yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesi’ne devam etti. O dönem iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsü’nün de birinci sınıfını okudu. Özdemir’in ilk yazısı 1939 yılında Servet-i Fürun-Uyanış Dergisi’nde yayımlandı. Daha sonra birçok dergide yazı ve şiirleri yayımlandı. Zaman ve Tanin gazetelerinde çalıştı ve çeviriler yaptı.1951’de Sanat Basımevi’ni kurarak matbaacılığa başladı. İlk şiir kitabı ‘’Dünya Kaçtı Gözüme’’ 1955’te yayımlandı. Daha sonra sırasıyla ‘’Sen sen sen”,” Bir Kapı Önünde”, “Yumuşaklıklar Değil”, “Nasılsın?”, “Çiçekleri Yemeyin”, “Yalnızlık Paylaşılmaz’’ şiir kitapları yayımladı ve bu şiir kitapları ‘’Çiçek Senfonisi’’ adıyla birleştirilip toplu şiirler haline getirildi. Son olarak 1984’de ‘’Benden Sonra Mutluluk’’ adında bir şiir kitabı daha yayımlandı.

Bunun yanında Özdemir Asaf’ın inanılmaz öğreti ve ders içeren etika türünde özdeyişleri kapsayan ‘’Yuvarlağın Köşeleri ve Yuvarlağın Köşeleri 2’’ adlı kitapları ‘’Ça’’ adını verdiği denemelerini içeren yazıları ve ‘’Dün Yağmur Yağacak’’ adı altında kitaplaştırdığı hikâyeleri vardır.

Şimdi tüm bu görünen Özdemir Asaf’ın dışında olan Özdemir Asaf’ı anlamaya dair yolculuğumuza başlayabiliriz. Özdemir Asaf’ın şiirinde yalnızlık duygusu, yalnız kalma isteği oldukça hâkimdir. Özdemir Asaf, insanları izlemiş onlardan beslenmiş fakat insanları yalnızlığına katmamıştır. O her zaman insandan uzak, insanların entrikalarından, sahte duygularından uzak bir yere sığınmak istemiştir. Şiirlerinde bunu özellikle bir kaçış istemi olarak görürüz.

Biri ikiye bölenler
Beni sana bölerler
Seni bana bölerler
Aşkı sevgiye tam-tam
Pay-pay bizi bize bölerler

Özdemir Asaf’ın şiirinde değinilmesi gereken diğer bir önemli nokta onun şiirinin felsefik ve düşündüren bir şiir olmasıdır. “Şiirin felsefe ile ilişkisinin yakın ve gerekli olduğu gerçeği iyice aydınlanmış durumda. Şiirin bir felsefi görüş taşıması fikrinin karşıtını yalnız felsefeyi bilmeyenler savunabilir.’’ Şairin kendi ağzından da duyduğumuz gibi şiir önce bir görüşe bağlanmalı ve sonra da soru işaretiyle bitip felsefenin kendisi olmalıdır. “Müzik İçin Övgü’’ şiirinde Konfüçyüs’ten bir alıntı yapmış:

“Bir insan topluğunun nasıl yönetildiğini anlamak isterseniz onun müziğine bakın.’’ Ve sonra şu dört dizeyi dillendirmiştir:
Yeni sözler demeye geldim yeni seslerle,
Bağırmalarla değil, canımdan nefeslerle
Sana kalacak ne var dersen, anlamı derim
Susmalarında bile bulur seni seslerle

Şiir, ciddi bir konudur. Şiir, çok ciddi bir konudur. Özdemir Asaf’a göre her şiir bir ölümdür. Her şiir bir asılıştır. Her şiir bu dünyada sonsuz olabilmek için bir sona sürüklenmektir de diyebilir miyiz? Bu paragrafta Asaf, şairlerin gecelerini o kadar güzel anlatmış ki; ‘’Şiir kelimelerin raksıdır diyenler var. Hayır… Şair kelimelerin dans hocası değildir. Şair amansız düşmanı kelimelerle boğuşur. Zaten kelimeler de şaire: ‘Gel oynayalım’ demezler. Kimseye demezler. Kelime saflarından bir düşünce geçirmek, düşünceleri geçirmek eğlenceli bir olay değildir. Şairin kanı akabilir, canı çıkabilir. Kelimeler vasıtasıdır şiirin, amacı değil. Onları amaç sananlara ne demeli. Ne denir ki.’’

Özdemir Asaf, şiirde yalınlığı ve kısalığı gözetir. Geçmişten günümüze yazılmış olan şiirlerin genel temaları olan; aşk, yalnızlık, ölüm vb. üzerine sade bir dille yazar. Bunlar, şiirine olan rağbetin nedenlerindendir. Özdemir Asaf’ın üç de düz yazı eseri vardır fakat o, daha çok şairliği ile ön plana çıkmıştır.

Tek dörtlükten, üç ya da iki mısradan meydana gelen şiirleri olduğu gibi tek mısradan ibaret şiirleri de vardır. Bu yanıyla Özdemir Asaf, Cumhuriyet sonrası Türk şiirinde, şiirin kısalığı söz konusu edildiğinde, akla gelen ilk isimlerdendir. Dörtlüklerle yazdığı bazı şiirleri, aforizmaya yaklaşan ve modern insanın ölçütlerini çağdaş dille terennüm eden maniler gibidir. Kısa şiirlerinin bir özelliği, hayata dair kesitler sunan fragmanlar tarzında olmasıdır. Bunların arasında, okura bir düşünceyi, bir perspektifi, kısalığın yoğunluğu sayesinde vurucu biçimde aktaranlara rastlanır.

Yaşamak değil,
Beni bu telâş öldürecek.

Lavinia…
Son olarak Özdemir Asaf deyince akla gelen ilk şiirden bahsedelim; Lavinia kimdir? Lavinia ne demektir? bu isim nereden gelir ve Lavinia’nın avı Özdemir Asaf bu şiiri nasıl yaratmıştır?

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

Lavinia’nın gerçek adının Mevhibe Beyat olduğunu Mücap Ofluoğlu’nun ‘’Bir Avuç Alkış’’ adlı kitabından öğreniriz. Mevhibe, Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuyan, şiire ve sanata aşina bir kadındı. Kendisi stilistti fakat dönem şairlerinin şiirlerini akrabası Oktay Akbal vesilesiyle takip eder, kendisi de şiir yazardı. Mevhibe’nin bir şiirinden: “Bıçaklarla açılmış/Yarası güzel/Kara sevdamın” Akbal bir dönem ona âşık yaşadı. Oktay Akbal ona hikâyelerinde ‘’Hisye’’ derdi. Ki zaten her erkek ona farklı bir isim takardı. Onun adı bir tango adı;’’Violetta’’ bir filmden fırlayan “Gilda’’ ve Marlin Monroe’ya benzerliğiyle ‘’Marlin’’ olurdu bazen. Çok güzeldi. Öyle ki güzelliği dillere destan, bir yüreğe şiir olmuştu. Fakat Lavinia ne Akbal’a ne de Özdemir Asaf’a âşıktı. O hayatının iki aşkını Ahmet Koman’a yazdığı mektupta şöyle neticelendirmişti: “Sevgili Ahmet… Hayatımın iki büyük aşkından biri Edib Hakkı Köseoğlu diğeri malumunuz İlhan Selçuk.’’

Ne Lavinia unutuldu ne de ona âşık Özdemir’in dizeleri. Feridun Düzağaç şarkı yapmadan duramadı Lavinia’yı. Lavinia şiiri günümüzde en hatırı sayılır aşk şiirlerinden biri olup sevgiliye olan karşılıksız sevgiyi ve özlemi dile getirmektedir. Şiir seven, sevmeyen ya da şiir okuyan, okumayan herkesin ezbere bildiği bir şiir yaratmak da ancak Özdemir Asaf’a nasip olurdu zaten. Bilemeyiz ki bu şiir onun tam olarak kaçıncı ölümü? Bunu bilemeyiz. Fakat günün güzel bir anına ‘’Günün en güzel saatleri bunlar’’ demeyi öğreten şairi hatırlamalı ve bilmeliyiz. 28 Ocak 1981’de dünyamızdan ayrılan Özdemir Asaf dileriz ki gittiği yerde Laviniasına kavuşmuştur...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir