Görüşler

Halkın rızası

Halkın rızası

‘İtibar ve İktidar’ kitabının yazarı Muhsin Altun “Değişim olasılıklarının dar alana hapsedildiği bir siyasal ekonomi sebep, ‘toplumsal çürüme’ ise neticedir” diyor.

VERİCİ LİDER

Üretimin kolektif emek üzerinden örgütlendiği Maori (Y. Zelanda) halkı arasında liderin konumu ve işlevleri, literatürde “devlet öncesi” olarak adlandırılan şeflik kurumunun gelişmiş bir formuna karşılık gelir.

Halk ve şef (ariki) arasındaki ilişkiler, saygılı olmakla birlikte abartılı ölçüde değildir. Şefin önünde eğilmek gibi ritüel teslimiyet gösterileri bilinmez. Bir Maori, şefe hitap ederken evli insanlar veya genel olarak yaşlılar için öngörülen görgü kurallarının ötesinde herhangi bir özel saygı terimi kullanmaz. Şefin özel konumu, halkın ona karşı davranışından ziyade onun halka karşı üstlendiği görevlerde kendini gösterir.

Antropolog A. Goldenweiser, Maorilerin bir şefte sekiz “insani nitelik” (pu manawa) aradığını saptamıştır: Yiyecek toplamada çalışkan; anlaşmazlıkları çözmede usta; cesur; savaşta iyi bir lider; oyma, dövme ve süslü dokumacılıkta uzman; konuksever; ev, tahkimat ve kano yapımında becerikli; kabilenin sınırları konusunda bilgili.

Soyluluk, şefin itibarının ana belirleyicisi olsa da Maoriler karakter, öngörü, inisiyatif, organizasyon ve komuta yeteneği gibi kişisel niteliklere saygı gösterirler. Bir şefin oğlu olarak doğan kişi, bunların hepsinden ya da herhangi birinden yoksun bulunduğunda kabilenin liderliği, eğer yetenekliyse küçük erkek kardeşe ya da baba tarafından en yakın erkek kuzene geçer.

kr11-a-2.jpg

Baganda kralı II. Mutebi (1993-) halkın arasında

Şefin, konumunu korumak için soy çizgisi yanında servete de ihtiyacı vardır. Yolculara, akrabalara ve diğer ziyaretçilere konukseverlik göstermesi beklenir. Her şef, ancak periyodik olarak tekrarlamak zorunda olduğu cömertlik gösterileriyle itibar kazanabilir. Bahçesi bataklık tavukları ve tırtıllar tarafından tahrip edildiği için müstakbel misafirlere sunacak bir şeyi kalmayan bir Maori şefinin, yaşadığı utanç ve kederi ifade etmek için bir ağıt bestelediği ve ardından köyünü terk ettiği rivayet edilir.

Başka bir tanınmış Maori şefi, tüm malını tükettiği bir zamanda kalabalık bir akraba topluluğu kendisine misafir olmuştu. Şefin utancı büyüktü, “tek kelime etmek için ağzını açamıyordu; misafirlerinin önüne koyacak bir yemeği olmadığı için kendini çok utanmış hissediyordu.” Şef o gece köyünü terk etti ve yeni bir ev kurmak için uzaklara gitti.
Yabancıları ve ziyaretçileri memnun etmenin yanı sıra, servetini kendi takipçilerine hediye olarak dağıtmak da bir Maori şefinin görevleri arasındadır. Şefin ayrıca büyük kamusal yapıların, tekne ve benzerlerinin inşasında inisiyatif alması beklenir.

Bu anlatılanlardan, Maori şeflerinin, zenginlikleriyle ayırt edilen varlıklı bir sınıfı temsil ettiği anlamı çıkarılmamalıdır. Şefin gelirinin bir kısmı, kendi halkının ve ziyaretçilerin getirdiği hediyelerden; büyük kısmı ise kendisinin ve hane halkının emeğiyle sağlanıyordu. Bu durum, çalışmanın bir Maori şefinin yaşamında oynadığı büyük rolü açıklar. Şef, takipçileri gibi sürekli olarak çeşitli mesleklerle meşgul olmasa da hiçbir şekilde “eli boş, gönlü hoş” bir aylak değildir. Genellikle oymacılık, silah ve süs eşyası yapımı ve topluluk için önemli görülen ekonomik girişimlerin yönetimi ile meşgul olur. Toplumsal üretimin önemini ve kabile itibarının bir göstergesi olarak değerini vurgulamak için hitabet yeteneğini kullanır.

kr11-a-1.jpg

Son Maori şeflerinden biri ve oğlu

ALICI LİDER

Üretimin himayeci-feodal ilişkiler üzerinden örgütlendiği Baganda (Uganda) toplumunda, kralın tahta çıkışı, “ülkeyi yemek” adı verilen bir törenle kutlanırdı. Bir prens, örneğin Mwanga tahta çıktığı zaman “Mwanga Baganda’yı yedi” (Mwanga alide Baganda) denirdi. Ülkeyi yemek, “onunla bir olmak” anlamına geliyordu.

Antropolog J. Roscoe, bir Baganda kralının cülûs merasimini kaydetmiştir: Kral (kabaka) ve kraliçe, çitle çevrili korunaktan aşağı doğru, mızrak sapı yapımında kullanılan ağaçların yetiştirildiği yere götürülür. Ağaçlardan biri rahip tarafından kesilir ve şu sözlerle krala uzatılır: “Bununla düşmanlarınızı yeneceksiniz.” Tören alayı, sepet yapmak için bir sarmaşık türünün yetiştirildiği başka bir yere geçer. Burada, rahip sarmaşıktan birkaç parça koparır ve krala uzatarak “hayatınız, düştüğünde toprak bir kap gibi kırılmayan bir sepet gibi olsun” der. Yabani muzların yetiştiği başka bir alana geçilir. Rahip ağaçlardan birkaç tohum alır ve “bilgelik ve anlayışta tebaanızı aşasınız” diyerek krala uzatır. Sumba adlı bir sonraki tepeye kadar krala eşlik eden başrahip, onu burada bir diğer rahibe sunar ve törenden ayrılır. Ülkeyi yeme töreninin tamamlandığı andan itibaren kral yasal olarak atanmış bir egemen sayılır. Artık yeme işini fiiliyata dökme zamanıdır.

Törenin ardından kral daimi konutu (blange) için yer beğenir. İşçiler kısa süre sonra kralın seçtiği alanda bir dizi ev inşa ederler. Her bölge şefi (bakungu), yeni krala korunaklı bir yerde özel bir ev sağlamakla yükümlü olduğu gibi, kraliyet konutunu çevreleyen yüksek çitin bir kısmını da inşa etmek zorundadır. Oval biçimli ikametgâh, bir mil uzunluğunda, yarım mil genişliğinde bir alana yayılmıştır. Arka kısmı, muz ağaçları yetiştirilmesi için orada büyük mülkleri olan kralın eşlerine tahsis edilmiştir. Kralın ayrıca, isyan veya ani savaş tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında kaçabileceği, bu mülklerden göle ulaşan özel bir yolu vardır. Acil bir durumda planlarını oluşturabileceği ve düzeni yeniden sağlayabileceği adalara geçmek için göl kıyısında birkaç kano hazır tutulur.

Kraliyet konutunda her zaman kalabalık bir aşçı ordusu çalışmaktadır. Aşçılar çoğunlukla kralın eşlerinden birinin gözetimi altında çalışan kadın hizmetçiler ve kölelerden oluşur. Kral yemeğini tek başına yer ve eşlerinden biri tarafından servis yapılır. Servisi bitiren eş sofraya arkasını döner. Kral yemeğini bitirdiğinde veya ilave yemek istediğinde parmağını yapraklara vurur ve karısı ne istediğini anlamak için ona döner. Bu kural, “aslan yalnız yemek yer” sözüyle ifade edilir. Kralın yemeğinden artanlara kimse dokunamaz; artıklar köpeklerine verilir.

Şeflere ait özel mülkler dışındaki tüm topraklar krala ait sayılır. Ancak özel mülkler de vergi ve emek yükümlülüğünden muaf değildir. Dahası, bu tür mülklerde ikamet eden şefler, kral tarafından her zaman görevden alınabilir. Mülkünden kovulan bir şef, kendisine herhangi bir suç isnat edilmemişse karılarını ve sığırlarını yanına alabilir. Suç isnadı halinde, kral sığırlara ve karılara da el koyar.

Kralın vergi tahsildarı tüm meblağı önce baş vezire (katikiro) götürür. Her yerleşimdeki hanelerin ve insanların sayısı ve onlardan kaç tane ağaç kabuğu ve deniz kabuğu (para birimi) toplandığına dair ayrıntıları aktarır. Miktar elindeki kayıtlarla uyumlu ise baş vezir tahsilatın tamamını krala arz eder. Eksik varsa tahsildarın bölgeye geri dönmesi ve baş vezirin talimatlarına göre eksikliği gidermesi gerekir.

Bölge şefi, topladığı vergilerin bir kısmını kendisi ve astları için ayırıp kalanı krala gönderir. Kral bu miktarın yarısını kendisine ayırırken baş vezir, -kralın göbek kordonunun ve kraliyet davulunun muhafazasından sorumlu- “kimbugwe”, kraliçe ve kralın annesi de konumlarıyla orantılı olarak paylarını alırlar. Kral ve diğerleri, vergilerden aldıkları paylara ek olarak, kendi mülklerinden sağlanan gelirlerin tamamına sahiptirler. Haraç ödeyen komşu devletçikler, haraçlarını, astı oldukları şefler aracılığıyla, sığır, köle, fildişi, deniz kabuğu, tuz, çapa vb. mallar cinsinden öderler. Ayrıca her şef, kralın talebi halinde kendi bölgesinin nüfusuna göre belirli sayıda kız ve erkek çocuğunu toplayıp, sarayda çalıştırılmak üzere göndermek zorundadır. Özetle, bütün şefler ve sıradan yurttaşlar, kralın “ülkeyi yemek” şeklinde özetlenen siyasi vizyonunu desteklemekle yükümlüdür.

HANGİSİNİ SEÇMELİ?

Antropoloji literatüründe, Maori ve Baganda halklarının lider tercihlerine benzer çok sayıda örnek bulmak mümkündür. Devlet öncesi toplumlarda şef, her zaman belirgin bir kişisel itibardan yararlansa da halk nazarındaki saygınlık derecesi ve diğer özellikleri toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Halka “vermekle” ve toplumsal üretime katkı sağlamakla yükümlü olan Maori tarzı bir lider için sosyal onay ve itibar en değerli ödüldür. Lider burada başarısıyla orantılı bir gurura sahiptir. Buna karşılık halktan “almakla” ve toplumsal üretimi yemekle yükümlü olan Baganda tarzı bir liderin “şahsı” halk için bir ödüldür. Bu kutsal ve dokunulmaz ödülün gururu, ülke kaynaklarını yemedeki performansıyla orantılıdır. Baganda örneği, depolamaya ve ilkel birikime izin veren üretim koşullarının, kralın ve yakınlarının halk tarafından beslenmesini mümkün hatta zorunlu kılan bir üstyapıyı destekleyebileceğini göstermektedir.

Liderin “alıcı” ya da “verici” olduğu yukarıdaki her iki modelin de -üretimin örgütleniş keyfiyetinden bağımsız olarak- geniş bir toplumsal rıza üzerinde yükseliyor olması anlamlıdır. Maoriler, iktidar oyununu geniş alanda, olimpik ölçülerdeki bir sahada oynarken Baganda halkı dar alanda kısa paslaşmalardan memnun görünmektedir.

SONUÇ: BÜZÜLME

Modern insan, güvenlik, sağlık vb. alanlarda kategorik bir düzenlemeyle karşılaştığında genellikle onun sınırlayıcı yönünü vurgulamaya, onu bir baskı ve dayatma olarak hissetmeye eğilimlidir. Buna karşılık ilkellerde böyle bir eğilim nadiren gözlenir. Eleştiri ve tercihin yokluğunda, liderin ya da kolektif eylemin dayattığı herhangi bir düzenleme, sınırlamadan ziyade rehberlik ve yönlendirme amaçlı bir “model” olarak algılanır.

Somut ve eksiksiz bir görevi tanımlayan model, bir taraftan kişiye yürüyeceği yolu gösterirken diğer taraftan kendi sürekliliğini güvenceye alır. Bunu, sosyoekonomik gelişme için bıraktığı “alanı” genişleterek ya da daraltarak başarır. Dar alandaki her gelişme “içeri yönlü” olur ve modelin sürekli yeniden üretilmesiyle sonuçlanır. Goldenweiser’ın “büzülme” (involution) olarak adlandırdığı bu süreç, son zamanlarda sıkça kullanılan “toplumsal çürüme” tezinden daha açıklayıcıdır: En azından çoğunluğu itibarıyla, kendisini sosyoekonomik anlamda dar alana hapseden bir modeli benimsemiş görünen Türkiye halkı, kültürel özelliklerini çekirdeksiz bir meyve gibi kendi içinde geliştirmektedir. Bu bir rıza sorunudur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir