Ortadoğu uzmanı Dr. Eyüp Ersoy “Fransa, doğrudan ve dolaylı şekilde iç savaşa müdahil bir aktör. Bunun da ötesinde, iç savaştaki taraflardan birisini himaye etmek suretiyle tarafgir bir müdahil aktör” değerlendirmesinde bulunuyor.
DR. EYÜP ERSOY YAZDI
Fransa, diplomatik girişimleri ve askeri müdaheleleri ile Libya’da süregiden iç savaşın harici başat aktörlerinden en kayda değerlerinden biri. Temmuz 2016’da Bingazi yakınlarında düşürülen bir askeri helikopterde 3 Fransız özel kuvvetler askerinin hayatlarını kaybetmesi ile birlikte, Fransız birliklerinin Libya’daki fiili askeri varlığı da resmen teyit edilmiş ve sonraki süreçte Fransa’nın Libya iç savaşındaki etkinliği muhtelif boyutlarıyla daha da görünür hale gelmiştir. Fransız etkinliğinin en önemli boyutunu, kuşkusuz, iç savaşa dair siyasi çözüm süreçlerinde hakim bir rol oynama çabaları ve bu minvalde aralıklar ile devam eden diplomatik arabuluculuk girişimleri teşkil ediyor.
Örneğin, 2017 Temmuz’unda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’in banliyölerinden La-Calle-Saint-Cloud’a Libya’daki muhasım tarafları temsilen Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz el-Serrac ile Libya Ulusal Ordusu lideri General Halife Hefter’i bir araya getirdi. Mayıs 2018 tarihinde ise, Macron, Paris’te geniş katılımlı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı. Libya’daki tüm tarafların temsilcilerinin katıldığı konferansta, 2018 sonunda Libya’da meclis ve devlet başkanlığı seçimlerinin tertip edilmesi ilkesel olarak kabul edilmiş, ancak seçimler şiddetlenen çatışma ortamının etkisiyle gerçekleşemedi. Fransa ile Libya’daki tarafların temsilcileri arasındaki karşılıklı ziyaretlerin sıklığı da Macron yönetiminin iç savaşa verdiği önemi ve aynı şekilde iç savaşın taraflarının Fransa’nın etkinliğine atfettikleri ehemmiyeti gösteriyor. Bu ziyaretlerin sonuncusu, 22 Mayıs’ta Halife Hefter’in Paris’e gerçekleştirdiği ziyaret oldu.
Fransa’nın Libya iç savaşına yönelik diplomatik yaklaşımı, tarafsız bir arabulucu görünümünde siyasi müzakereleri kolaylaştıcı bir rol oynamayı ön plana çıkarıyor. Ne var ki, bu söyleme rağmen Fransa, doğrudan ve dolaylı şekilde iç savaşa müdahil bir aktör. Bunun da ötesinde, iç savaştaki taraflardan birisini himaye etmek suretiyle tarafgir bir müdahil aktör. Fransa, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölge devletleri ile birlikte, Libya Ulusal Ordusu’nu ve lideri General Halife Hefter’i destekleyen ülkelerden. Fransız yönetiminin son dönemdeki temel stratejik hedefi, müttefiki Halife Hefter’i meşru bir siyasi aktöre dönüştürüyor. Fransız Dışişleri ve Avrupa Bakanı Jean-Yves Le Drian, 2 Mayıs’ta Le Figaro gazetesine verdiği mülakatta, Fransa’nın Hefter’in çözümün bir parçası olduğuna inandığını ifade etti. Aynı mülakatta, Le Drian, Hefter’in Libya’da terörizm ile mücadele etmekte olduğunu ve muhalifleri arasında cihadilerin de bulunduğunu belirtti. Halife Hefter’i meşru bir siyasi aktöre dönüştürme hedefine yönelik olarak, Fransa diplomatik çabalarını, Libya’da genel seçimlerin gerçekleştirilmesine ve fiili durumun bu suretle hukuki nitelik kazanmasına teksif etmektedir. Kısaca, Fransız yönetimi, Libya iç savaşında değer temelli değil, çıkar temelli bir realpolitik yaklaşım takip ediyor.
Bu yaklaşımın arkasında muhtelif sebepler yatıyor. İlk olarak, Fransız yönetimi açısından Libya’nın göreceli istikrara kavuşmasının getireceği kazanımlar mevcut. Örneğin, Libya’daki kronikleşen istikrarsızlık, Avrupa ülkelerine, bu arada Fransa’ya, sürekli bir göç dalgasına neden oluyor. Akdeniz’de güneyden kuzeye yönelmiş göçmen akımı ve insan kaçakçılığı dahil beraberinde getirdiği güvenlik sorunları, Akdeniz’e kıyısı bulunan diğer Avrupa ülkeleri gibi Fransa’nın da öncelikli gündemlerinden birisini oluşturuyor. Benzer şekilde, Libya’daki çatışma ortamı, yerel veya ülke-dışı terör örgütlerinin oluşumu ve gelişimi açısından müsait bir zemin teşkil ediyor, bu durum da bölgesel güvenlik ve istikrar için ciddi bir tehdit oluyor. Fransa özelinde, terörizm ile mücadele Libya iç savaşına müdahelenin bir sebebi olarak takdim ediliyor. Bir örnek olarak, Dışişleri ve Avrupa Bakanı Le Drian, Fransa’nın Libya’ya askeri ve diplomatik müdahelesini gerekçelendirirken, Suriye’deki cihadistlerin burayı terkettikten sonra Sirte ve Sabrate gibi Libya şehirlerine yerleştiklerini öne sürüyor.
Libya’nın göreceli bir istikrara kavuşması, bu ülkedeki Fransız ekonomik çıkarları noktasında da önem kazanıyor. Fransa, Libya’nın ihracat ve özellikle ithalatındaki payını artırma amacında. 2017 verilerine göre, Fransa, Libya’nın ihracatında İtalya, Almanya ve İspanya’da sonra üçüncü sırada geliyor. Buna mukabil, ithalatında ise ancak onuncu sırada yer alabilmiştir (Türkiye üçüncü). Fransız yönetimi, Libya enerji pazarındaki payını da artırma çabasında. Örneğin, Fransız enerji şirketi Total, 2018 yılın başında, Vaha vilayetindeki petrol sahalarında önemli yatırımları bulunan Marathon Oil isimli Libya enerji şirketini satın aldı.
Fransa’nın takip ettiği çıkar temelli realpolitik yaklaşımın arkasındaki sebeplerden ikincisi, Fransa’nın Akdeniz stratejisi ve bu stratejide Libya’nın konumu. İlk olarak, Libya, Akdeniz’de gizli açık icra edilmekte olan Fransa-İtalya rekabetinin ana zemini haline geldi. Bu rekabetin yarattığı karşılıklı rahatsızlık, 2019 Ocak’ında görülmemiş bir seviyeye ulaştı. İtalyan Başbakan Yardımcısı Luigi Di Maio, Afrika kaynaklı göç sorununda asıl sorumlunun, kendi ifadesiyle, onlarca Afrika ülkesini sömürgeleştirmekten hâlâ vazgeçmeyen Fransa olduğunu, Afrika’yı fakirleştirmesi sebebiyle Fransa’ya yaptırım uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür. Buna karşılık, İtalya’nın Paris büyükelçisi Fransız Dışişleri Bakanlığına çağrıldı.
Bu rekabetin bir boyutunu da Libya enerji pazarındaki paylaşım mücadelesi teşkil ediyor. Başta Total olmak üzere Fransız enerji şirketleri, bu ülkedeki pazar paylarını artırmaya çalışmakta, bu ise Eni başta olmak üzere İtalyan enerji şirketlerini rahatsız etmekte, İtalyan hükümetini kaygılandırmaktadır. Bu endişe, bir örnek olarak, İtalya İç İşleri Bakanı Matteo Salvini tarafından açıkça dile getirildi. Fransa’nın Libya’nın daha iyi bir yer haline gelmesi gibi bir derdi olmadığını iddia eden Salvini, Fransız yönetiminin Libya’daki petrolü denetim altına almak ile ilgilendiğini, bu nedenle Fransız çıkarlarının İtalyan çıkarlarına zıt olduğunu ifade etti.
Fransa ile İtalya’nın Libya’daki etkinlik mücadelesi, diplomatik çözüm süreçlerinde hakim rol oynama gayretlerinde de kendisini gösteriyor. Ancak, bu alanda, Fransa, İtalya’yı tecrit edemeyeceğini kabullenmiş görünüyor. Örneğin, Kasım 2018 tarihinde, İtalyan yönetimi Palermo’da uluslararası bir Libya konferansı düzenlemiş, konferansta Fransa’yı Dışişleri ve Avrupa Bakanı Le Drian temsil etmiştir. Libya’daki taraflar ise, Fransa ile birlikte İtalya’nın etkinliğini de teslim eder görünmektedirler. Güncel bir örnek olarak, Libya Ulusal Ordusu komutanı Halife Hefter, 22 Mayıs’taki Paris ziyaretinden önce 16 Mayıs’ta Roma’yı ziyaret ederek Başbakan Guiseppe Conte ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Fransa’nın genel Akdeniz stratejisi çerçevesinde, Libya iç savaşı, Fransız yönetimine bölgesel ülkeler ile daha sıkı ve daha aktif bir işbirliği imkanı temin ediyor. Libya iç savaşı bağlamında, Fransa’nın Mısır ile geliştirdiği yakın ortaklık, Fransa’nın özellikle Doğu Akdeniz’de tesis etmeye çalıştığı politik ve askeri varlığını takviye eden bir etkiye sahip. Genel olarak ise, Libya’daki etkinliği, Fransa’ya, Akdeniz ülkeleri arasındaki statüsünü tahkim etme olanağı kazandırmakta, Akdeniz’deki krizlerin çözümünde ve sorunların halledilmesinde Avrupa ülkelerini temsil etme iddiasına dayanak teşkil etmektedir.
Fransa’nın takip ettiği çıkar temelli realpolitik yaklaşımın arkasındaki sebeplerden üçüncüsü ise, Libya’daki gelişmelerin Fransa’nın Afrika siyaseti açısından taşıdığı önem. 2018 yılında Paris’te tertip edilen uluslararası Libya konferansına beş Afrika devlet başkanının da katılmasının gösterdiği üzere, Libya iç savaşı Afrika ülkelerini doğrudan ve dolaylı yollarda olumsuz olarak etkilemektedir. Libya, Afrika ülkelerinden Nijer, Çad ve Sudan’a sınırdaş. Fransa açısından, Libya’daki istikrarsızlık Fransız silahlı kuvvetlerinin Sahil adı verilen ve Afrika’yı batıdan doğuya kesen bölgedeki aralıksız harekatları için bir risk oluşturuyor. Bu askeri operasyonların halihazırda devam eden son örneği, Encemine merkezli Barkhane Harekatı. Fransa, Libya iç savaşında faal bir diplomasi izlemekte ve bu arada savaşın muhasım taraflarından birisine açık şekilde diplomatik ve askeri destek sağlamaktadır. Bu süreçte, Türkiye ile Fransa karşıt tarafların yanında yer alıyor. Le Drian’ın Türkiye’nin Libya’nın iç işlerine müdahil olduğunu ima eden ifadelerinin de işaret ettiği üzere, Fransız yönetimi Türkiye’yi Libya’da bir stratejik rakip olarak görüyor. Türkiye açısından, Akdeniz jeopolitiğinde kendisini rakip olarak değerlendiren aktörlerin politikalarını yakından izlemesinde elbette yarar bulunuyor.