Meclis 15 Temmuz raporunda Ergenekon komplosuna da değinildi. FETÖ’nün kumpasın temelini 1990’lı yıllarda emniyet içinde yaptığı telekulak operasyonlarıyla attığı anlatıldı. Dosyada şu vurgu yapıldı: Dink cinayeti, örgütün emniyet kadroları tarafından bilinmesine rağmen Ergenekon’a delil oluştumak için engellenmedi. Bu suikastla emniyette tasfiyeler başladı.
Meclis Darbe Komisyonu’nun 15 Temmuz’la ilgili hazırladığı taslak raporun detayları ortaya çıkmaya devam ediyor. Taslakta ‘FETÖ’nün gerçekleştirdiği, kullandığı veya manipüle ettiği olaylar’ başlıklı bölümünde, Balyoz ve Ergenekon davalarına değinilerek, bu davalardaki hukuka aykırı işlemler için hazırlanan ‘Ankara Çatı İddianamesi’ne atıfta bulunuldu. Raporda, FETÖ’nün emniyet imamı Osman Hilmi Özdil’in 2007 yılında ABD’de FBI tarafından yakalanması ve üst aramasında üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümünün, Ergenekon Davası sanıkları arasında yer aldığı anımsatıldı. Raporda, “Bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken, aylar öncesinde adı geçen kişilerle herhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Osman Hilmi Özdil’in 18 Nisan 2007’de ele geçirilen notları arasında isimlerinin yer alması, Ergenekon Davası’nın önceden planlanıp kurgulandığını, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekatın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatlamaktadır” denildi.
Raporda Ergenekon komplosunun temellerinin, 1990’lı yılların ikinci yarısında örgütün emniyet teşkilatı içerisinde gerçekleştirdiği telekulak operasyonuyla atıldığı, Gazeteci Hrant Dink’in öldürüleceğini FETÖ’nün emniyet kadroları önceden bilmesine rağmen Ergenekon davasına delil oluşturabilmek için bu cinayeti kasten önlemediği, örgütsel amaçlar için emniyet içerisindeki tasfiyeler bu cinayetin sayesinde gerçekleştirilği belirtildi. Dosyada uzun yıllar kamuoyunu meşgul eden Ergenekon Davası’nda sahte delillerin kullanıldığı, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edildiği ve kasten kopyala-kes-yapıştır yöntemi ile uzun iddianamelerin yazıldığı hatırlatıldı. Öte yandan raporda FETÖ’nün Ergenekon ile bağlantılı hale getirdiği Malatya Zierve Yayın evi cinayetlerinin bir birleriyle alakası olmadığı anlatıldı. -AA
‘28 ŞUBAT SÜRECİ ÖRGÜTÜN ÖNÜNÜ AÇTI’
Komisyona bilgi veren eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, örgütün 1980’lerden itibaren devletin çeşitli kademelerine sorular çalarak, çeşitli yöntemler kullanarak girmeye başladığını, 1990’lı yıllarda aynı sürecin devam ettiğini ve 28 Şubat sürecinin de örgütün önünü açtığını ifade ettiği de raporda yer aldı. Meclis 15 Temmuz raporunda örgütün devlet kadrolarına yerleştirdiği üyeleri için ise şu değerlendirme yapıldı: “Devlet kademelerine yerleştirilmek üzere seçilen gençler, ışık evleri adı verilen örgüt evlerinde abi ve abla denilen elemanlar aracılığıyla duygusal telkinlerle beyinleri yıkanarak tektipleştirildi. Elamanlarını militan gibi yetiştirmiş, onlara yerleştirilecekleri devlet kurumlarında uzun yıllar kendilerini gizlemelerinin yollarını öğretmiş ve vakti geldiğinde emri ile harekete geçmeleri için programlamıştır.”
MİT ÜZERİNDEN SİYASİ HESAP ÇIKARMAYA ÇALIŞTILAR
Komisyonun raporunda, örgütün, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı 7 Şubat 2012’de gözaltına almaya çalışarak, kurumu tasfiye etmeye ve o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a siyasi hesap çıkarmaya çalıştığı belirtildi. FETÖ’nün, bu operasyon ile iki temel amaca ulaşmak istediği vurgulanan raporda, şu tespitlerde bulunuldu: “Örgüt, çözüm sürecinin mevcut Hükümet eliyle başarılması ihtimalinden rahatsızdır. Oslo sürecini akamete uğratmak amacı taşımaktadır. İkincisi ise örgüt, MİT Müsteşarlığına istediği ölçüde sızamamıştır. Bu yolla MİT’i dağıtmak, yıpratmak ve tasfiye etmek istemiştir. Doğrudan Başbakana bağlı ve sorumlu olan MİT Müsteşarına yönelik operasyonda asıl hedefin Başbakan olduğu hususunda hiçbir kuşku bulunmamaktadır.” Taslakta 7 Şubat kriziyle örgütün siyasi iktidara ilişkin emellerini ilk kez açıkça ortaya koyduğu vurgulandı.