Cumhurbaşkanı Erdoğan Portekiz RTP kanalına verdiği mülakatta, 1963’ten bu yana yaklaşık 54 yıl geçmesine karşın hala AB kapısında bekletildiğini belirterek, "Bu kadar uzun süre Avrupa Birliği kapasında bekletilen bir başka ülke yoktur. Ve o günden bugüne de sadece 14 faslın içerisinde bir faslın aç-kapası yapılmıştır, diğer fasıllarda açma var, kapama yoktur, ki bu uygulamalarda da aslında olmayan bir şeydi, bunu sadece Türkiye’ye karşı ne yazık ki Avrupa Birliği uyguladı" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen ayki ziyaretinde Başkan Donald Trump'a yaptığı uyarılara rağmen ABD'nin Rakka operasyonunu PYD/PKK ile gerçekleştirmekte ısrar ettiğini söyledi. "Anlıyorum ki, bunlarla el ele, kol kola olduklarına göre demek ki (terör örgütü olarak) kabul etmiyorlar ve şu anda terörist örgütle işbirliği halinde Rakka’ya giriyor." diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz kendisine diyoruz ki, gelin bunu beraber yapalım. Bir terör örgütüyle bunu niye yapıyorsunuz? Amerika gibi güçlü bir devlete bir terör örgütüyle beraber hareket etmek yakışır mı? Bunu kendilerine söyledik ve bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ama baktık ki ısrarlılar, bize düşen de hayırlı olsun dedik, o kadar. Ama şunu da söyledik: Eğer ülkemize en ufak bir taciz olacak olursa biz kimseyle bunu danışmayız, konuşmayız, gereğini de yaparız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Halep'in PYD/PKK kontrolündeki Kobani (Ayn el-Arab) ilçesinde inşa ettiği havaalanına değinerek, "Bu havaalanının inşasıyla birlikte tabi oraya yarın uçaklarını da indiriyor. İndirecek. Onunla da oraya yerleşecek. İnsana sormazlar mı, siz bunları niye yapıyorsunuz, niye buralara giriyorsunuz?" ifadesini kullandı.
'AB VERDİĞİ SÖZLERİ TUTMAMIŞTIR'
Erdoğan, Türkiye'nin hala Avrupa Birliği"ne üye olup olmak istemediğiyle ilgili bir soruya, Avrupa Birliği’ne fiili olarak 1959 yılında başvurulduğunu, 1963'te resmi başvurunun yapıldığını ve 1963’ten bu yana yaklaşık 54 yıl geçmesine karşın hala AB kapısında bekletildiğini belirterek, "Bu kadar uzun süre Avrupa Birliği kapasında bekletilen bir başka ülke yoktur. Ve o günden bugüne de sadece 14 faslın içerisinde bir faslın aç-kapası yapılmıştır, diğer fasıllarda açma var, kapama yoktur, ki bu uygulamalarda da aslında olmayan bir şeydi, bunu sadece Türkiye’ye karşı ne yazık ki Avrupa Birliği uyguladı" dedi.
Başbakan olduğu yıllarda üye sayısının 15 ve fasılların sayısının da 15 olduğunu daha sonra bu fasılların sayısının 35’e çıktığını ve üye sayısının 28’e çıktığının altını çizen Erdoğan, "Avrupa Birliği Müktesebatını yerine getirme bakımından Türkiye kadar aslında başarılı olan bu yeni alınan ülkeler içerisinde ülke yok, Türkiye çok daha başarılı, çok daha mesafe alan bir ülke, gerek Kopenhag Kriterleri, gerekse diğer fasıllar noktasında. Diyoruz ki, açın fasılları, çalışalım, nerede eksiğimiz varsa söyleyin, biz bunları süratle yerine getirelim" ifadelerini kullandı.
Erdoğan konuşmasının devamında şunları belirtti: "Avrupa Birliği Türkiye’ye verdiği sözü tutmamıştır, sözleri tutmamıştır. İşte bunlardan mesela bir tanesi, geri kabul anlaşmasıyla ilgili vize meselesidir, bir diğeri mülteciler meselesidir. Mülteciler konusunda Türkiye biliyorsunuz şu anda 3 milyon Suriyeli ve Iraklı mülteciyi kendi topraklarında ağırlamaktadır ve yaptığımız şu ana kadar harcama, yatırım 25 milyar doların üzerindedir. Avrupa Birliği ise bize vermiş olduğu sözleri şu ana kadar yerine getirmemiştir. İşte bize verdiği söz, 'biz size 3 milyar dolar 2016 Temmuz’unda vereceğiz ve 2016 sonuna kadar bir 3 milyar avro daha vereceğiz' demişlerdir, fakat şu ana kadar bize verilen 725 milyon avrodur, 725 milyon avro. Şimdi bu karşılıklı sadakat olmazsa, dayanışma olmazsa biz bu yükün altından nasıl kalkarız? Ve şu anda da tabi biz elimizden gelen bütün imkânlarla bu mültecilerin Akdeniz’de boğulmasına, Ege’de boğulmasına fırsat vermeyelim istiyoruz, elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye devam ediyoruz. Ama vize meselesi, bunlar hala kaldırılmadı, bu sıkıntı hala devam ediyor. Yani Latin Amerika ülkelerine, düşünün, Schengen noktasında imkân veren Avrupa, Türkiye gibi müzakere sürecinin içinde olan ülkeye vermiyor, anlamakta zorlanıyoruz"
Bazı Avrupa ülkelerinin hükümetlerine Nazi benzetmesinin arkasında olduğunu ve geçmişteki faşist Nazi uygulamalarının günümüzde de özellikle Türk vatandaşlarına karşı devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, "Benim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımı arabanın içerisine mahkûm eden ve kendi Başkonsolosluğuna sokmayan bir anlayış bir Nazi dayatması değil de nedir, bir faşist dayatma değil de nedir? Benim Dışişleri Bakanıma uçuş izni vermeyen bir anlayış acaba neyle izah edilebilir? Daha ileri gidiyorum, konuşmaya müsaade vermeyen bu bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler bu davranışlarını neyle izah edecekler?" dedi. Erdoğan, Nazi ifadesinin davranış biçimleriyle alakalı olduğunu ve bu davranış biçimleri devam ettiği sürece bunun tanımının başka izahı olamayacağını söyleyerek, "Mesela ibadethaneler yakılmıştır, bazı Türk dernekleri yakılmıştır, camları kırılmıştır ve kundaklama hareketleri yapılmak suretiyle bazı Türk soydaşlarımız bizim oralarda ölmüşlerdir. Bakın hala bir NSU davası orada devam etmektedir. Niye Avrupa Birliği içerisinde bu değerlendirilmiyor? Almanya’ya bunun hesabı niye sorulmuyor? Biz vatandaşlarımızın hakkını aramayacak mıyız?" ifadelerini kullandı. Mağdur ve mazlum duruma düşen vatandaşlarının haklarını aramaya devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, bunların çifte vatandaşlık hakkını elde etmiş Türkler olduğunu belirtti.
"Avrupa Birliği’nin ülkeleri yeri geldiği zaman Türkiye’yi insan hakları açısından hesaba çekiyorlar, kendilerine göre hazırladıkları raporlarda birçok hakaretler var. Önce bir defa gidin de şu anda kundaklama hareketlerinin yapıldığı ve terör örgütlerinin cirit attığı Avrupa Birliği üyesi ülkeleri hesaba çekin" diyen Erdoğan, şu anda Avrupa Birliği’nin terör örgütü listesinde yer alan PKK'nın Avrupa Parlamentosunda cirit attığını ve koridorlarda terörist başının posterlerinin görüldüğünü ve Parlamento binasının önünde çadırlar kurduklarını kaydetti. Bunları samimiyetsiz anlayışlar olarak gördüğünü vurgulayan Erdoğan, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir kısmının bundan vazgeçmesi gerektiğini belirtti.