Cumhurbaşkanı Erdoğan, El Arabiya televizyonuna yaptığı açıklamada, Rusya ile yaşanan uçak krizi ve Rusya'nın Suriye'deki saldırıları konusunda dikkat çeken mesajlar verdi.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin halihazırdaki durumuyla ilgili bir soru üzerine, iki ülke arasındaki ilişkilerin son 10 yılda hiç bir dönemde olmadığı kadar ileri bir noktaya geldiğini, hatta stratejik bir ittifak halini aldığını, üst düzey istişari konsey oluşturularak toplantılar yapıldığını hatırlattı.
Son toplantının 15 Aralık'ta Moskova'da yapılmasının planlandığını ancak ev sahibi Rusya'nın sıcak bakmaması üzerine iptal edildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
Putin'i defalarca uyardım
"Rusya ile olan bu ilişkilerimiz şu anda A'dan Z'ye biliyorsunuz tamamen kopmuş değil. Benim sürekli verdiğim mesaj şudur: Devletler arasında diplomasi hiçbir zaman koparılıp bir kenara konulmamalıdır. Burada aklıselim ile hareket edilmelidir. Rusya geçen yıl bizim Karadeniz'de 15 dakika hava sahamızı ihlal etmiştir. Suriye'de önce bir ihlal yapmış, ardından ikinci bir ihlal yapmış ve biz G-20 toplantısında Sayın Putin'le bunları görüştük. Bu arada tabii biz kendisiyle telefonla da bu ihlaller yapıldığında bunları konuşuyorduk. 'Bakın biz stratejik ortağız ama stratejik ortaklar olarak birbirimizin hava sahasını bu şekilde ihlal etmek bir yanlıştır, bu egemenlik haklarına saldırıdır ve egemenlik haklarına saldırı yarın hiç arzu etmeyeceğimiz neticeleri doğurabilir. Bu saygıyı bir defa göstermemiz gerekir' dedim. Hatta daha da ileri gittim, Doğu Akdeniz'de bizim bir fırkateynimizi taciz ettiler. Bunu da yaşadık ve bunları da biz kendileriyle paylaştık. 'Bakın, böyle bir durum da oldu' dedik G-20'de.
F-16'ımız bir tanesini vuruyor
'Benim bundan haberim yoktu' dedi ve yanında –heyetler arası bir toplantıydı bu- diğer arkadaşlarına da bir talimat verdi. Biz G-20'den çıktık, aradan 2 gün geçti bu olayla karşı karşıya kaldık. Düşünün, aidiyeti belirsiz iki tane uçak ve bunlar 10 dakika içinde 5 uyarı alıyorlar, kendilerine sürekli bu uyarılar yapılıyor. Bu uyarıya rağmen bunlar gelip belli bir paten yapıyorlar, o patenden sonra bizim sınırdan içeri giriyor. Birincisi tekrar Suriye topraklarına dönüyor, ikincisi -17 saniyelik bir zaman içerisinde oluyor- tabii angajman kuralları çerçevesi içerisinde bu defa orada uçuşlar yapan iki tane bizim F-16 uçağımızdan bir tanesi kalkıyor bu ikinci uçağı orada vuruyor."
Rusya müsaade eder miydi
Erdoğan, "Şimdi bu olay tabii ki bizim için belki arzu edilmeyen bir olay olarak da değerlendirilebilir ama bu bir su yolu haline geldiği anda bunun tüm halkımızda meydana getirebileceği bir durumu düşünün" ifadesinin kullanarak, "Acaba Rusya kendi hava sahasının ihlallerine bu denli müsaade edebilir mi? Herhangi bir ülke gelip Rusya'nın hava sahasını sürekli ihlal etse, acaba buna sürekli müsaade edebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Bunu önce kendi şahsında bir devlet olarak düşünmesi lazım" diye konuştu.
Ben güçlü devletim yaparım demekle olmaz
"Ben çok güçlü bir devletim, dolayısıyla istediğim zaman istediğim ülkeye istediğim gibi gider bu hava sahasını ihlal ederim" tutumunun uluslararası hukuk ve egemenlik haklarına saygı açısından doğru olmadığının vurgulayan Erdoğan, "Bakın bir olmuş, iki olmuş, üç olmuş, bu dördüncüsünde oluyor ve endişe ettiğimiz konu başımıza geliyor. Dolayısıyla bunu, kendilerinin böyle bir yanlışı yapanları uyarması, ikaz etmesi gerekirken, tam aksine burada hava sahası ihlal edilmiş olan bir ülkeye karşı bunu bir tavra dönüştürmeyi ben doğrusu Rusya'nın diplomatik anlayış noktasındaki kusuruna yorumluyorum. Çünkü böyle bir yaklaşım tarzı olamaz. Bunu çok iyi incelemek lazım" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağduyuyla diplomatik ilişkilerin yeniden canlandırılması beklentisinde olduğunu söyledi. İki ülke arasında bir çok alanda ilişkilerin devam ettiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
İnsanımıza zulmediyorlar
"İşte enerjiydi, gıda, vesaire, bunlarla ilgili satışlardı, birçok şeylerde bu arada tabii belki kesintiler oldu. Birçok insanımıza orada zulmediyorlar. Orada mesela havaalanlarında bazı vatandaşlarımız hakikaten bugüne kadar uğramadıkları ciddi bir kontrol sürecine uğruyorlar. Bundan dolayı ciddi şikayetler var. Bunlar tabii bizi üzüyor ama biz bu tür olaylara karşı aynı dille mukabele etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz.
İlişkilerin düzelmesinden yanayız
Mesela ülkemize gelecek Rus turistlere karşı 'Türkiye'ye gitmeyin', tur operatörlerine 'Bütün turlarınızı iptal edin', bu tür şeyler söyleniyor. Ben bunları doğru bulmuyorum, yani bunlar çok basit yaklaşımlardır. Bu bir defa kendi vatandaşının seyahat özgürlüğünü engellemektir. Bırakın vatandaşınız dünyada nereye gidecekse oraya gitsin. Türkiye'yi seviyorsa ve siz de bunu engelliyorsanız, bu onun seyahat özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır, engellemektir. Ha kendisi gelmeyecekse zaten gelmez ama buraya gelmek istiyorlarsa da ne yapar yapar yine buraya gelir. Türkiye'de, şu anda sadece turist olarak değil Rusya'dan gelip burada bizim vatandaşımız olan Ruslar var. Türkiye'de evlenmişler, burada kalmışlar ve hallerinden de gayet memnunlar. Biz de onlardan memnunuz. Hatta geçici ikametle burada kalanlar var, aynı şekilde bu süreç devam ediyor. Bizim şu anda özellikle Rusya ile ilişkilerimizin böyle çok olumsuz bir istikamete gitmesinden değil, bunun bir an önce toparlanarak yine eskisi gibi düzgün bir şekilde diplomatik çerçeve içerisinde düzelmesinden yanayız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerilimi azaltmak için adım atıp atmadıkları yönündeki bir soru üzerine, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov'la görüştüğünü hatırlattı.
Dost kazanma gayreti içindeyiz
Çavuşoğlu'nun görüşmeyi olumlu olarak değerlendirdiği, buna karşın Rusya tarafından daha farklı açıklamalar duyduklarını aktaran Erdoğan, "Temenni ederim ki bundan sonraki süreçte de yine dışişleri bakanlarımızın görüşmeleri olsun. Farklı ülkelerden siyasi liderlerin bu konuda bu sürecin böyle devam etmemesini istediklerini görüyorum, onlar da bu konuda devreye giriyorlar. Yani dostlar devreye girenler bu noktada bir netice almak için gayret sarf ediyorlar. Biz de dost kazanmaktan yanayız, yani düşman azaltmaktan yanayız, bizim gayretimiz budur. Onun için temenni ederim ki dostlar azalmaz çoğalır, tam aksine düşmanlar azalır. Bunun gayreti içerisindeyiz" şeklinde konuştu.
Suriye halkını iyi tanırım
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin geleceğine ilişkin bir soru üzerine, "Bana göre Suriye konusunun kararını bir yerde zaman verecektir. Asıl karar verici milli iradedir, yani milli iradeyi bir kenara koymak mümkün değil. Rusya bugün orada görünebilir ama milli irade, Suriye halkı acaba buna ne diyor? Mesele bu. Şu anda ben Suriye halkının bu gelişmelerden memnun olduğunu zannetmiyorum. Çünkü Suriye halkını iyi tanırım, iyi bilirim. Çünkü bizlerle olan ilişkileri çok farklıdır" cevabını verdi.
Suriye'nin sadece yüzde 14'üne hakim
Suriye rejiminin, ülkenin sadece yüzde 14'üne hakim olduğunu, geri kalan toprakların ise çeşitli örgütlerin elinde bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Bugün Suriye'de rejim Suriye'nin yüzde 14'üne hakim, yüzde 14'ün dışı tamamıyla çeşitli örgütlerin elindedir. DAİŞ bunlardan bir tanesidir, Özgür Suriye Ordusu bunlardan bir tanesidir. Bunun dışında birçok örgütler var. Hepsinin orada belli bir ağırlığı var. Tabii asıl buradaki ağırlık, bütün bu örgütlerin DAİŞ dışında bütünleşerek, birleşerek Suriye halkıyla el ele bu rejimi devirmek suretiyle kendi iradesini orada egemen kılmasıdır" ifadesini kullandı.
Rusya'nın Suriye'deki bombardımanında Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölgeler dahil birçok bölgede 800'ü sivil olmak üzere birçok insanı öldüğünü, Rusya'nın saldırılarını acımasız bir şekilde sürdürdüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
Türkmenler köylerini terk etti
"Mesela diyorlar ki: Biz Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölgeyi vurmadık. Bunu bizzat kendileri bana ifade ettiler. Lazkiye'nin kuzeyi Bayırbucak Türkmenlerinin yerleşim bölgesidir. Ağırlıklı 22 köy bu işin tam merkezidir. Bu olaylar başlayınca bu köyler boşalmıştır ve bunlar tamamıyla Suriye'nin daha kuzeyine, bizim sınırımıza yerleşmişlerdir. Biz hazırlıklarımızı yaptık, onları hazırladığımız kamplara almak istedik. Fakat onlar, 'biz topraklarımızdan ayrılmayacağız ve ölürsek de bu topraklarda öleceğiz' demişlerdir. Şu anda hala onlar Suriye'de kalmaktadır, oradaki kamplarda kalmaktadır. Fakat biz kendilerini sürekli gıda, yiyecek, içecek, giyim-kuşam, bunlarla desteklemekteyiz ve onlar orada yaşamlarını şu anda o zor koşullarda devam etmektedirler.
Bizim de MİT'imiz var
Fakat biz tabii kendilerine şunu söyledik: 'Eğer siz böyle bir mücadele verecekseniz, bunu DAİŞ'e karşı verin. Niye bunu DAİŞ'e karşı vermiyorsunuz? Bunlar DAİŞ'le mücadele etmek yerine, ılımlı muhalefetin üzerine gidiyorlar. Şu anda bunlar eğer 100 kişiyi vurduysa, bunun 90'ı ılımlı muhalefettir, 10'u DAİŞ'tir. Ancak onlar ne diyor? 'Biz DAİŞ'i vuruyoruz'. Doğru konuşmuyorlar, bunların hepsinin tespitleri elimizde var. Çünkü bizim de istihbaratımız var, yani onların istihbarat servisi varsa, bizim de MİT'imiz var. Biz de çalışıyoruz, o da çalışıyor. Bunun yanında tabii ki Amerikan istihbaratı da çalışıyor. Biz nerede, kim ne yapıyor, hepsini bizler de bu bilgileri alıyoruz, dürüst olmak lazım.
Hesap çok farklı
Zaten DAİŞ'e karşı birlikte bir mücadele verelim. Biz bunu Sayın Putin'e söylediğimiz zaman 'evet' demiş olsaydı, bugün çok daha farklı bir yerde olacaktık, çok daha büyük bir mesafe almış olacaktık ve bunu beraber yapmış olacaktık. Fakat olaylar maalesef arzu ettiğimiz gibi gelişmedi, aksi istikamette gelişti ve Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu Lazkiye'nin kuzeyi ki buradaki hesap tabii çok çok farklı."
Uluslararası Af Örgütü'nün de Rusya'nın sivilleri vurduğuna dair açıklamalar yaptığını hatırlatan Erdoğan, konuşmasını söyle sürdürdü:"
Esad'a butik devlet kurmak istiyorlar
"Şimdi Rusya'nın buradaki çabaları, gayreti, öyle zannediyorum ki Esed'e Lazkiye tarafında bir butik devlet kurmak. İstediği bu, niye? Çünkü yüzde 14'ünde var. Diğerini tamamıyla kaybetmiş vaziyette. Suriye halkı şu anda artık ideal bir rejimin, huzur içinde yaşayabileceği bir rejimin arayışı içerisinde. Fakat siz tabii kalkar da kendisine dayatmayla, otokratik bir anlayışla bir rejim dayatma yoluna giderseniz, tabii ki orada artık halkın yapacağı bir şey kalmaz. Şu anda 12 milyon Suriyeli evinden barkından olmuş vaziyette. Zaten 5 milyonu Suriye'yi terk etmiş vaziyette, bunun 2 milyon 200 bini bizde. Nereden bakarsanız 1,5-2 milyonu Lübnan'da, 600-700 bini Ürdün'de; böyle bir durum söz konusu. Böyle bir tablo içerisinde dünya eğer bir demokrasi mücadelesi Suriye versin istiyorsa, bunun tedbirlerini Birleşmiş Milletler başta olmak üzere hep birlikte almalıyız."