İngiltere'de düşünce kuruluşu Chatham House’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin elçiliğini Kudüs'e taşıma kararına sert sözlerle tepki gösterdi. Erdoğan, "Elçiliği taşıma kararı talihsizliktir, kararı bir kez daha reddediyoruz. ABD, arabuluculuk rolünü kaybetmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, düşünce kuruluşu Chatham House’da katılımcılara hitap etti.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıması kararına sert sözlerle tepki gösterdi. Erdoğan, kararı bir kez daha reddettiklerinin altını çizerek şu sözleri kaydetti:
"Kendimizi 2. Dünya Savaşı öncesinin karanlık günlerinde hissetmekten alıkoyamıyoruz. Son adımıyla ABD, çözümün değil sorunun bir parçası olmayı tercih ederek, Ortadoğu barış sürecindeki arabuluculuk rolünü yitirmiştir. Uluslararası hukuku çiğneyen, BM kararlarına aykırı bu kararı bir kez daha reddediyoruz. Uluslararası toplum bir an önce üzerine düşeni yaparak, İsrail'in artan saldırganlığını sona erdirmek için süratle harekete geçmelidir."
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Shakespeare bugün hayatta olsa ve Hamlet isimli eserini yeniden yazsa, Prens Hamlet'e yine aynı şeyi söyletirdi: 'Dünyanın çivisi çıkmış.'
Filistin'de sadece son birkaç haftada yaklaşık 50 kişinin keskin nişancılar tarafından öldürüldüğünü, evlerine geri dönmekten başka talebi olmayan 1000 civarı insanı vurulduğunu görüp başka bir şey söylemek mümkün değildir. Afrika'da günde 1 doların altında para kazanıp, ailesini doyurmaya çalışan bir babaya sorun bakalım, o başka bir şey söyleyecek mi?
EN BÜYÜK DARBEYİ BİZ VURDUK
Bu sorunların çözümüne öncülük etmekle sorumlu uluslararası toplum ise henüz terörizmle mücadelede dahi ortak paydada buluşmayı başaramadı. Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı sıkıntı da budur. DEAŞ'la mücadelede en etkin mücadeleyi Türkiye yapmıştır. Bu örgüte Fırat Kalkanı'yla en büyük darbeyi biz vurduk.
Bu sorunların çözümüne öncülük etmekle sorumlu uluslararası toplum ise henüz terörizmle mücadelede dahi ortak paydada buluşmayı başaramadı. Türkiye'nin Suriye'de yaşadığı sıkıntı da budur. DEAŞ'la mücadelede en etkin mücadeleyi Türkiye yapmıştır. Bu örgüte Fırat Kalkanı'yla en büyük darbeyi biz vurduk.
Ama bizim karşımızda bir başka terör örgütü daha var. Sınırlarımızda terör koridoru oluşturmaya çalışan YPG/PYD'nin yanında karşımıza güya müttefiklerimiz çıkıyor. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliği konusunda en samimi ülkedir. Sınırlarımızdaki 3.5 milyon Suriyelinin evlerine dönebilmesinin yolu bu ülkenin tekrar güvenli hale gelmesidir. Suriye topraklarında Türkiye'nin güvenli hale getirdiği yerlere mülteciler dönerken, müttefiklerimizin desteklediği terör örgütlerinin kontrolündeki yerlere dönen yoktur. Siz bakmayın, bu terör örgütünün Kürt kimliğini istismar ettiğine, bunun içerisinde birçok Batı ülkesinden isimlerde vardır.
Kobani denilen bölge YPG/PYD terör örgütlerinin kontrolünde. İsmi üzerinden Ayn El Arab bir Kürt bölgesi değildir. Ama bu bölgenin halkı ülkemizde Şanlıurfa ilinde yaşıyor. Mesela Kürt meselesi değil terör meselesidir. İngiltere dahil tüm ülkelerden FETÖ'ye karşı adım atmalarını ve sınırları içindeki örgüt mensuplarının ülkemize iadelerini bekliyoruz.
Avrupa'nın göbeğinde insanları inançları, dinleri, kültürleri nedeniyle ötekileştiriliyor. Girişimci ve vicdani bir dış politika izliyoruz. İnsani yardım konusunda dünyada en ön sıralarda yer alıyoruz.
KUDÜS KARARINA İTİRAZ EDİYORUZ
Siyasi hesaplarla Kudüs'ün statüsünü değiştirmeye dönük adımlar bugün hayata geçiriliyor. Bu tablo karşısında, 2. Dünya Savaşı öncesindeki karanlık günlerdeki gibi hissetmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Bize ve insanlığa dayatılan bu tabloya itiraz ediyoruz.
Biz BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üye ile yönetilmesini asla kabul etmiyoruz Birleşmiş Milletler'in 196 üyesi de dönüşümlü şekilde BMGK'da daimi üye olarak yer almalıdır diyoruz. Susmak yerine, dayatmaları kabullenmek yerine mücadeleyi tercih ediyoruz. Dünyanın çivisi çıktıysa, o çiviyi yerine sokacak olan sert bir çekiç darbesi değildir, umuttur. Bu noktada bir tercih yapmamız gerekiyor. Ya birbirimizin kurdu olup birbirimizi tüketeceğiz ya da dertlerimize birlikte derman bulacağız.
Türkiye olarak girişimci ve vicdani bir dış politika izliyoruz. Çok taraflı işbirliği önemlidir. Türkiye olarak hem bölgemizde, hem de dünyada dostluklarımızı kazan-kazan ilkesiyle yönetiyoruz.
Sekizinci yılına giren Suriye ihtilafı, siyasi, insani, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş yıkıma neden olmuştur. Cenevre sürecine dahil olduk ve Astana'da büyük çaba sarf ettik. Sahada gerilimin azaltılması için her türlü inisiyatifi aldık.
İdlib bölgesinin güvenliği için Rusya ile yaptığımız çalışmaları önemli noktalara getirdik. Doğu Guta ve Duma'da vahşeti önleyemediğimiz için derin bir üzüntü içerisindeyiz. Sivilleri kendilerine kalkan yapan teröristler karşısında, gerekirse biz kayıp veriyoruz ama sivillere zarar vermiyoruz.
ABD'NİN KUDÜS KARARI TALİHSİZLİK
(ABD'nin Kudüs kararı) Biz 1967 sınırları çerçevesinde, başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devletinin kurulmasının bölgede sorunun çözümü olduğunu düşünüyoruz. ABD'nin Kudüs kararını çok çok talihsiz buluyoruz. ABD, çözümün değil sorunun bir parçası olarak arabulucu rolünü tamamen kaybetmiştir. Bu atılan adımın bölgeyi karıştırmak için adeta bir fitil ateşlemesi olduğunu hatırlatmak isterim."