Prof. Dr. Hakan Kara, yüksek faizin varlıklı kesimleri daha olumsuz etkilediğini, düşük gelirli grupların esas sorununun alım gücündeki düşüş olduğunu savundu. Kara'nın paylaşımı sosyal medyada tartışma yarattı. Ekonomist İris Cibre, Kara'ya katılmadığını belirterek yüksek faizin gelir kaybına ek olarak borç ödeme imkanlarını her geçen gün zorlaştırdığını, kredi ve kart borçlarının artışıyla düşük gelirli kesimler üzerinde büyük bir yük oluşturduğunu ifade etti.
Yüksek faiz tartışmalarında Prof. Dr. Hakan Kara’nın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalar dikkat çekti. Kara, yüksek faizin toplum üzerindeki etkilerine ilişkin yorumlarını paylaştığı yazısında, yüksek reel faizlerin daha çok varlıklı grupları olumsuz etkilediğini ve düşük gelirli kesimlerin asıl sorunlarının alım gücündeki düşüşten kaynaklandığını belirtti. Ancak bu açıklamalar, kamuoyunda ve ekonomistler arasında tartışmalara neden oldu.
Hakan Kara, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
“Bizim ülkemizde toplam varlıkların yüzde 90’ından fazlasını gayrimenkul, altın, hisse senedi ve döviz oluşturuyor. Yüksek (reel) faiz genelde bu araçların tümünün getirisini olumsuz etkiler. Faizde duran para bunların yanında devede kulaktır. Dolayısıyla yüksek reel faiz toplamda varlıklı grubu daha olumsuz etkiler.”
Yüksek faiz en çok yoksulları vuruyor gibi yorumlar görüyorum. Bu pek doğru değil. Bizim ülkemizde toplam varlıkların %90’ından fazlasını gayrimenkul, altın, hisse senedi ve döviz oluşturuyor. Yüksek (reel) faiz genelde bu araçların tümünün getirisini olumsuz etkiler. Faizde…
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) January 26, 2025
Kara ayrıca düşük gelirli kesimlerin faiz altında ezildiği yönündeki yorumlara karşı, “ Bu kesimin ezilmesinin esas nedeni ücretlerin baskılanarak alım gücünün düşmesidir. Semptomla kök nedeni birbirine karıştırmayalım.” ifadelerini kullandı.
Kara’nın bu açıklamaları, sosyal medyada birçok kişinin tepkisini çekerken bazı ekonomistler de paylaşımı eleştirdi. Eleştirilerin odağında, yüksek faizlerin özellikle düşük gelirli kesim üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiği görüşü yer aldı.
Gelen tepkilere karşı Kara, şu savunmayı yaptı:
“Toplumun yanlış/eksik algısını tepki çekme pahasına düzeltmeye çalışmak mı yoksa yanlış algıyı popülist bir şekilde körüklemek mi daha doğrudur?”
CİBRE’DEN YÜKSEK FAİZ ELEŞTİRİSİ
Ekonomist İris Cibre, yüksek faiz tartışmalarına ilişkin sosyal medyada yaptığı açıklamada Prof. Dr. Hakan Kara’nın görüşlerine katılmadığını belirtti. Cibre, konut sahipliği oranının yüzde 56 olduğunu ve çoğu kişinin oturduğu evin reel değer kaybını önemsemediğini, bunun daha çok yüksek gelir gruplarını ilgilendirdiğini vurguladı. Borsada ise portföylerin yüzde 82’sinin yalnızca binde 2,9’luk bir kesimin elinde olduğuna dikkat çekerek, küçük yatırımcıların genellikle zarar ettiğini ifade etti.
Cibre, kredi ve kart borçlarındaki ciddi artışa işaret ederek, takipteki borçların 122 milyar TL’ye ulaştığını ve yıllık yüzde 172 artış gösterdiğini belirtti. Bu borç krizinin nedeninin yalnızca gelir kaybı olmadığını, yüksek faizin de borç ödeme imkanlarını her geçen gün zorlaştırdığını söyledi. Cibre, yüksek faizin toplumsal eşitsizlikleri derinleştirerek borç ödeyemez durumda olan geniş bir kesim yarattığını ifade etti.
Cibre, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
"Benim kanım, yüksek reel faiz bundan faydalabilenlerin harcanabilir gelirini artırmakta, bu süreçte konut, hisse sahipliğinden reel zarar yazmakla beraber (ki bu sadece teoride, bizim borsada bu geçerli değil, küçük yatırımcıyı soyan bir kesimden bahsediyoruz) , yurtdışı piyasalar, tahvil ve diğer türev işlemlerle rahatlıkla kendini koruma imkanına da sahip olmaktadır"
Biraz uzun ama Hakan Hocanın fikrine katılmadığımı kısaca yazmam mümkün değil, saygısızlık olur
— İris Cibre ???? (@iriscibre) January 26, 2025
Buyurunuz????
Konut sahipliği oranı 56%
Bunun ne kadarı oturduğu evin değerinin reel olarak bir süre değer kaybetmesini önemsiyor? Amaçları daha çok yaşam.
Yatırım olarak reel değer… https://t.co/R1SRTXnN3o pic.twitter.com/ErqS83i2so